Acımız büyük.
Özgürlük, saygı, söz hakkı, barış ve adalet ve talebiyle 31 Mayıs’ta ayağa kalktığımızdan bu yana altıncı canımızı yitirdik. Ahmet Atakan, 9 Eylül’ü 10 Eylül’e bağlayan gece polis saldırısı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Antakya’nın acısı da isyanı da büyük.
Bu kent Ağustos 2012’den bu yana “savaşa ve mezhepçiliğe hayır” dediği için AKP iktidarının şiddetine uğruyor. Suriye’de iç savaşı körükleyerek büyük bir trajediye yol açtığı yetmiyormuş gibi Hatay’ı cihatçı çetelerin üssü haline getirip, Suriye’de körükledikleri mezhep savaşını Türkiye içine taşıyacak politikalar güttüler. İktidarın savaş kışkırtıcısı politikaları sonucunda 11 Mayıs’ta Reyhanlı’da 53 canımızı yitirmiştik. Haziran’dan bu yana iktidarın dört elle sarıldığı polis şiddeti nedeniyle yitirdiğimiz 6 gençten 3’ünün cenazesi yine bu kentten kalktı.
Ancak iktidar acımızla alay edercesine polis şiddetini ve savaş politikalarını aklamaya çalışan; ölüm saçan kendi politikalarının hesabını vereceği yerde, halkı Alevi-Sünni diye birbirine düşman etmeye çalışan bir siyaset yürütüyor.
Erdoğan istediği kadar mezhepçilik yaparak kendi sorumluluğunu gizlemeye çalışsın, bu halk her şeyi çok iyi hatırlıyor.
53 canını yitirdikten sonra savaş politikalarına isyan eden Reyhanlı halkının tepesine gaz bombası yağdırıldığını, Tayyip Erdoğan’ın haftalarca Reyhanlı’ya adım atamadığını unutmadık.
Haziran’da polis saldırısında yaşamını yitiren Abdullah Cömert’in katillerinin korunduğunu, dişe dokunur bir soruşturma yürütülmediğini unutmadık.
Polislerin sopayla döverek öldürdüğü Ali İsmail için AKP’nin valisinin “Arkadaşları öldürmüştür” dediğini unutmadık.
Şimdi de Ahmet Atakan için “Polis vurmadı, çatıdan düştü” diyerek, polis şiddetini aklamaya, kendi sorumluluklarını gizlemeye çalışıyorlar. Otopsi raporları Ahmet’in başından darp aldığını göstermektedir. Yeni çıkan kamera görüntülerinde ise düşen şahsın hareketsiz, tepkisiz düşmeye karşı hiçbir refleks göstermeksizin adeta bir çuval gibi düşmesi, bilincini yitirdikten sonra düştüğünü ortaya koyuyor.
Her ne olursa olsun, mesele bu ülkenin gençlerinin nasıl değil neden öldüğüdür.
Bütün dünya savaştan uzak dururken, yatıp kalkıp Suriye’yle savaşmaktan bahseden, ölülerimizi bile Alevi-Sünni diye ayıran, bu kadar can kaybına yol açan polis şiddeti için “Talimatı ben verdim, polisim kahramanlık destanı yazdı” diyen, halkın eleştirileri karşısında çareyi daha fazla gaz bombası ve TOMA almakta bulan, demokratik hakkını kullananlar için “Hadlerini bildiririz” diyen bir Başbakan olduktan sonra lafı fazla uzatmaya gerek yok. Ölümlerin sorumlusu bellidir.
Antakya halkının talepleri bellidir.
Antakya Valisi derhal görevden alınmalıdır.
İçişleri Bakanı derhal istifa etmelidir.
Kardeşliğin kentini kana ve düşmanlığa bulayan savaşa ve faşizme karşı omuz omuza mücadeleye devam edecek, yitirdiklerimizin hesabını soracağız.
Başbakan ve Bakanlar, halkın kabul etmediği politikalara karşı duruşunu anlamak yerine saldırıyorlar. Halkın kendisini ilgilendiren konularda tutum almasına tahammül edemiyorlar. Halkın siyasete katılmasına polis şiddetiyle karşılık veriyorlar. Her şeyi sermaye, kar, rant, AVM, bina, beton, otoyol, santral, maden olarak görüyorlar. Ormanlara bakınca kereste, dağlara bakınca maden, sulara bakınca şişelenmiş su, parklara bakınca arsa, insanlara bakınca işgücü ve tüketici, kadınlara bakınca çocuk doğurma makinesi ve erkeğin namusu, çocuklara bakınca dindarlaştırılması gereken nesil… olarak gören bu zihniyet halkın en insani taleplerine aşağılama, bastırma, şiddetle yanıt veriyor. Çünkü hiç insani değiller, tamamen ticariler.
AKP iktidarına sesleniyoruz.
İnsanları dinlemek yerine şiddet uygulamaktan vazgeçin!
Gencecik çocuklarımızı öldürmekten vazgeçin!
Gaz fişekleriyle insanların bedenlerine, ölümcül noktalarına ateş etmekten vazgeçin!
Halka “haşere” muamelesi yapmaktan, zehirlemekten, şiddet uygulamaktan vazgeçin!
Başbakan’dan başlayarak, tüm bakanlar ve yetkililer yalan üzerinden propagandadan vazgeçin!
Mezhepçilik yapmaktan ve şovenizmden vazgeçin!
Özgürlük isteyenlere hakaret etmekten vazgeçin!
Suriye’de savaşı körüklemekten ve aynı şeyleri başka yerlerde tekrarlamaktan vazgeçin!
Aynı anda Türk, erkek, Sünni ve AKP’li olmayanları ezmekten vazgeçin!
Halkın demokratik talep ve eylemlerine tahammül gösterin.
Halkın her konuda söz söyleme hakkı vardır. Halk bazı şeyleri beğenmemek, sevmemek, istememek ve itiraz etmek hakkına sahiptir.
Evet, bir kez daha tekrar ediyoruz.
Mesele hayatlarının baharında, yaşamın en güzel çağlarındaki bu altı gencin nasıl değil, neden öldüğüdür. Nedeni sizin politikalarınızdır.
Öldürdüklerinizin hesabını vermek zorundasınız. Kör ettiklerinizin, sakat bıraktıklarınızın hesabını vermek zorundasınız. Bunları yapmayıp halkı suçlamanız halkın isyanını daha da büyütecektir.
Polisi meydanlardan çekin, akrepleri, tomaları, gaz bombalarını depolara kaldırın….
Halkı küçük gören, nobran politikalarınızdan vazgeçin ve halka uyguladığınız şiddeti durdurun!
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Başkanı