Yerel Yönetimler, Kriz ve Halkın Hakları Sempozyumu: Sermaye Egemenliğine Karşı Yoksulların İsyanı Her Yerde!

Pt, 02/02/2009 - 02:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Halkevleri Vakfı tarafından düzenlenen “ Halkın Hakları, Kriz ve Yerel Yönetimler Sempozyumu” 31 Ocak- 1 Şubat tarihlerinde Ankara’da yapıldı. İnşaat Mühendisleri Odası’nda iki gün süren sempozyumda akademisyen, kurum temsilcisi, sendikacı ve yazarların katkılarıyla 16 bilimsel tebliğ sunulurken, mahalleliler, işçiler, kadınlar, çocuklar kendi taleplerini ve yerel yönetimlere bakışlarını paylaştılar. Sempozyumun sonunda “Yoksulların isyanı” adı verilen sonuç bildirgesi okundu.

31 Ocak Cumartesi günü İMO Salonunda başlayan sempozyumda ilk gün “Yerel yönetimlere soldan bakış”, “Kentler yaşanabilir olmaktan çıkıyor, yoksullar daha da yoksullaşıyor”, “Neo liberal belediyecilik” oturumları yapıldı.

Ezilenlerin, yoksulların bağımsız inisiyatifi ortaya çıkartılmalı

Sabah saat 10.30’da sinevizyon gösterimiyle başlayan sempozyumda ilk sunuşu Halkevleri Danışma Meclisi Başkanı Abdullah Aydın yaptı. Aydın, Halkevlerinin yürüttüğü “halkın hakları” mücadelesinin bu sempozyumun temel dayanağı olduğunu ve bu sempozyumda halkın asıl sorunlarının, halkın şartlarıyla yerel yönetim sürecine tercüme edilmesini amaçladıklarını söyledi. Neo liberal yıkım politikalarına karşı mücadele eden parti, sendika, dernek, oda temsilcileri ve yerel yönetim adaylarıyla bu süreci birlikte konuşmayı istediklerini belirten Aydın, kendini sadece sandığa kitleyen, ön açmayan tutumlardan kaçınılması gerektiğini düşündüklerini ve ezilenlerin, yoksulların sesi olarak halkın bağımsız inisiyatifini ortaya çıkarmayı amaçladıklarını vurguladı.

Kolektif yerel yönetim anlayışı ile hak mücadeleleri yükseltilmeli

Sempozyum açılış konuşmasını yapan Halkevleri Örgütlenme Sekreteri Samut Karabulut; Kriz ortamında ortaya çıkan yıkıcı neo liberal politikaların kentlerde hızla yeniden bir dönüşüm sürecine neden olduğunu, sosyal hakların yok edilip sermaye politikalarıyla temel hizmetlerin ticarileştirildiğini söyledi. Kentlerin yapısında ki değişimle beraber özkaynakların azaltıldığını ve belediyelerin borçlanarak işletildiğini belirten Karabulut, kentlerin küresel sermayeye hizmet eden biçimde talan edildiğini vurguladı. Karabulut, yerelleşme adı verilen bu sürecin belediyeleri şirket, halkı ise müşteri haline getirdiğini, halkçı belediye politikalarıyla bu ilişkinin reddedilmesi gerektiğini, söz, yetki ve karar süreçlerinin hayata geçiren kolektif bir yerel yönetim anlayışıyla hak mücadelelerinin yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Yerele özgü somut tutumlar alınmasının önemli olduğunu, muhtarlıkların önemsenmesi gerektiğini vurguladı. Neo liberal politikalara ve gericiliğe karşı halkın haklarını savunmak ve talepleri ortaklaştırmak için çağrıda bulundu.

