Saraya can, AKP’ye meydan vermeyeceğiz!

Ct, 12/09/2015 - 17:06
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Yine bir 12 Eylül günü; onlar diktatörlüklerini kalıcı hale getirmenin yol haritasını belirlemek için AKP genel kurulunda toplanırken bizler; bu ülkenin, bu halkın kaderini Saray’a teslim etmeyeceğimizi haykıracağız. Bizler 12 Eylül’de AKP faşizmine, emperyalizmle işbirlikçi politikalarına, yağma ve talanına, karşı sokaklarda olacağız.

AKP darbenin çocuğudur : 12 Eylül 1980, 2010, 2015 

12 Eylül darbecileri, Amerikancı ve sermaye yanlısı icraatlarını halka kabul ettirebilmek için iki araca başvurdular: Milliyetçilik ve gericilik. Din derslerini zorunlu hale getirdiler, tarikatlardan destek aldılar ve devlet kadrolarını bunlarla doldurdular. Bugün Türkiye’de gericilik yükseldiyse, AKP iktidara geldiyse darbecilerin sağladığı ortam sayesindedir.

12 Eylül 2010 referandumu ile neoliberal gerici iktidarlarına yasal kılıf kazandırdılar. Anayasa maddelerini kendi iktidarlarını güçlendirmek ve sermayeye daha fazla talan ve sömürü özgürlüğü sağlamak için değiştirdiler.

Şimdi yine bir 12 Eylül’de AKP genel kurulunu topluyorlar. Yağma ve talan düzenlerini sürdürmek için kendilerine yeni yol haritası belirleyecekler. AKP’nin yeni dönem kadrolarını belirleyecekler. Yeni yalanlar icat edecekler. Neye göre? Halklara karşı yürütecekleri savaşa göre. Ne için? Saraydaki saltanatlarının sürmesi için.  

12 Eylül Faşizmi = AKP

12 Eylül darbesi 24 Ocak kararlarını uygulamak için yapılmıştı. Darbecilerin önünü açtığı neoliberal politikalar AKP döneminde halkın en temel haklarının gasp edildiği, kentlerin ve doğanın yağmalandığı, emeğin güvencesizleştirilerek ve örgütsüzleştirilerek dizginsiz sömürüldüğü bir sisteme dönüştü.

12 Eylül darbecileri emperyalizmin “bizim çocuklar” diye andıklarıydı. Devlet kadrolarına doldurulan gericiler ve faşistler de darbecilerin “çocukları” idi. AKP iktidarı Ortadoğu’da emperyalizmin aktif taşeronu olma niyetiyle cihatçı çeteleri besleyen politikalarıyla Suriye’de halkların katledildiği, canını kurtarmak için yollara düşen milyonlarcasının yollarda ölümle pençeleştiği, çocuk cesetlerinin kıyılarımıza vurduğu bir savaşı tetiklerken ülkemiz halklarını da cihatçı çetelerin hedefi haline getirdi. 

12 Eylül faşizmi halkı örgütsüzleştirmek, hakkını aramasını engellemek için solu yok etmek istedi; devrimcilere, sosyalistlere, işçi sınıfı örgütlerine, aydınlara, sanatçılara, halk örgütlerine saldırdı. Bugün AKP iktidarının hedefinde Kürtler, Aleviler, işçiler, emekçiler,  kadınlar, kentlerini ve doğasını savunanlar, gençler... diktatörlük düzenine engel gördüğü herkes var.

12 Eylül yüzde 10 seçim barajıdır. Anti-demokratik seçim yasalarıdır. Türk-İslam senteziyle gericileştirmedir. Bugün ele geçirdiği 12 Eylül kurumlarıdır; YÖK’tür. HSYK’dır. AKP eliyle kurulan Sulh Ceza Hakimlikleridir. İç güvenlik yasasıdır. Twitter yasakları, web sitelerin kapatılması, medyanın zapturapt altına alınması, halkın haber alma hakkının engellenmesidir. Seçim barajıyla dahi halk iradesine engel olamadığını gördüğünde 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımamaktır. Halkın iradesinin yok sayılmasıdır. Her gün bir yerde ilan edilen Özel Güvenlik Bölgeleridir. Savaştır.

Gezi /Haziran İsyanı ve 7 Haziran seçimleri kabusları oldu.

Haziran İsyanı’nda özgürlük ve saygı talebiyle sokağa çıkan milyonlara “Milli İrade” diyerek sandığı gösterenler, 7 Haziran seçimlerinin sonucunu tanımadı. Şimdi Saray’la uyumlu çalışacak, anayasayı değiştirecek çoğunluk elde edilmese bile fiili başkanlığın devamını sağlayacak bir AKP nin tek başına iktidar yapılmasının taşlarını diziyorlar.

