AKP nasıl bir ülke yaratıyor? AKP politikaları kime yarıyor? Bu soruların cevaplarını vermek için bu ülkede her gün yaşananlara bakmak yeterlidir. AKP; neoliberal gerici bir rejimin kurumsallaşması noktasında attığı adımları, bugün yaşama, halka, emeğe, doğaya yönelik topyekün bir savaşa çevirdi. AKP, sermaye çıkarına, emperyalizmin çıkarına, kendi iktidarı çıkarına onlarca cephede birden savaşıyor. Kime karşı; elbette ülke ve bölge halklarına karşı. Bu savaşta işbirlikçiliğin en uç örneklerini, sermaye dostluğunun en yıldızlı örneklerini, faşizmin şiddetini sergilerken yeniden yapılandırdığı hukuku, devletin şiddet aygıtlarını, medyayı, yeni kontrgerilla düzeneklerini hep bir elden kullanmaya çalışıyor.
Emperyalizmin kalkanı AKP
AKP; emperyalizmin yeni dönem ihtiyaçlarına uygun sömürü ve saldırı politikaları ile işbirliği için görev başında. Erdoğan; en son Mısır, Tunus ve Libya’ya yaptığı ziyaretlerde “aktif rol” için sahneye çıkarken, ABD’nin füze kalkanının Malatya Kürecik’e yapılmasına onay verdikten hemen sonra; New York’ta Obama görüşmesinde emperyalizmin taşeronluğu konusunda övgüler aldı.
Erdoğan’ın Ortadoğu halklarının kaderlerini emperyalizmin çıkarlarına bağlamak noktasında izlediği tutum halk düşmanı, işbirlikçi yüzünü görünür hale getiriyor. İsrail’le “ilişkileri kestim” lafının hemen ardından İsrail’i ve ABD emperyalizminin çıkarlarını koruyacak kalkan projesini bu topraklarda hayata geçirmeye çalışıyor. Yaptığı tüm şovların ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda bölgede kendine biçilen misyonu yerine getirmek amacıyla; yine ABD idaresinde İsrail’le kontrollü bir gerilimi sürdürmek dışında bir karşılığı olmadığı açığa çıkıyor. Erdoğan; “Suriye’ye yaptırım açıklayacağım” derken Suriye’nin 25 Eylül’de Türkiye’ye yaptırım uygulamaya başladığı açığa çıkıveriyor. İran; AKP’nin füze kalkanı kararının ardından “bu belirleyici karara sessiz kalmayacağız” açıklaması yapıyor. Akdeniz’deki enerji arama krizinde Erdoğan’ın “kabadayılıktan” başka elinde birşey olmadığı açığa çıkıyor. “Komşularla sıfır sorun” siyasetinden her komşuyla sorun noktasına gelen AKP artık emperyalizmin çıkarları için füze kalkanı projesiyle kendi halklarını savaşlarda hedef haline getirmekten çekinmiyor. ABD emperyalizminin halklara karşı sürdürdüğü savaşlarda kullandığı temel suç örgütlerinin, istihbarat birimlerinin yöneticileri Türkiye’ye ziyaretlerini sıklaştırıyor. Açık ki AKP’nin aktif taşeronluk siyasetinin bölge halklarına da, Türkiye halklarına da en ufak bir yararı yoktur; yalnız savaş, yalnız sömürü getirecektir.
Kürt halkının düşmanı AKP
Bu topraklarda her gün ölüm haberleri yankılanıyor. AKP kendi yurttaşı Kürtlere dönük savaşı derinleştiriyor. Sadece son altı ayda Kürt halkının siyasi temsilcileri arasından tutuklananların sayısı 1350. Kürt siyasetçileri arasında son iki buçuk yıldaki toplam tutuklu sayısı yaklaşık 4 bin. Bir yandan operasyonları sürdüren, diğer yandan Kürt halkının siyasal alanda mücadele yapma zeminini ortadan kaldırmaya çalışan AKP iktidarı, sonuçları; bu ülke halkları tarafından ölüm, kan, gözyaşı, yoksulluk, güvencesizlik, insanlık dışı yaşam koşulları olarak yaşanan savaşın sorumlusudur. AKP bölgede emperyalizme işbirliği yapmasının karşılığı olarak Kürt halkına karşı kullanmak için istihbarat ve silah talebinde bulunmakta; Kürt halkının canı pahasına pazarlığa oturmaktadır. AKP’nin savaş politikalarının bu ülke topraklarında yaşayan halklara en ufak bir yararı yoktur.