Aslolan sol bir mücadele hattının inşasıdır

Halkevleri Kültür Sekreteri Özgür Tüfekçi ise yaptığı konuşmada, belediyecilikte neo liberal dönüşümün yarattığı yıkımı ve kamusal alandaki hak gasplarının ortaya çıkardığı tahribatı ele alırken, idari, mali ve yasal süreçlerle kuşatılmış kentlerin bu dönüşüm içersinde sermaye için yeniden yaratıldığını belirtti. Susuzluk, salgın hastalık, pahalı su, pahalı toplu ulaşım, ek vergiler, gece kondu yıkımları, yolsuzluklar, bütçe kısıtlaması ile özetlenen bu tablonun halkı tamamen yoksun ve yoksul bırakmayı hedeflediğini belirtti. Sadaka anlayışı ile bu tablonun hafifletilmesinin zaten bu liberal tahakküm altında mümkün olmadığını belirten Tüfekçi, hem sosyal, hem liberal belediyecilik ile sosyal, katılımcı, şeffaf kavramlarıyla göz boyanmaya çalışıldığını, amacın neo liberal politikalarla uzlaştırma ve yatıştırma olduğunu belirtti. Kürt belediyelerinin de milliyetçi ve liberal bir anlayışla bu sürecin bir parçası olduğu eleştirisinde bulunan Tüfekçi, “Kürt halkına kimlik kadar, ekmek de gerekir, su da” dedi. Sosyalist muhalefetin ise önünde iki yol göründüğünü belirten Tüfekçi: “Seçim başarısı sağlayabilse dahi geleceği olmayan ilkesiz sandık ittifaklarına gitmektense halkın hak mücadelelerinin bağımsız bir politik güç olarak örgütlenmesine yönelmenin önemli olduğunu ve aslolanın sol bir mücadele hattının inşası olduğunu belirtti. Militan, devrimci bir eylem çizgisinin önemini vurgulayan Tükfekçi bu çizginin hak mücadeleleri ekseninde yeniden şekilleneceğini söyledi.

“Kentler yaşanılır olmaktan çıkıyor, yoksullar daha da yoksullaşıyor” adıyla yapılan ikinci oturumu Yalçın Gülerman yönetti.

Bu oturumda Filiz Zapçı “Yerinden yönetime eleştirel bir bakış” sunumunda, yerinden yönetimin neyi ifade ettiğini, yerelleşme, yönetişim, desantralizasyon kavramlarının ne olduğu ve yerinden yönetimin sol bir geleneğemi ait olduğunu tartıştı. Tarihsel süreç içersinden bu güne kadar olan evrelerini de ele alan Zapçı Topraksızlar, Porto Alegre, Zapatista, Sosyal Forum, Fatsa ve Komün’e değindi. Bugune nasıl yorumlanması gerektiğini vurguladı.

Fuat Ercan “Dünyada kriz Türkiye’de kriz” sunumunda, kriz sürecinin bir değerlendirmesini yaparken, uluslararası dinamiklerle yerelin ilişkilendiğini, para ve sermaye politikalarının merkezinde süren krizin birileri için tehdit birileri için fırsat mantığıyla yürütüldüğünü anlattı. Emperyalizm ve neo liberalizm kavramlarının Türkiye’de nasıl şekil aldığını aktaran Ercan, Türkiye’de ki krizin ABD’nin krizi olmadığını ve bu krizin hep var olduğunu söyledi. Politik alan ve kitle ilişkisinede değinen Ercan solun bu süreçlerde çok etkili ve başarılı olmadığını ve gerekli tavrı alamadığını vurguladı.

Dilşat Aktaş “Kentler ve hak mücadeleleri” başlıklı sunumunda, Kriz koşullarında, yerel seçim sürecini kitlelerin doğrudan söz, yetki ve karar sahibi oldukları bir mücadele zemini gibi tasarlamanın hak mücadelelerinin geliştirilmesi, çoğaltılması açısından sunduğu özgün örgütlenme olanaklarını tartışmaya açtı. Hak arama meclisleri ve hareketlerini örneklerini aktaran Aktaş, İzmit’te “Enerji hakkı meclisi”, Eskişehir’de “Ekmek ve emek meclisi”, Ankara’da “Barınma hakkı çalışması”, Mamak’ta ki “Su hakkı meydanı” gibi özgün örneklerin hak mücadeleleri için önemli bir yol gösterici olduklarını vurguladı. Doğrudan demokrasiyi hayata geçiren bir anlayışla bu örgütlenme ve hak arama mücadelelerinin sürdürülmesinin önemli olduğunu vurgulayan Aktaş, tepkilerin sürekli arttığı ve halkın politikleşme algısının da farklılaştığı bu dönemin devrimci bir müdehale ile toplumsal bir bilinçe dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.

