İstanbul Halkevi Genel Kurulunda yapılan konuşma

Sa, 02/02/2010 - 02:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

31 Ocak günü yapılan İstanbul Halkevi 6. Olağan Genel Kurulu'nda Özge Ozan tarafından yapılan kadın mücadelesi ve Halkevleri ile ilgili konuşmanın tam metni:

Sayın Divan, Halkevi üyeleri ve dostları,

Hepinizi Halkevci Kadınlar adına sevgi ile selamlıyorum.

Halkevci Kadınlar, Halkevlerinin mücadelesi içinde bir araya gelen kadınlar olarak mücadele içinde dönüşüyor, mücadeleyi de dönüştürüyoruz.

Kendi karar mekanizmalarımızla yürüttüğümüz Halkevci kadınlar çalışması giderek gelişiyor.

Kadın kurtuluş mücadelesi taleplerini, kadınların insanca yaşam, eşit yurttaşlık mücadelelerini örgütlemek için yan yana geliyoruz.

Kapitalizmin ve erkek egemenliğin biz kadınlara sunduğu ucuz işçi ve ücretsiz ev kölesi olma yazgısını bozmak için yan yaya geliyoruz.  

Kadınlar olarak; politik varlığımızla ve kadın özgürleşmesi bilinciyle; bugün mücadelenin ideolojik, politik ve pratik çizgisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında özne olmak ve mücadelenin tamamının sürükleyicilerine dönüşmek için yan yana geliyoruz. Her bir hak mücadelesinin gündemine kadınların özel mağduriyetlerini ve taleplerini katmak ve mücadeleyi yükseltmek için yan yana geliyoruz.

Emeğimiz, bedenimiz üzerindeki her türlü baskı, sömürü ve egemenlik mekanizmasını; erkek egemenliğin ve kapitalizmin tüm maddi temellerini ve varoluş biçimlerini ortadan kaldıracak bir mücadeleyi kurmak için yan yana geliyoruz. 

Sırtımızda tarihsel olarak kadın ezilmişliğini yaratan binlerce yıllık yükle ilerlediğimizi biliyoruz. Evimizden çıkabilmek için, sadece Halkevi toplantılarına katılabilmek için, bir eyleme gitmek, sokakta hakkımızı savunmak için, örgütlenebilmek için bile iki kat mücadele etmemiz gerekiyor. Önce üzerimize yüklenen ama hiçbir zaman görünmeyen ve karşılığı ödenmeyen işlerle ve bize biçilen rollerle, erkek egemen ve gerici toplumsal yapıyla savaşıyoruz, bu mücadele yaşamın her alanında sürüyor.     

Tarihten ve bugün yaşadıklarımızdan biliyoruz ki gerçek bir eşitlik ve özgürlük mücadelesinden söz edebilmek için, bu mücadelenin başından itibaren ve her aşamasında kadınların uğradığı özel ayrımcılık, şiddet ve sömürü biçimlerini ortadan kaldırmayı hedeflemesi gerekiyor. Tam da bu nedenle önce kadınların özgürlük mücadelelerinin örgütçüleri olmaları gerekiyor.

Ve bugün bizler Halkevci kadınlar olarak özellikle neoliberalizmin yıkımına karşı mücadele ediyoruz. Çünkü neoliberalizmin mülksüzleştirme, işçileştirme, temel kamusal hizmet ve kaynakları piyasalaştırma saldırısının odağında bulunuyoruz. 

Esnek çalışma, taşeronlaştırma, güvencesizlik ve ağırlaştırılmış emek sömürüsü saldırısı ve işsizlik kadın emeğinin emek piyasasındaki genel durumunu anlatıyor. Kadın olduğumuz için en düşük ücretlerle en vasıfsız işlerde çalışıyoruz. Güvencesizlik kocaya ya da babaya bağımlılığımızı arttırıyor.