Kanun Hükmünde Padişah Erdoğan
AKP; ülkeyi artık bugüne kadar ki göstermelik meclis oyunlarına da başvurmaya zahmet etmeden yönetiyor. Milletvekillerini Meclis’e sokmama konusunda “kararlılık gösterisi” yapan AKP bu arada 12 Haziran’dan önce aldığı kanun hükmünde kararname yetkisiyle, bırakın yaşamsal kararları halka sormayı, halkın meclis tartışmalarından bilgi almasını bile engelleyerek ardarda düzenlemeler yapıyor. Üniversite öğrencilerine yönelik harç tuzağı; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve TÜBİTAK'ı doğrudan ele geçirmeye yönelik düzenlemeler; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev ve yetki alanının genişletilmesi, Kuran kurslarına yaş sınırının kaldırılması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapısının değiştirilmesiyle birlikte bir yandan performans kriterlerinin, diğer yandan imamları göreve çağıran gerici düzenlemelerin; MEB’in okulları satabilmesinin ve okul yaptırma karşılığını ticari gelire bağlayan uygulamaların yani piyasalaştırmanın ve gericileştirmenin önünün açılması sağlandı. AKP halk direnişleriyle sıkıştığı çevre ve su alanında da 648 sayılı kararnamede, şimdiye dek Koruma Kurulları'nca korumaya alınmış tüm alanların statüsü gözden geçirilmesi karara bağlanrak saldırılarına zemin hazırladı. AKP halkın söz ve karar hakkının esamesinin okunmadığı bir ülke yaratıyor.
AKP doğaya, insana düşmandır
AKP’nin ustalık dönemi sermayenin çıkarları ile halkın kolektif çıkarları arasında çatışmaların açık ve sert biçimler aldığı bir biçimde ilerleyecek. Bunun örneklerini ülkenin dört bir yanında görüyoruz; AKP iktidarının doğanın sermaye tarafından talan edilmesini; sermayenin karı için dere sularının ticarileştirilmesini sağlamak üzere hukuku baştan yaratarak gerçekleştirdiği düzenlemelere rağmen halk direnişlerinin dinmemesi üzerine devreye soktuğu şiddet ve karşısında gerçekleşen direnişler bu sürecin bir örneğidir. Artık bu çatışmada AKP’nin kimin çıkarlarını savunmak üzere iktidar ettiği açıktır. Bugüne kadar hep sağ – mufazakar partilere oylarını atmış Erzurum Tortumluların şirket araçlarına siper olmuş, AKP emriyle sermayenin çıkarlarını korumak için saldıran kolluk güçlerine karşı ölümüne direnişi; Gerze’de termik santrale karşı direnen halka yönelik, ambulasların gaz bombası taşıdığı vahşi saldırı ve bunun karşısında gösterilen direniş, Solaklı’da, Fındıklı’da, Arhavi’de HES’lere karşı halkın direnişi, Ankara Mamak’ta baz istasyonlarına karşı direniş bu çatışmanın genelleşerek yayıldığını göstermektedir. AKP en son 2B’lik araziler olarak belirlediği alanların satışını hızlandırmıştır. Bu süreç aynı zamanda yoksul halkı barınma olanaklarını ellerinden alan, evlerini başlarına yıkan ve kentsel alanı piyasalaştıran kentsel dönüşüm uygulamalarıyla birlikte ilerleyecektir. Barınma hakkını savunan Adana Seyhan’daki barış ve İsmetpaşa mahalleleri halkının belediye kapısında karşı karşıya kaldığı şiddet, başta Ankara olmak üzere barınma hakkı için örgütlenen halkın her an yıkım tehdidi ile karşı karşıya bırakılması bu sürecin nasıl ilerlediğini göstermektedir.