İlk gün yapılan sempozyumun son oturumunda ilk olarak “Turk Devrim” sahneye çıkarak kendi taleplerini rap ve hip hop parçalarla dillendirdiler.

“Neo liberal belediyecilik”

Dinleti sonunda oturumda “Neo liberal belediyecilik” tartışması yapıldı. Sonay Bayramoğlu’nun yönettiği oturumda ilk olarak sözü Yasemin Özdek aldı. Yasemin Özdek “Yönetişim ve kalkınma ajansları” sunumunda; ülkenin 26 bölgeye ayrıldığını ve buralara kalkınma ajansları kurulduğunu belirtirken, bu ajansların ne iş yaptığını ve ne işlev gördüğünü anlattı. Yeni sömürgecilik politikalarının bugün yeniden düzenlendiğini bu ajansların bu dönemin araçları olarak kurgulandığını belittti. Sermayenin yeni birikim politikları için önüne koyduğu bu tip yapıların emekçiler için daha fazla sömürü ve yoksullluk anlamına geldiğini söyleyen Özdek, dış müdehalelerle kurulan ajansların oligarşik kent ve bölge yönetimlerini ortaya çıkardığını vurguladı. Şirketlere imtiyaz sistemi oluşturulurken, yeni bir kamu hiyerarşisinin kurulduğunu ve eşitsiz iş bölümü sistemini kurumsallaştırdıklarını belirtti. Özdek ayrıca önümüzdeki dönem yapılacak çalışmalarda solun ve muhalefetin imzalanan imtiyaz sözleşmelerinin açıklanması için kampanyalar yürütmesinin önemli olduğunu belittti.

Metin Özuğurlu “Sosyal belediyeciliğin tasfiyesi ve dilencileştirme” sunumunda, 80’li yıllarda Dünya Bankası politikalarıyla başlayan ve Habitat konferansıyla şekillenen belediyelerde ki bu tasfiye sürecinin bugün geldiği durumu anlattı. Belediye sosyalizmi kavramından bugün belediye kapitalizmi kavramına dönüşen sürecin kentlerde ki halkı müşteri ve düşkün haline getirdiğini vurguladı.

Arzu Çerkezoğlu “Kriz ve güvencesizleştirme” sunumunda, işçileştirme ve güvencesizleştirme politikalarının bir ve benzer şeyler olduğunun ve yeni istihdam politikalarıyla da şekillendirildiğini belirtti. Temel hizmetlerin piyasalaştırılmasıyla birlikte daha esnek güvencesiz ve daha ucuz işçiliğin amaçlandığını açıklarken belediyelerin işletmelere dönüşmesiyle beliye çalışanlarının sendikasız, örgütsüz, güvencesiz çalıştırıldığını vurguladı.

Aziz Konukman “Kamu işletmeciliğinde farklı seçenekler” sunumunda, kamu mülkiyetinin toplumsallaşması ve kamunun kar zarar ilişkisine girmeden gerekli bütün ihtiyaçların karşılanması üzerine yeniden kurulması tartışmasını yürüttü.

“Alternatif yerel yönetim örnekleri”

1 Şubat Pazar günü yapılan ve Hakkı Zapçı’nın yönettiği ilk oturumda “Alternatif yerel yönetim örnekleri” konuşuldu. Kiraz zamanı şiiriyle başlayan oturumda Hakkı Zapçı Paris Komün’ünden, Vietnam’a, Fatsa’ya, Zapatista’lara uzanan deneyimlerin ışığında bu oturumu açtıklarını belirtti.

Aydın Akyazı “Fatsa deneyimi” sunumunda, Fatsa’da halkın bağımsız, devrimci iktidarının nasıl ve hangi koşullarda kurulduğunu. Fatsa’da Belediye seçimlerinin hangi koşullarda ve nasıl gerçekleştiğini anlattı. Halkın söz, yetki, karar süreçlerini nasıl işlettiğini örnekleriyle veren Akyazı, Fatsa’ yı devrimci bir mücadelenin ürünü olarak değerlendirmek gerekir dedi.

