2011 1 Mayıs’ı; “ustalığını” sokakta kazanan hak mücadelelerinin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, ezilen halkların; baskıyla, şiddetle, zorla, inkarla, sadakayla, gericilikle, faşizmle “ustalık dönemini” kurmaya çalışan AKP iktidarına ve sermayeye karşı birlik ve mücadele günüdür. Bu bir meydan okumadır. Emekçilerin ve ezilenlerin, sermayenin iktidarına karşı meydan okumasıdır. Saflar bellidir. Hakları için mücadele edenlerle, halkın haklarını yok sayıp kulluk ve kölelik dayatanlar bugün karşı karşıyadır. 2011 1 Mayıs’ı sokakları ısıtanların meydanlara kol kola girişine şahit olacaktır. 1 Mayıs meydanları tarihte olduğu gibi bugün de ezilenlerin, emekçilerin, sınıfın şenlikli başkaldırısı egemenlerin kabusudur.
Bu meydan okuma bahar aylarında hareketlenen sokaklarda, yürüyen on binlerin taleplerinde açığa çıkmıştır.
Bir yanda emekçiyi taşeronla, esnek çalışmayla sermayeye köle etmeye çalışanlar, emeğimizi sömürenler, bizleri üç kuruşa, güvencesiz, kötü koşullarda çalıştıranlar; bizi işsiz bırakarak ekmeğimizi, bugünümüzü çalanlar, iş cinayetlerinin üzerini kader deyip örtenler var; diğer yanda insanca bir ücret, güvenceli iş isteyen güvencesizler, örgütlenme hakkı için direnen işçiler;
Bir yanda “sağlıkta devrim yaptık” diye diye sağlık sistemini piyasalaştıran, özelleştiren, halkın sağlık hakkını elinden alan, sağlık emekçilerini insanlık dışı koşullarda çalıştıranlar var; diğer yanda sağlık hizmetinin her aşamasında yer alan on binlerce sağlık emekçisinin “insanca koşullarda güvenceli iş”, “hastaneler halkındır satılamaz”, “herkese eşit parasız sağlık” talepleriyle sokakları ısıttıkları eylemler, hak grevleri;
Bir yanda eğitimi piyasalaştıran, gericileştiren, sınavlarla yapboza çevirip üzerine şifrelerle, kopyalarla gençlerimizin geleceklerini çalanlar; “beni sınav sistemi öldürdü” diyen gençlerin katilleri; hak arayan gençliği provakatörlükle suçlayıp gözdağı verenler; öğretmenleri güvencesizleştirenler var; diğer yanda velisiyle, öğrencisiyle, öğretmeniyle eğitim hakkını, meslek onurunu, çocuklarının geleceğini savunmak için mücadele edenler, sokakları aydınlatan binlerce liseli; sermaye iktidarının temsilcilerine üniversiteleri dar eden üniversiteliler;
Bir yanda baktıkları her yerde akan suda, ağacın dalında, vadinin yeşilinde, havada, toprakta “para” görenler, paraya iman edenler yani HES’lerle derelerimizi şirketlere satanlar, suyu ticarileştirenler; nükleer, termik santrallerle, maden şirketleri ile havayı, toprağı, ormanı, suyu yani kar için yaşamı ve doğayı talan edenler, yok edenler var; diğer yanda; suyum, doğam, yaşamım, emeğim ve kültürüm satılık değildir diyenler; yaşam alanlarına şirketleri sokmayanlar, vadilerimizde AKP’nin talan yasaları geçerli değildir diyenler ülkenin dört bir yanından “Doğanın ve yaşamın talanını” durdurmak için sokaklara dökülenler;
Bir yanda kentsel dönüşüm projeleriyle bin bir emekle yarattığımız mahallelere, başımızı soktuğumuz evlere el koyanlar, 3. Köprü gibi talan projeleriyle kentlerimizi yağmalayanlar, seçim beyannamelerinde yaşamlarımızı sürdürdüğümüz kentlerimizi “çılgın projeleri” ile sermaye talanına açma peşinde koşanlar var; diğer yanda barınma hakkı için, insanca yaşanabilir bir kent için mücadele edenler;
