2 Temmuz, ülkemizde gerici faşist güçlerin gövde gösterisine dönüşen 35 aydınımızı, sanatçımızı katlettikleri karanlık günün yıldönümü.
Yaşananlara bugünden bakarak 2 Temmuzları çok olan bir ülkenin yurttaşlarının görevlerini doğru tayin etmeliyiz.
Sivas’ta 2 Temmuz katliamından önce uzun yıllar dinci gericiliğin tohumları ekildi. Toplumsal doku sürekli solculuk, Alevilik karşıtlığı üzerinden diri tutuldu ve saldırganlaştığında “devlet güvencesi” altında olduğu hissiyle dolmuş yığınlar oluştu. Bu güruh her türlü olanakla tek kuvvetin ve tek doğrunun kendisi olduğu düşüncesiyle beslendi. “Türkiye’de sadece Sünni Müslümanlar, milliyetçiler yaşar ve geriye kalanların tümü “iç” ya da “dış” mihrak ürünüdür. Geriye kalanların yaşama, fikrini özgürce ifade etme ve başka türlü ibadet etme hakları yoktur. Tek doğru onlara ait olandır. Ya bu sevilecektir ye da bu ülke terk edilecektir.”
Egemenler kendilerinin koruyucu kitlesini oluşturmak için en geri kültürel dokuyu sistematik olarak inşa eder, eğitim ile bunları taçlandırır ve sistemin koruyucu ordularını yetiştirerek toplumu kendileri açısından dikensiz gül bahçesine çevirmeye çalışırlar. Doğal olarak itiraz edenlerin tümü bu doğruların dışında kaldığından ya “vatan haini”, ya “bölücü” ya da “dinsiz”dir.
Maraş, Çorum ve Sivas ta olanlar gerici faşizan kültürel dokunun eylemli halidir ve devletin kontrgerillasının rahatlıkla katliam organizasyonu yaptığı zeminin en açık biçimde görüldüğü tarihsel vakalardır.
Hiçbir şekilde demokratik hak ve özgürlük bilincine tahammülü olmayan güçlerin hep oynadıkları bu kanlı oyun ancak devrimcilerin kararlı çabalarıyla ters yüz edilebilir.
Bir ülkenin gerici ve faşist karanlığı ancak iradi bir çaba ile aydınlığa kavuşturulabilir.
Sömürünün, yoksulluğun, baskının devamını isteyenlerle eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün kalıcı kılınması mücadelesi verenler bu nedenle tarih boyunca kavgalıdırlar ve kavga etmeye de devam edeceklerdir.
Bizler de ne Sivas’ta yanan canlarımızı, ne de onları yakanları unutacağız
Ülkenin aydınlık insanları bütün bu kötülüklerle baş etmesini, kavga etmesini ve bu zihniyetin bu ülkeyi terk etmesini mutlaka sağlayacaklardır.
Kazanan özgür ve demokratik bir toplum ve bu toplumu kurma kararlığındaki devrimciler olacaktır.