AKP iktidarının, emperyalizmin bölgedeki ‘bir numaralı işbirlikçisi’ payesini almak uğruna inisiyatif alarak Suriye’de iç savaşı derinleştirme politikası, Suriyelileri gittikçe büyüyen bir kan gölüne ittiği gibi Türkiye’de de Alevileri ve Kürtleri hedef alan gerici-faşist saldırıları körüklüyor.
AKP ve medyasının mezhepçi-faşist propagandaları eşliğinde bir yandan Halep’in kan gölüne döndüğünü izlerken bir yandan da Malatya’da, İstanbul’da, Muğla’da Alevileri ve Kürtleri hedef alan faşist saldırılara, Türkiye’nin Kürt illerinde şiddetlenen çatışmalara şahit olmamız tesadüf değildir.
Emperyalizmin iç savaş yoluyla müdahalesinin taşeronu: AKP
Uluslararası ve bölgesel dengeler gereği Suriye’ye doğrudan askeri müdahalede bulunamayan emperyalizm, rejimin 17 ay önce sivil eylemler şeklinde açığa çıkan muhalefeti sertlikle bastırmasını fırsata çevirip güdümlü bir iç savaş stratejisine yöneldi.
Bu iç savaşı körükleme siyaseti için de artık herkes açısından alenileştiği üzere Ortadoğu’da ABD emperyalizminin kuklası durumundaki Suudi Arabistan, Katar ve AKP iktidarı görevlendirildi. Suudi Arabistan ve Katar önemli miktarda “yabancı” unsur içeren silahlı gruplara para ve silah desteği sunarken, Türkiye de lojistik destek sunarak hem bu grupları barındırıyor hem de para ve silah akışına aracılık ediyor.
AKP hükümetinin sessiz bir onayla kabul ettiği üzere Adana ve Hatay’daki üslerden, silahlı grupların eylemleri yönetiliyor ve buna uluslararası istihbarat servisleri de dahil oluyor. Bu iki kentin yanı sıra İstanbul ve Antalya farklı muhalif grupların toplantılarına sahne olurken, Hatay’ın yanı sıra Kilis, Antep ve Urfa ise sivil sığınmacıların yanı sıra silahlı grupların güvenli üslerine dönüştürülmüş durumda.
AKP Türkiye’yi ateşe atıyor
AKP’nin pervasız politikası sınır hattını savaşa açtığı gibi, ekonomik faaliyetin durma noktasına geldiği ve dönem dönem sığınmacıların çadır kamplarındaki isyanlarla gündeme gelen sınır kentlerde halkta büyük tedirginlik yaratıyor. TSK’ya ait bir savaş uçağının düşürülmesi, sınıra sıfır noktaya yaklaşan silahlı çatışmalar ve sınır boyundaki karşılıklı askeri yığınak her an bir sıcak çatışma ihtimalini gündemde tutuyor.
Savaş uçağının düşürülmesi ve “kabul edilebilir” denilen sınırları aşan mülteci akını karşısında, bir askeri müdahale seçeneğinden çekindiği görülen AKP, yine de kontrol dışı bir yangına dönen çatışmaları kışkırtıyor. Bu yangının Türkiye’ye uzanmayacağının ve kendimizi uluslararası bir çatışma içinde bulmayacağımızın ise garantisi yoktur.
AKP kendini haklı çıkarmak ve tabanını saflaştırmak için Alevilere ve Kürtlere saldırıyor
Tayyip Erdoğan’ın sağ tabanı mezhepçi şoven bir temelde kendi arkasında saflaştırma hedefini açıkça ortaya koyarak, Alevileri yuhalattığı anayasa referandumu mitinglerinden bu yana AKP’nin giderek belirginleşen mezhepçi siyaseti Suriye’deki gelişmeler ile yeni bir aşamaya taşındı.
AKP ve medyası Suriye rejimini karşısına koyarken Beşar Esad’ın mezhep kimliğini sürekli ön plana çıkaran; Mersin, Adana ve Hatay’daki Arap Alevilerini hedef gösteren yayınlar yapmaya başladı. Haberler.com sitesinin yaydığı “5 bin Nusayri Esad’a desteğe Suriye’ye savaşmaya gitti”, “Nusayriler İskenderun Kurtuluş Örgütü kurdu”, “MİT içindeki Aleviler Esad’a yardım ediyor” şeklindeki haberi ile aynı günlerde Yeni Akit gazetesi de Sivas Katliamı kurbanlarının otopsi görüntülerini günlerce manşete taşıyarak, “yakılmadılar, birbirilerini vurdular” diyerek provokatif haberler yaptı.
Tüm bu atmosfer içinde Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesinde Ramazan davulcusu ile yaşanan bir tartışma bahane edilerek, yüzlerce kişilik bir grubun bir Alevi ailesinin evini hedef alan taşlı, silahlı saldırısı tesadüf olarak değerlendirilemez.
Yine Suriye’de Kürtlerin kendi özyönetimlerini kurmaları üzerine yüz yüze geldiği krizi Kürt karşıtı bir söylemle dengelemeye çalışan AKP, bunu Suriye’ye bir müdahale gerekçesi sayabileceğini ima etti. Şimdilik Suriye’ye yönelik bir müdahale yok ancak Türkiye’nin bir yanında, medyanın ağır sansürüne karşın gizlenemez hale gelen ve hergün onlarca ölüm iddiasıyla ilerleyen şiddetli çatışmalar sürüyor. Türkiye’deki Kürtlerin demokratik taleplerini askeri ve siyasi operasyonlarla engellemeye çalışan, seçilmişler dahil binlerce Kürt siyasetçiyi hapse tıkan, askeri operasyonları tırmandıran, diyalog süreci önerilerini görmezden gelen, BDP’li vekilleri muhatap almayan, belediye başkanlarını görevlerinden alan AKP iktidarı Şemdinli’de, Yüksekova’da, Van’da, Dersim’de, Diyarbakır’da kendi Kürtleriyle savaşıyor.
