İslam ve kadın üzerine yürütülen tartışmalar temelde iki farklı tezin çevresinde dönmektedir. Birincisi islamiyetin içerik olarak kadın ezilmişliğinin toplumsal örgütlenmesini öngördüğünü, ikincisi ise islamiyetin temelde kadına verdiği değeri ön plana çıkartıp aslında islam toplumlarındaki kadın ezilmişliği sorunun nedenlerini bu toplumlarda islamiyet öncesinden beri var olan patriarkanın islam dinini araç olarak kullandığını savunur. Bizim bu tartışmayı yaparken dikkate almamız gereken temel nokta ise dinlerin ortaya çıkış süreçlerinin apayrı ve oldukça derin bir tartışma konusu olduğu ve bununla birlikte islam ve kadını tartışırken islamı bir din bilgisiyle yorumlamaya değil yaşandığı çağ itibariyle islamın hangi siyasal özü ile kadın ezilmişliği arasında bir bağ kurabileceğimiz sorusu olmalıdır.
İslam ve kadın konusunda pek çok araştırması bulunan ve toplumların islama geçiş anlarının kadın meselesini anlamamızda önemli bir katkı sunacağını düşünen Fatimma Mernissiye göre sermaye birikimini kabile düzeninden ticaret toplumuna geçerken oluşturan islam toplumları açısından bu ilk birikim sürecinde islam kadınlara bir önceki düzenden daha ilerici haklar tanımıştır.( örneğin islamiyetten önce erkeğin evlenme izni 4 kadına kadar çıkabilyordu.) ancak mernissi bu gibi düzenlemelerin asla kadın erkek eşitliğini sağlayıcı nitelikte olmadığını da vurgulamakta. Bu konuda şu örneğin altını çizmekte; islam kadınlara kocalarını seçme hakkını açıkça tanımıştır. Ancak bu hak tarihin hiçbir döneminde kadınların kullanımına açılmamıştır.
Sudan üzerine incelemeleriyle tanınan Libdien Kapteijns ise sudanın islamlaşma sürecinin islam ve erkek egemenliği açısından özel bir örnek oluşturacağını düşünmekte ve bu düşüncesini şöyle açıklamakta: sudanın ilk islamlaşma süreçlerinde üst ve orta sınıf kadınlar özel olarak eve kapatılmışlardır. Aksine islam dininin kadınlar için önerdiği sadece yüz ve beden örtünmesiyken. Aslında bu özel eve kapatılma sürecinin temel nedeni Sudanın işgücü açısından aşırı doygunluğu tetiklemekteydi.
Pek çok yeni islamlaşan toplumda öne çıkan üst ve orta sınıf kadınların kapatılması meselesinin tarımsal üretimin ticari sermaye birikim sürecinde hala devam ediyor oluşu ve burada kadın emeğine duyulan ihtiyaç diyebilir miyiz? İslam dininin ilk aşamalarında özellikle üst ve orta sınıf kadınlar ve köylü kadınlara uygulanış biçimleri açısından büyük farklılıklar bulunmakta.