Hopa’da simgeleşen biçimde AKP; suyuna, yaşamına, doğasına, mahallesine, kentine sahip çıkan halka karşı “ikna” yöntemlerinin devrini geçirmiş; devlet şiddeti ve hukukun doğrudan cezalandırma aracı olarak kullanılması aşamasına geçmiştir. Para cezasından tutuklamaya uzanan bu saldırı aslında “AKP politikalarına karşı gelen herkesi” hedef almaktadır. Hopa’da yaşanan saldırıların ardından tutuklanan Erzurum’da, Oltu’da, Ankara’da bulunan 37 insan tam 5 aydır iddianame bile açıklanmadan yaşam ve su hakkını savundukları için özgürlüklerinden yoksun bırakılmaktadır.
“Yaşamımızı savunuyoruz” diyen halk açısından AKP; kolluk güçleri ve hukukuyla, mülki amirleriyle birlikte suyuyla, doğasıyla, hayvanıyla, tarımıyla, insanıyla, kentiyle, kültürüyle yaşama karşı topyekün savaş açmıştır. AKP talancıdır, halka zararlıdır!
AKP zamla zulmeder
AKP’nin saldırıları tek bir alanda sürmemektedir. Yaşamın her alanında yeni bir saldırı dalgası birbiri ardına gelmektedir. Seçim öncesinde “zam yok” açıklamalarıyla oy isteyen AKP şimdi birbiri ardına zam yapmaya; ulaşım, elektrik ve doğalgazla birlikte başlamıştır. Kriz için halka kürsülerden “ayağınızı yorganınıza göre uzatın” diye seslenen AKP kurmayları işsizlikle boğuşan, yoksulluğu her gün daha ağır hisseden halkın bırakın aşırı tüketmeyi en temel yaşamsal ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağının, zamlı elektrik ve doğalgaz faturalarını nasıl ödeyeceğinin derdine düştüğünü, işine, okuluna gidebilmenin hesabını yapamaz hale geldiğini bilmemekte midir?
AKP “kamu hizmetlerini” “kamu yararı” anlayışı ile birlikte ortadan kaldırmaktadır. Son zamların kritik önemlerinden biri yeni elektrik tarifesi ile “kamu yararına uygulanan tüm sübvansiyonların” sona ermesidir. Bu ne demektir? AKP okullardan yurtlara, sağlık kurumlarından müzelere, içme ve kullanma suyu ile tarımsal amaçlı soğuk hava depolarına kadar elektrik tarifesindeki kamu yararına sübvansiyonları kaldırmaktadır. Bu uygulama elektrik kullanılan her alanda AKP’nin piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamalarının sırayla tetikleneceğini göstermektedir. Temel gıda maddelerine gelen zamları su başta olmak üzere diğer temel ihtiyaçlar alanı izleyecektir.
AKP “kamu yararı” kavramını, halkın ortak kolektif ihtiyaçlarının toplumsal olarak karşılanmasına ilişkin tüm kazanılmış hakları tamamen ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Açık ki bundan sonra “maliyet gerekçesi ile” ticarileştirilmesine “meşruluk” sağlanmaya çalışılan eğitim ve sağlık hizmetlerinde halkın karşısına daha yüksek bedeller çıkarılacaktır. AKP halkın tamamını çocuğundan yaşlısına hastasından engellisine kadar müşteri bellemiştir. Tüm yaşamsal ihtiyaçlarımız “paraya” bağlanmaktadır. AKP’nin yarattığı neoliberal rejimde “parası” olan yurttaş, halk “parası kadar” insandır.