Ender Büyükçulha “Ankara’da barınma hakkı mücadeleleri” sunumunda, kentsel dönüşüm politikalarıyla özellikle büyük kentlerde ortaya çıkan büyük yıkımların mahallelerde yaşayan yoksul halkı yeni bir hak mücadelesi içine ittiğini anlattı. Ankara öznelinde daha da belirginleşen bu yeni dönüşümün özel olarak Dikmen Vadisi bölgesinde ortaya çıkardığı sonuçları ve bugün gelinen aşamada Barınma hakkı mücadelesini aktaran Büyükçulha bu mücadelenin alternatif yerel yönetim pratiği olarak değerlendirmesini yaptı.

Ali Demirhan “Alternatif yerel yönetim deneyimlerinin değerlendirilmesi” sunumunda, kapitalist yerel yönetim modelini ve sosyalist yerel yönetim modelini açıklarken, kişiler ve tüzükler üzerinden sosyalist bir yönetim biçiminin hayata geçirilmesinin yeterli ve mümkün olamayacağını, halkın doğrudan müdehale edeceği bir mekanizmayla ancak bunun sağlanabileceğini belirtti. Halkın seçmen değil, yönetimin birer parçası olması gerektiğini belirten Demirhan, alternatif yerel yönetim örnekleri verdi. Güney Afrika örneğiyle bugün DTP belediyelerinin yerel yönetimlerde ki olumsuzluklarını açıklayan Demirhan,Latin Amerika örnekleri üzerinden de yerel yönetim biçimlerinin tek ve aynı biçimler de ifade edilmediğini vurguladı. Arjantin’de mahalle meclisleri, Meksika’da EZLN komün toprakları üzerinde öz yönetim organları, Kolombiya’da FARC kurtarılmış bölgelerde, Brezilya’da MST toprak işgalleri ve komünleriyle bu yönetim biçimlerini ve şekillerini göstermektedir dedi.

Metin Yeğin “Dünya örnekleri” sunumunda, topraksız işçi hareketi, evsizler hareketi, fabrika işgalleri ile ortaya çıkan yeni mücadele örneklerini aktarırken bu mücadelelerle halk demokrasisinin nasıl içselleştiğini anlattı. Çok renkli ve şenlikli geçen sunumunda dünyanın farklı yerlerinde ki isyan sesini tercüme etti Metin Yeğin.

“Ne kent satılıktır, ne de halk müşteri”

Sempozyumun ikinci oturumunda “Ne kent satılıktır, ne de halk müşteri” tartışmasını Nermin Fenmen yönetti.

Tayfun Çınar “Temel kamusal hizmetlerin günümüzde ki durumu” sunumunda, temel hizmet alanlarının Avrapa’da ve ülkemizdeki durumunu, 80’li yıllarda ki kırılma süreçlerini ve kentlerin ve temel hizmetlerin uluslar arası piyasaya açılmasıyla açığa çıkan tabloyu anlattı.

Serhad Savaş “Halkın hakları ve talepleri” sunumunda, halkın haklarının nasıl ortadan kaldırıldığını ve bu hakların yeniden alınması için halkın hakları hareketinin ve programının oluşturulmasının önemine değinirken, hak mücadelelerinin temel taleplerini özetledi. Ayrıca halkın krize karşı hakları ve şartları olduğunu söyledi.

“Bizimdir bu kentler, bu meydanlar, bu sokaklar”

Sempozyumda “Bizimdir bu kentler, bu meydanlar, bu sokaklar” adlı oturumu Özgür Tüfekçi yönetti. Bu oturumda mahalleliler, işçiler, kadınlar, çocuklar söz aldılar. Kendi taleplerini ve mücadelelerini aktardılar. Oturum öncesi Barınma hakkı çocuk korosu güzel bir dinleti verdi.

İki gün süren sempozyumda yürütülen tartışmalar ışığında “Yoksulların isyanı” adlı sonuç bildirgesini düzenleme kurulu adına İnönü Alpat okudu.