İslam dini açısından diğer dinlerden ayırt edici bir özellik islam felsefesinin bir takım yorumcularının kadına çok marjinal bir biçimde farklı bir misyon yükleyebilmiş ve bunun bir toplumsal ederinin yaratılabilmesinin başarılabilmiş olmasıdır.(13.yy bektaşilik)
Diğer dinlere kıyasla ibadetler açısından islamın kadını sosyal ortamdan dışlaması oldukça belirgindir. İbadetlerin kur’an da yazılanlardan en çok yoruma açık olan kısmı olduğu düşünüldüğünde kadının ortak ibadetten dışlanmasının tamamen bir erkek egemen düzenleme olduğu açıktır. Kaldı ki bu konuyla ilgili özel araştırmaları bulunan Anne Betteridge in "The
Controversial Views of Urban Muslim Women in Iran" da belirttiği gibi özellikle İran’da Şii şehitlerini anmak için gelenekselleşen kadın ibadetleri erkekler tarafından aşağılanmakla beraber kadınlar açısından hırsla sahiplenilen ibadet biçimleri olmakta çünkü kadınlar bu dini toplantıları toplum yaşamına katılmakta yegane yol olarak görmektedirler. Benzer bir biçimde Türkiye’de de ilk başlarda annelik sıfatıyla Muhammet’in doğum günü kutlamaları yaygın bir kadınlar arası mevlüt geleneğini oluşturmuştur. NancyTapper in "Gender and Religion in a Turkish Town : A Comparison of Two Types of Formal Women's Gatherings"
ÖRTÜNME VE İSLAMDAKİ SİYASAL DEĞERİ
Peçeyle örtünme Ortadoğu’da İslamiyet öncesine dayanan bir olaydır. İlk İslamlaşma sürecinde bu örtünme biçimi üst orta sınıf kadınlara toplumsal hayattan dışlanma ev örtüsü halinde yayılmıştır.Islam, Patriarchy,and Feminism inthe Middle East Margot Badran ancak şu yadsınamaz somut bir gerçektir ki kur’an kadına örtünmeyi emretmiştir. Bunun bir emir mi öneri mi olduğu İslam yorumcuları açısından tartışmaya değerdir. Bizim açımızdan ise bu örtünün an açık anlamı olan kadın özgürlüğünü yok etme ve kadına dönük bir tür şiddet olma yönünden başka çokça tartışılan siyasal anlamına bir göz atmak gerekmektedir. Çünkü erkek egemenliği ve İslam’ın peçe üzerindeki mutabakatı aslında Ortadoğu’daki kadın İslam ve patriarka üçgeninin ağırlık merkezidir.
Bu tartışma açısından mısır örneği incelenebilir. Mısırda örtünme Arap İsrail savaşının ardından mısırın aldığı dışa açılma kararın ertesinde mısırlı kız üniversite öğrencileri açısından mısırın kültürel ve ekonomik olarak batılaştırılmasına verilen tepkiyi ifade ediyordu. Peçe mısırda neredeyse anti emperyalist bir simge yerine koyuluyordu. Bu kızlar liberal gericiliğe isyan ederken dinci gericiliğin kucağına atılmış olmuyorlar mıydı? En önemlisi de mısırdaki bu harekelerin fikri önderlerinin erkeklerden oluşmasıydı.
Ve İran’da şah karşıtı hareketler; İran’da kadın peçesi emperyalist müdahalelere karşı siyasal bir simge olarak kullanılmış, özellikle yavaş yavaş cinsiyet ayrımından hoşnutsuzluklarını ortaya koymaya başlayan köylü İran kadınlarının bu eğilimleri mollaların önderliğinde ulusalcı demogojilerle adeta İslam’da kadın ezilmişliğini kutsayacak bir eğilime dönüştürülmüştür. Bu nedenledir ki İran’da şah karşıtı hareketlerin asıl militanı olan kadınlar şah devrildikten hemen sonra bırakın feminist bir hareketi zorlamayı hızlı ve sert bir biçimde evlere kapatılmış, bu amaçla kadınların emeklilik yaşı küçültülmüştür. Kadınlar artık evlerinde vatanın anneleri olarak ulvi bir misyonla döndüklerini zannederlerken molla rejimi evlilik yaşını ciddi oranda aşağıya çekmiş ve siyasal İslam’ın peçeli melekleri bir anda şah dönemindekinden çok daha kötü bir duruma düşmüşlerdir.
İslam ve Arap kimliklerinin özdeşliği, Arap kültür kimliğinin emperyalist saldırganlığa karşı İslama sarılması ve bu bağlamda, dini inanç- modern vatandaşlık, mutlak itaat-insan hakları..... Kadına bu noktada Arap İslam kimliğinin belirlenmesinde verilen rol: itaatkârlık rolüdür.(Deniz Kandiyoti)
Kadın hakları meselesi kültürel öz ve bozulmamışlık kavramlarının tartışıldığı bir ideolojik alanın parçasıdır. Kadının yeri ve davranışları kültürel kimliğin tayin edici unsuru durumuna gelmektedir. Kadın özgürlüğü laik milliyetçiler açısından yerli ve meşru olarak savunulup kendilerine mal edilebilir ve dinciler açısından ise yozluk ve dinsizlik olarak tanımlanabilir.