AKP emeğe düşmandır
AKP iktidarının bir diğer saldırı cephesi de emekçilere karşı açılmıştır. İktidara geldiği günden beri taşeronluğu ve güvencesizliği yaygınlaştıran, temel çalışma biçimi haline getiren AKP şimdi kazanılmış hakların tamamını ortadan kaldırarak; Kalkınma Bakanının ağzından temel hedef olarak açıklanan “esnekleştirmenin” önündeki tüm engelleri temizlemeye çalışıyor. Sınıfın tüm güvenceleri elinden alınmak isteniyor. AKP 1936 yılından beri uygulanan 12 Eylül darbesiyle bile kaldırılamayan kıdem tazminatına göz koyuyor. İşten atmalar, güvencesizlik ve taşeronlaştırmaya karşı onlarca direniş devam ederken AKP bir yandan da direnenlere dönük saldırılarını yoğunlaştırıyor. Adana Çukurova üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi’nde taşeronlaştırmaya karşı direnen Dev-Sağlık İş üyelerine 27’şer yıl haps cezasıyla dava açıyor. Bu ülkede her ay onlarca işçi iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybediyor. İnsanca çalışma hakları ellerinden alındığı gibi yaşama hakları da ellerinden alınıyor. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer öğretmenlere, seçim öncesi verdikleri 55 bin atama sözünü yerine getiremeyeceği için “özür dilerken”; işsiz kalan, üç kuruşa kölece çalışmak zorunda bırakılan güvencesiz öğretmenlerin intiharları gazete haberlerini süslüyor. Güvencesiz öğretmenler direnişe geçiyor. AKP emek düşmalığında yol alıyor.
AKP kadına düşman
AKP döneminde 7 yıl içinde kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı. Kadınlar her gün katlediliyor. AKP; kadının adını yok ederek kurduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda kadınların taleplerini; özgür ve eşit bir yaşam için istedikleri güvenceleri sağlamak yerine; “aileyi” korumaya odaklanıyor; dilencileştirme politikasını ana kadın politikası haline getiriyor. AKP’nin “demokrasi” havariliği yapıp müdahale ederek kendini “etkinleştirdiği” HSYK’nın toplantılarında tecavüzcünün mağdurla evlenmesi halinde cezasının ertelenmesi, cinsel şiddet davalarında ruh sağlığı raporunun aranmaması “önerileri” getiriliyor. Hopa’da halka yönelik saldırılara karşı eylem yaparken polisler tarafından linç edilmeye çalışılan ve kalçası kırılan Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş’a “kadın mıdır kız mıdır” diyen Erdoğan hakkında yapılan suç duyurusu üzerine; sözleri “görevi ile ilgili” olduğu için “kovuşturmaya gerek yok” kararı veriliyor. AKP emek düşmanı programında kadın işgücünün esnekleştirilmesini temel bir başlık olarak ele alıyor. AKP iktidarı kadınları tamamen güvencesiz ve korumasız bırakıp piyasaya ve erkeğe; yani sömürüye, şiddete, ayrımcılığa mahkum etmeye çalışıyor.
AKP hakkını arayana düşman, hak mücadelelerine düşman, Halkevleri’ne düşman
AKP politikaları “halka zararlıdır”. Eğitimden sağlığa, enerjiden ulaşıma, barınmadan güvenceli çalışmaya kadar tüm alanlarda, halkın haklarını yok eden, yurttaşı müşteriye çeviren AKP; sermayenin, ABD emperyalizminin isteklerini olanca “şiddetiyle” yerine getirmeye çalışıyor. AKP onlarca alanda birden halka, doğaya, emeğe saldırırken aynı anda onlarca alanda da haklarına sahip çıkan, hakkını arayan; bağımsız, demokratik bir ülkede kardeşçe, insanca yaşamak isteyenler direnişe geçiyor. AKP’nin emperyalist politikalar ve sermaye programı açısından “dikensiz gül bahçesi”ne çevirmeye çalıştığı bu ülkede en büyük tehdit, hakları için mücadele edenlerdir. AKP tam da bu nedenle halk direnişlerini, halk örgütlenmelerini, halk temsilcilerini hedefine oturtuyor. AKP politikalarına karşı çıkan, Kürt siyasetçiden, Karadeniz köylüsüne, taşeron sağlık işçisinden, gazetecisine herkes AKP saldırılarının hedefi haline gelebiliyor. Direnişlere yönelik şiddet, gözaltılar, para cezaları, tutuklamalar artık AKP faşizminin gözle görünür yüzünü oluşturuyor.