İstanbul Ayazağa’da Kürt işçileri hedef alan linç girişimi, Muğla Dalyan’da Kürtlere ait bir işletmenin yüzlerce kişi tarafından basılması bu atmosferin eseridir. Bu atmosferin süreceğini söylemek de kehanet olmayacaktır.
Suriye’de izlediğimiz kendi hikayemizdir
AKP’nin emperyalizm işbirlikçisi, gerici-faşist siyasi çizgisinin bugün bize sunduğu şey onursuz bir dış politika eşliğinde ülkemizin bütün bölgeyle birlikte ateşe sürüklenmesidir. AKP krize giren dış politikasını Alevi-Kürt düşmanı saldırgan bir çizgiyle desteklemeye çalışmaktadır. Bunu aynı zamanda sağ tabanı bir arada tutacak bir gerici birlik siyaseti olarak da teşvik eden AKP, ülkeyi tehlikeli bir çatışmaya sürüklemektedir.
Emperyalizm işbirlikçisi iktidarların taşeronluk hevesinin, 1970’lerde sağ iktidarlar tarafından kışkırtılan Alevi-Sünni çatışmasının, Kürt sorununda savaş ve tasfiye politikasının, egemenlerin Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle Sünnisiyle bütün halka düşman olduğu Türkiye halklarının politik hafızasında yer etmiştir.
İzin vermeyeceğiz!
AKP’nin emperyalizm işbirlikçisi politikalarla ülkemizi yangına sürüklemesine, Türkiye’yi Suriye’de kışkırtılan gerici iç savaşın operasyon üssüne dönüştürmesine, “tampon bölge” vb olası askeri müdahale maceralarına heveslenmesine izin vermeyeceğiz. Alevileri ve Kürtleri hedef alan faşist saldırılara izin vermeyeceğiz. Alevi, Sünni, Kürt, Türk, ilerici, aydın tüm yurttaşların AKP’nin mezhepçi-ırkçı saldırılar karşsında tarihsel korkularla değil meşru müdafanın hak olduğu bilinciyle davranması gerektiğine inancımızla, faşizme karşı omuz omuza mücadele edeceğiz. Kürt sorununda artık kronik savaş halini alan iflas etmiş çizgide ısrar edilip bir yanımız ateş içinde yanarken, sanki hiçbir sorun yokmuş gibi davranılmasına izin vermeyeceğiz.
AKP iktidarı Suriye’de emperyalizm güdümlü politikalara taşeronluk etmekten vazgeçmelidir!
AKP iktidarı Suriye’ye yönelik herhangi bir askeri müdahaleye karışmamalı, bunun bir karar haline getirerek kamuoyu ile paylaşmalıdır!
Adana ve Hatay’daki istihbarat ve operasyon merkezlerinin faaliyetleri durdurulmalıdır!
Sınır boyundaki kamplar yalnızca insani amaç için kullanılması, silahlı grupların faaliyetlerine kapatılmalıdır!
Suudi Arabistan ve Katar ile yürütülen işbirliğinin hangi temellere dayandığı kamuoyuna açıklanmalı ve Suriye’de iç savaşta kullanılmak üzere para, silah ve istihbarat aktarımına dayalı bu işbirliğine son verilmelidir!
Sınır kentlerindeki halka, kendi hayatlarını doğrudan ilgilendiren bu gelişmelerle ilgili bilgilendirme yapılmalı, uğranılan ekonomik zarar ve silahlı milislerin kent içinde hareketi engellenmelidir!
Suriye’ye yönelik saldırı siyasetinin baş sorumlusu Ahmet Davutoğlu hesap vermeli, istifa etmelidir!
AKP Alevi-Kürt düşmanı politikalara son vermelidir!
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP Alevi düşmanı söylemleri terk etmeli, iktidar ayrımcı politikalarından dolayı Alevilerden özür dilemelidir!
Alevileri ve Kürtleri hedef gösteren yayınlar durdurulmalı, ilgili medya kuruluşlarından hesap sorulmalıdır!
Alevilere yönelik ayrımcılığı pekiştiren yargı kararlarının geri alınması için gerekli adımlar atılmalı, 4+4+4 eğitim sistemiyle yerleştirilmek istenen mezhepçi uygulamalar başlamadan iptal edilmelidir!
Alevilere ve Kürtlere yönelik saldırıların sorumluları açığa çıkarılmalı ve hesap sorulmalıdır!
AKP Kürt sorununda savaş ve tasfiye politikasını terk etmeli, barışçıl demokratik çözüm için müzakereler başlatılmalıdır!
Şemdinli’de yaşananlar kamuoyuyla paylaşılmalı, askeri operasyonlara son verilmelidir!
Kürt halkının milletvekili ve belediye başkanı olarak seçtiği temsilcileri başta olmak üzere, Kürt siyasetçilere yönelik tutuklamalara son verilmelidir!
Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü için müzakereler başlatılmalıdır!
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı
Samut Karabulut