Bir yandan insanca yaşayabilmemiz için gereken tüm koşulları ortadan kaldıran; tüm kamusal hizmetleri piyasaya açanlar; belediyeleri şirketlere çevirenler; ulaşıma, suya, gıdaya, doğalgaza, elektriğe zam üstüne zam yapan, yaşamımızın her alanında paranın iktidarını kuranlar var; diğer yanda turnikeden atlayarak, parasız ulaşım hakkını kullanarak, insanca bir yaşam mücadelesi verenler;
Bir yanda hakkını arayanın karşısına baskıyla, zorla dikilenler; basılmamış kitabı toplatanlar, gazetecileri hapse dolduranlar; polisiyle, yargısıyla, medyasıyla, bürokratıyla AKP faşizmi, imamın ordusu var diğer yandan özgür demokratik bir ülke için kavgadan kaçmayanlar; devrimciler, sosyalistler, aydınlar; yansak da dokunacağız diye sokaklara çıkanlar;
Bir yanda siyasal iktidar tarafından gericilikle kol kola yayılan kadın düşmanlığı, kadın erkek eşit değildir dedikçe kadın cinayetlerini meşrulaştıran başbakan, ağızlarını her açtıklarına kadına nefret kusan iktidar yanlısı hocası, yazarı, bürokratı, patronu; kadın katilleri; taciz, tecavüz saldırıları var; diğer yanda emeğinin, bedeninin yağmalanmasına, öldürülmeye, saldırıya uğramaya, güvencesiz bırakılmaya; erkek egemenliğine ve gericiliğe karşı kadın düşmanlığına son diyerek ayağa kalkan kadınlar;
Bir yanda savaşın iktidarı, diğer yandan barış isteyen milyonlar var. Bir yanda 8 yıllık iktidarı boyunca açılım derken inkar eden, operasyon üzerine operasyon düzenleyen; “çözümü” tasfiye olarak ortaya koyan, Kürt halkının siyasal temsilcilerini hapse attıran, bu da yetmezmiş gibi ayak oyunları ile seçime bağımsız aday olarak dahi girmelerini engellemeye çalışan, sokağa çıkana kurşun sıktıran AKP iktidarı var; diğer yanda sokakları boş bırakmayan hakları için mücadele eden Kürt halkı, barış ve kardeşliğin ülkesini kurmak için kol kola yürüyen ezilenler;
Bir yanda AKP’si, CHP’si, MHP’si 5 yılda bir sandık için, oy için, irademizi 5 yıllığına teslim almak için kapımızı çalıp, sonra bu kokuşmuş düzeni sürdürmek için uğraşanlar, patronların, emperyalistlerin çıkarlarını kovalayanlar var. Kapitalizmin çarkını döndürmek için yaşamımızı, emeğimizi, doğamızı yağmalayanlar var. Sadakaların, gerici ağların yetmediği yerde emekçiler için cehenneme, sermaye için cennete çevirdiği ülkemizi coplarıyla, yargıyla, askeriyle, polisiyle, medyasıyla yönetmeye çalışan; yıllardır oyumuzu alıp sermayeye köle olmamızı, kendine kul olmamızı bekleyen AKP iktidarı var. Yani yalanın, talanın, yağmanın, sömürünün iktidarı. Diğer yanda ise bizler varız. İşçiler, emekçiler, kadınlar, emekliler, engelliler, gençler, çocuklar var. Yani halk var. Emeğiyle geçinenler, haklarını isteyenler, hakları için mücadele edenler var. Onlar bir avuç bizler ise milyonlarız. Biliyoruz haklarımızı almak için tek yolumuz var: SOKAK. Sokakta kazanacağız, onları sokakta yeneceğiz. Bu nedenle sokaklardayız.
Onlar sermayenin iktidarını, AKP’nin padişahlığını sürdürmek bizler halkın iktidarını kurmak istiyoruz. İnsanca yaşamak, yarınımızdan korkmamak, özgürce; eşit; kardeşçe yaşayacağımız demokratik bir ülke; üretenlerin yönettiği bir ülke istiyoruz. Biliyoruz ki tek yolumuz var: DEVRİM
Haklarımızı söküp almak,
Gerici, faşist; halka, emeğe, doğaya düşman AKP iktidarından hesap sormak için,
“Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” bir ülkeyi kurmak için
İşte yürüdüğümüz tüm sokaklar bugün 1 Mayıs alanlarına çıkıyor!
Halkız haklarımızı istiyoruz
Haklarımızı kazanmak için TEK YOL SOKAK TEK YOL DEVRİM
Kolkola, omuz omuza Halkevleri ile 1 Mayıs’a
Halkevleri Genel Başkanı
İlknur Birol