Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun barışa, Erdoğan'ın savaşa ihtiyacı var.
Erdoğan iktidarı, kendi ömrünü biraz daha uzatabilmek için Türkiye'yi ateşe sürüklüyor. İktidarın “Suriye politikası” savaş dışı bir seçenek üretemeyecek/üretmeyecek şekilde iflas etmiştir. Ne Türkiye ne de Ortadoğu halkları iktidarın iflasının sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Bu savaş; Türklerle Kürtler arasındaki kardeşlik bağlarını bir kez daha zedeleyecek, kardeş kanı dökülecektir. Komşu bir ülkenin egemenlik hakları ihlal edilecektir. “Ülke güvenliği” adına girildiği söylenen bu savaşla yıllar boyu, Erdoğan iktidarı bitse de sürecek biçimde halklar arasında düşmanlık ve nefret tohumları ekilecek, bunun yarattığı sonuçlar hiç kimse için “güvenli” olmayacaktır. Bu savaşla bir kez daha Suriye halklarının kendi kaderini tayin hakkı gasp edilmektedir. Bu savaşla İdlip yetmezmiş gibi bir bu kez de sınırlarımızda IŞİD çeteleriyle ÖSO'cuların harmanlandığı yeni bir cihatçı adası açığa çıkarılacaktır. Erdoğan, kontrol altına almayı hedeflediği bölgede BM kürsüsünden haritasını gösterdiği İsrail işgalini taklit etmeye çalışacaktır. Bir yandan savunma sanaayiinden inşaat ve finansa sermaye savaş ve yeniden inşa faaliyetleri ile ihya edilecektir. Diğer yandan cihatçılar ve kendi hegemonyası altındaki “yerleşimciler” ile demografik yapı değiştirilerek yerleştirilen unsurlar diğer halkları baskı altında tutacak şekilde işlevlendirilecek, Suriye’nin geleceğine müdahale planlanacaktır.
Bu savaş, Türkiye'ye yönelik bir güvenlik tehdidini bertaraf etmekten çok Türkiye'ye yönelik yeni güvenlik tehditleri açığa çıkaracaktır. Hiçbir dünya ülkesinin üstlenmek istemediği binlerce IŞİD'linin sorumluluğu Türkiye'ye verilecektir.
Bu savaş, Kürt sorununda çözümsüzlüğü ve şiddet sarmalını daha da besleyecektir.
Bu, iddia edildiği gibi emperyalizme karşı değil emperyalizmin kontrolünde bir savaştır. ABD'den gelen açıklamalar, tehditler, sınırlamalar ve bunun karşısında iktidarın içine girdiği sessizlik bağımlılığın onursuzluk olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bunun karşısında alınacak tutum, savaş korosuna katılmak değil; bölge halklarının tümüyle birlikte emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlarına karşı mücadele etmektir.
Erdoğan'ın icazet aldığı ABD Başkanı Trump'ın dengesiz açıklamaları, bir tek şeyi net olarak ortaya koymaktadır. ABD emperyalizmi ne Kürtlerin ne Türklerin ne Arapların çıkarlarını korumakta, kendi emperyalist çıkarları için halkları birbirine kırdırmaktadır. Kürdü sırtından vuran ABD, Türkü de tuzağa çekmektedir. Ortadoğu halklarının emperyalizme karşı ortak mücadelesinden başka çıkış yolu yoktur.
Türkiye'nin savaşa değil barışa, emperyalizm işbirlikçiliğine değil bağımsızlığa ihtiyacı vardır. Çözüm Türk, Kürt, Arap halklarının savaşa ve emperyalist işgale son vermek üzere el ele vermesiyle mümkündür.
Halkevleri Eş Genel Başkanları Nuri Günay ve Dilşat Aktaş