Haklarımıza saldıranlar elbette karşılarında hak mücadeleleri tehdidini görmek istememektedir. Doğaya saldıranlar karşılarında su hakkı ve yaşam için direnenleri görmek istememektedir.Kadınların yaşam hakkına saldıranlar kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde örgütlendiklerini görmek istememektedir. Gericiliği örgütleyenler karşılarına bilimle, sanatla çıkanları görmek istememektedir. Halkı kendi yaşamları hakkında herhangi bir karar alamaz hale getirenler; siyasetten dışlayanlar halkın hak mücadelelerinin öznesi olduğu; halkın söz ve karar sahibi olduğu halk örgütlerini karşılarında görmek istememektedirler. “Kamu yararını”; halkın kolektif varlığını ve toplumsal ihtiyaçlarını yok sayan; ortak zenginliklerini talan eden iktidar “kamu halktır” diyerek “kamu yararına” çalışan halk örgütlerini karşılarında görmek istememektedirler. Tüm saldırganlıkları bu nedenledir. Halkevleri’nin “kamu yararına dernek statüsünün” kaldırılması ve ardından Halkevleri’ne dönük soruşturmalar tüm bu saldırı sürecinin; AKP iktidarının halk, emek ve doğa düşmanı yüzünün açık göstergelerinden biridir.
AKP halka zarar
Tarihi; emperyalizme ve faşizme karşı mücadeleyle yazılanlar; yola halkın hakları için çıkanlar bugün AKP’nin açtığı her cephede, her saldırı ekseninde halk direnişlerini, hak direnişlerini yaratmaya devam ediyorlar, devam edecekler. Halkevleri; yönetici ve üyeleriyle, hak mücadelelerini birlikte örgütlediği halkla beraber bu cephelerinde tümünde direnişi büyütmeye; toplumsal muhalefet güçleriyle el ele bu mücadeleyi örmeye kararlıdır. AKP halka zararlıdır bunu söylemeye devam edeceğiz.
8 Ekim’de TMMOB, TTB, KESK ve DİSK’in çağrıcılığında örgütlenen “İNSANCA YAŞAMI SAVUNUYOR, EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ!” mitingine Halkevleri bu kararlılıkla katılacaktır. Halkevleri yukarıda saydığımız gerçeklikler karşısında sokakta, mahallede, köyünde, deresinin başında, okulunda, işyerinde direnenlerle halkın haklarını haykırmak ve AKP faşizminin karşısında tüm dost güçlerle büyük barikatın yanıbaşında duracağını söylemek için Ankara’da olacaktır. Hayatın her alanının piyasa tahakkümünden kurtulduğu, halkların eşit ve özgür yaşamlarının barışı, emeğin özgürlüğü ve kadınların özgürlüğü için insanca yaşam talebimizle alanlarda olacağız. Emperyalizmin taşeronluğuna hayır demek için Ankara’da olacağız. Padişah fermanlarına dönen yeni dönem hukuk anlayışının teşhirine, baskı ve zor araçlarının dizginsiz kullanımıyla tüm ülkeyi açık cezaevine çeviren AKP faşizmine, ilmek ilmek örülen gerici cemaatçi yeni toplumsal inşaya hayır demek için Ankara’da olacağız.
Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri, ezilenleri bütün baskılara karşı seslerini sokağın tarihsel meclisine büyük bir kararlılıkla taşıyacaktır. 8 Ekim’de sokağa kurulan meclisi, hayatın her alanında halkın hak meclislerine çevirecek mücadeleyi yükseltmek ve ileriye taşımak için çalışmak görevi üzerimizdedir.
Halkevleri Genel Başkanı
İlknur Birol