7 Haziran seçimlerinden önce “parlementer sistem bekleme odasına alınmıştır” diyen Cumhurbaşkanı 7 Haziran’dan sonra “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir” diyerek seçimleri tekrar ettiriyor. Seçimlerden önce 12 Eylül 2015 günü yapacakları AKP Genel Kurulu ile diktatörlük düzenlerini sürdürebilmek için izleyecekleri yol haritasını planlayacak, kadrolarını belirleyecekler.    

7 Haziran’dan itibaren ne yaptılar?

7 Haziran’da iktidarı kaybeden, yarısı milletvekili olmayan bakanlarıyla seçilmiş tek parti iktidarı gibi yoluna devam eden gayrimeşru AKP hükümeti 663 üst düzey atama yaparak yüzlerce bürokratı yeniledi. ABD’ye İncirlik’in Suriye operasyonları için kullanılması “izni” verdi. Davutoğlu’nun 81 il valiliğine gönderdiği gizli genelge ile “terörle mücadele” adı altında tüm olağanüstü hal uygulamalarının önü açıldı, valiliklerden basın açıklaması gibi demokratik hakların takibi, tüm kişi, kurum, site, derneklerin tespiti ile fişlenmesi talimatı verildi.

Surç’ta 33 devrimcinin hayatını kaybettiği katliamın ardından iktidar ülkemiz halklarına dönük savaş ilan etti. Binlerce insan gözaltına alındı, yargısız infazlar gerçekleştirildi. Ancak savaş çıkartarak seçim kazanma hamlesi boşa düştü. Asker, polis cenazeleri AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın protesto edildiği yerler haline geldi, savaş tarihe “sarayın savaşı” olarak geçti.

Bizler biliyoruz bu savaş bütün halka açıldı. 7 Haziran seçimleri sonrasında yüzlerce işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Kentlere ve doğaya dönük saldırılar devam etti. Karadeniz’de doğa katili projelere karşı direnenlere saldırıyla cevap verildi. Ve geçtiğimiz günlerde yağma ve rant politikalarının acı sonuçlarından birini Hopa’da yaşadık.

AKP’nin kadın düşmanı politikaları artarak sürüyor. Sadece Ağustos ayında 28 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Ve AKP’nin geçici seçim hükümetine atadığı bakan bile kadınlara dönük saldırı politikalarının artırılmak istendiğinin bir göstergesi.

AKP’nin karşısında “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyen milyonlar var!

Biliyoruz ki AKP tüm bu politikaları güçlü olduğu için değil, aksine iktidarda kalabilmek için uyguluyor. Yağma ve sömürü düzenlerini sürdürebilmek, yıllardır gerçekleştirdikleri yağmanın, talanın, hırsızlıkların ve yolsuzlukların, savaş suçlarının, katliamların hesabını vermemek için her türlü hukuksuzluğa, faşizme sarılıyorlar.

Ancak AKP’nin, Saray’ın karşısında gericiliğe, faşizme, neoliberal politikalara, savaşa, kadın düşmanlığına, emek düşmanlığına, kent ve doğa yağmasına karşı direnenler var.

Diktatörlüğün karşında demokrasi, savaşın karşısında barış ve kardeşlik için direnenler var.

Gün bu mücadeleyi büyütme günüdür. AKP’ye ve Saray’ın her türlü kirli siyasetine karşı mücadeleyi yalnızca sandığa odaklamayan, AKP karşısındaki ilerici bütün kesimleri yan yana getirebilen birliktelikleri oluşturmak Halkevcilerin görevi olarak karşımızda durmaktadır.

Yine bir 12 Eylül günü; onlar neoliberal gerici düzenlerini sürdürmek, diktatörlüklerini kalıcı hale getirmenin yol haritasını belirlemek için AKP genel kurulunda toplanırken bizler; iradesine, yaşamına, geleceğine sahip çıkanlar; bu ülkenin, bu halkın kaderini Saray’a teslim etmeyeceğimizi haykıracağız.  

Bizler 12 Eylül’de AKP faşizmine, emperyalizmle işbirlikçi politikalarına, yağma ve talanına, karşı sokaklarda olacağız.  

Onlar iktidarda kalabilmek için Kürt halkına savaş açıyorsa, biz halkların kardeşliğini örgütleyeceğiz!

Kentlerin yağmasına, doğanın talanına, emeğin sömürüsüne dur diyeceğiz!

Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyüteceğiz!

Neoliberal politkalarla gasp edilen bütün haklarımızı kazanmak için bu politikaları durduracağız.

Gayrimeşru iktidarının dayatmalarını kabul etmeyeceğiz. Haklarımızı, özgürlüğümüzü, geleceğimizi Saray’a teslim etmeyeceğiz!

Saray’a can, AKP’ye meydan vermeyeceğiz!

Oya Ersoy

Halkevleri Genel Başkanı