7 Haziran seçimleri, kendi “düzen”leri için diktatörlüklerini pekiştirmek isteyenlerle bu ülkede barıştan, emekten, eşitlik ve özgürlükten yana olanlar arasında geçmiştir.
Halkın AKP’ye karşı tepkisi sandığa akmış, sadece oy kullanılmakla kalınmamış, oy hırsızlıklarını önlemek için sandıklara sahip çıkan bir yurttaş seferberliği yaşanmıştır.
7 Haziran’ı kendileri için bir “kader seçimi” olarak nitelendiren, seçimlere iki gün kala “bu seçim bizim için bir kurtuluş savaşıdır” diyen Tayyip Erdoğan, meydan meydan dolaşarak kendini (siyasi hedeflerini) oylatmış ve kaybetmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra “parlamenter sistemi bekleme odasına alan”, Cumhurbaşkanlığı’nı fiili bir başkanlık makamı olarak kullanan Erdoğan’ın bu konumu artık gayrimeşrudur.
Seçim süreci boyunca AKP’nin yetkili ağızları tarafından hedef gösterilmesine, saldırılara, provokasyonlara ve katliam tezgâhlarına rağmen HDP’nin %13 oy ile barajı yıkması önemli bir başarıdır.
“Kobanê” süreci ve seçime iki gün kala Diyarbakır’da tezgahlanan kitle katliamı (provokasyon girişiminin boşa çıkartılması), Kürtleri HDP’de saflaştırmıştır. Sosyalistlerin, seçim sürecinde vermiş olduğu açık destek, tüm toplumda HDP’nin meşruluğunu güçlendirmiş, özellikle daha önceki seçimlerde CHP’ye oy verenlerin tercihlerinin değişmesinde etkili olmuş, farklı gerekçelerle de olsa AKP diktatörlüğünün karşısında HDP’ye oy verilmesine dönüşmüştür. Başta Ankara olmak üzere sosyalistlerin güçlü olduğu yerlerde HDP oylarındaki artış açıkça görülmektedir.
O yüzden kazanan; yağma, talan ve sömürü politikalarını faşizmle ve gericilikle birlikte uygulayan, cinsiyetçi, kadın düşmanı AKP’ye karşı Sol muhalefettir.
Haziran İsyanı’nda sokak meşruiyetin kaybeden AKP iktidarı, 7 Haziran seçimleriyle birlikte meclis çoğunluğunu da kaybetmiştir. Sokağın karşısına parlamenter temsil meşruiyetini çıkartan AKP’nin temsil meşruiyeti de krize girmiştir.
Bu seçim sürecinde, CHP yönetiminin, oy kaybedeceğini gördüğü halde seçim propagandasını şovenizme ve Kürt düşmanlığına prim vermeyen bir şekilde yürütmesi önemlidir. CHP yönetimi bu seçimlerde AKP faşizmine karşı HDP’ye oy veren tabanın sesine kulak vermeli ve ortak mücadelenin olanaklarını ve yollarını yaratmalıdır.
HDP’nin toplumsal barışın sağlanması için önemli bir yükümlülüğü var. Bunun yolu; bu ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına, zenginliklerine, derelerimize, madenlerimize göz koyanlara karşı birlikte mücadelenin örgütlenmesinden; Diyarbakır Hevsel bahçelerinden Karadeniz yeşil yol projesine kadar direnişlerin kardeşliğini yaratmaktan, kentlerin ve doğanın talanına karşı birlikte direnişi örgütlemekten geçmektedir.
Ağrı’daki enerji işçisi ile İstanbul’daki enerji işçisinin birlikte mücadelesini örgütlemekten; mevsimlik tarım işçilerinin mücadelesinin örgütlenmesinden, göç etmek zorunda kalıp güvencesiz çalışmaya mahkûm edilen Kürt işçinin eğitim, sağlık, barınma hakkı için, güvenceli çalışma hakkı için mücadelesinin örgütlenmesinden geçmektedir.
Diyarbakır’daki genç Kürt kadınıyla Levent’te plaza çalışanı kadının, Okmeydanı’nda Alevi kadının erkek egemen, cinsiyetçi, gerici, piyasacı, kadın düşmanı politikalar karşısında birlikte mücadelesinden; kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesinin örgütlenmesinden geçmektedir.
7 Haziran seçimlerinin sonucunda HDP’den CHP’ye ilerici, demokrat, sol seçeneğe verilen oylar 80 darbesinden sonra en yüksek oranına (%38) ulaşmıştır. Kuşkusuz bu sadece bir “oy oranı”ndan ibaret değildir. Sol mücadelenin olanakları artmıştır.
Karşımızda sokakta da mecliste de siyasal meşruiyetini yitirmiş bir iktidar var.
AKP’nin tüm emekçi ve ezilen halklarımıza ödemesi gereken çok hesabı var.
Savaş suçları, Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, Kadınların, İşçilerin canına, kanına mal olan yağmacı, talancı, faşist politikaların hesabı var.
Ethem’in, Mehmet’in, Abdullah’ın, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Hasan Ferit’in, Berkinlerin, Medenilerin... Ramazan Yıldız’ın hesabı var!
Sokağın, yani emekçilerin, kadınların, laik kitlelerin, Kürtlerin, Alevilerin, işçilerin, gençlerin ve örgütlerinin faşizme karşı geniş bir ortak mücadele programının oluşturması ve AKP’deki gerilemenin faşizmle güvenceye alınmış neoliberal rejimin yıkılması sürecine evrilmesini sağlamak solun, sosyalistlerin görevidir.
Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
Oya ERSOY
Halkevleri Genel Başkanı