Emperyalist güçler yeni bir paylaşım savaşı başlattılar. ABD’nin, İngiltere’nin Fransa’nın başını çektiği saldırılar sürerken NATO adı verilen cinayet şebekesinin hedefinde bu kez Libya halkı var. Birleşmiş Milletler de bir kez daha emperyalist müdahalenin meşruiyetini sağlama rolü ile devrede. Sivillerin de hedef alındığı operasyonlarda ölü sayısının yüzlerce olduğu ifade ediliyor. Bir zamanlar Muammer Kaddafi’nin elinden “insan hakları” ödülü alan Tayyip Erdoğan’ın hükümeti ise şimdi sabık bir işbirlikçi olarak bu emperyalist saldırganlığın hizmetine girmek için bahaneler uydurmaktadır.
Ortadoğu halklarının eskisi gibi yönetilmek istemediğini gösteren ayaklanmalar ve eski müttefiklerinin koltuklarının sallanması üzerine emperyalist güçler, krizi fırsata çevirme peşindedir. Emperyalizmin Ortadoğu politikasının temel stratejisi, halk ayaklanmalarıyla sarsılan “müesses nizam”ın, emperyalist çıkarlar doğrultusunda bir kez daha yeniden yapılandırılmasıdır. Libya’ya yönelik saldırılar da bu stratejinin bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
İçinde bulunulan kriz içerisinde yeniden yapılandırma süreci doğal olarak emperyalistler arası çelişkileri ve gerilimleri de gündeme getirmektedir. Bu çatışma ve gerilimler doğru okunmalı, farklı emperyalist güçler ve onların destekçileri arasındaki kimi çatışma ve gerilimlerin paylaşımcı politikaları geriletmediği, aksine şiddetlendirdiği göz ardı edilmemelidir. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin, aralarında nüanslar olsa da esasta aynı hedefleri paylaştığı ve aynı dili konuştuğu unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın “NATO, Libya`nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir” sözleri bunun tipik bir örneğidir. Türkiye basını bu çıkışı öve öve bitirememiş, bu tavır ana muhalefet partisi CHP’den dahi destek görebilmiştir. Oysa Erdoğan emperyalistlerin ağzıyla konuşmaktadır. “Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tecil” için NATO’nun Libya’ya girmesini önermek, halkları özgürleştirmek için Irak’ın ve Afganistan’ın üzerine bombalar yağdırmayı önermekten başka bir şey değildir. “Operasyonun işgale dönüşmemesi” temennisi, Türkiye halklarını kandırmaya yönelik bir seçim öncesi demagojisinden ibarettir. NATO’nun Libya’ya saldırısını onaylamak, başına hangi gerekçeyi getirirseniz getirin işbirlikçiliktir. Sicilinde Afganistan’da işgalcilere işbirlikçilik, Irak’ta işgale işbirlikçilik olan hükümetin burada da minareyi çalarken kılıfını hazırladığı “insani yardım adına biz de gideriz” gibi açıklamalarla görülmektedir.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının ihtiyacı, emperyalistlerin, siyonistlerin ve işbirlikçilerinin “insani yardım”ları değil, defolup gitmeleridir. Bizler emperyalizmin ve siyonizmin saldırganlığına karşı Ortadoğu halklarının yanında, işbirlikçiliğin karşısında olmaya devam edeceğiz.
Halkevleri Genel Başkanı
İlknur Birol