 

Eğitim-sağlık-ulaşım-su-enerji gibi kamusal hizmetlerin piyasalaştırılması ve paraya bağlanması en yoksullar olarak ve uğradığımız ayrımcılıktan kaynaklı öncelikle biz kadınların bu hizmetlerden yararlanamamasına yol açıyor. Ailenin karşılanmayan ihtiyaçlarını gidermek için karşılıksız emeğimizi ve harcadığımız zamanı arttırıyor ev köleliğine daha fazla yaklaşıyoruz. 

Kentsel dönüşüm projeleriyle çoğumuz için tek yaşam ve çalışma alanı ve tek güvencemiz olan evlerimizi kaybediyoruz. Neoliberalizm bizi tüm sosyal güvence ve korumalardan yoksun bırakarak yaşam hakkımıza saldırıyor ve bizi piyasanın ve erkek egemenliğinin kıskacına terk ediyor. Tam da bu nedenle barınmadan sağlığa, doğal çevreden tarıma neoliberalizme karşı gelişen hak mücadelelerinin en önünde kadınlar yer alıyor. Kadınlar hak mücadelesinin taşıyıcı gücü haline geliyor aynı zamanda kadın özgürleşme mücadelesi talepleri kitleselleşiyor, hak mücadelelerinin gündemine dönüşüyor. Hak mücadeleleri içinde yükselttiğimiz taleplerle eşit birer yurttaş olarak yaşayabilmemiz, yaşama eşit özgür insanlar olarak katılabilmemiz için gereken maddi somut temelleri tanımlıyoruz. Kadınlar olarak hiçbir zaman sahip olamadığımız hakları istiyor, yeni bir haklar sistemini yaratmak için mücadele ediyoruz.

 

Bu nedenle hak mücadelesi örgütü olarak Halkevleri aynı zamanda kadınların örgütüne dönüşüyor. Bizim yaşayabilmek için neoliberalizme karşı mücadele etmekten başka çaremiz yok. Özellikle de kriz koşullarında. Kriz koşulları kadınların tüm bu alanlarda hak gasplarını derinleştiriyor. Krizden çıkış stratejileri bize daha fazla işsizlik açlık yoksulluk ve şiddet getiriyor. Kadına yönelik şiddet katlanarak artıyor her gün katledilen kızkardeşlerimizin haberlerini alıyoruz.

Krizde sermayenin aldığı nefes haber olurken kadınların yaşadıkları görünmez kılınıyor. Tam da bu nedenle şubelerimizde krizi tartıştığımız etkinliklerde ve yazın yaptığımız kadın kampında aldığımız kararlar doğrultusunda kadınların 4 acil şartını belirledik. 4 acil şartımız var; güvenceli iş istiyoruz, çocuk bakımının toplumsallaştırılmasını her mahalle ve iş yerinde parasız kreş olmasını istiyoruz, sağlık hakkımızı istiyoruz, şiddete karşı kendimizi koruyacağımız ilk durak olarak sığınmaevleri istiyoruz. Kadınlar olarak 4 acil talep için elele veriyoruz, her bir şartımızı yaygın bir kadın hak bilinci haline getirecek, kadınların krizde yaşadıklarını ve taleplerini yaşamın her alanında görünür kılacağız. hak kazanımları sağlayacak bir mücadele örgütleyeceğiz. 8 Mart’ın 100. yılını kutlayacağımız 2010 yılının kadınların mücadele yılı olarak geçmesini, kadınlar için kazanım yılı olmasını sağlayacağız.

Kadına yönelik özellikle krizin yarattığı toplumsal yıkım koşullarında artan sistemli erkek şiddetine ve katliamlarına karşı mücadeleyi görev biliyoruz.

Yaygınlaştırdığı toplumsal gericilikle kadınların eve kapatılmasını ve erken yaşta evlendirilmesini taciz tecavüz ve şiddete göz yumulmasını sağlayan AKP iktidarına ve tüm gerici erkek egemen  yaklaşım ve kişilere karşı Üzmez’le olduğu gibi mücadele edeceğiz.

Direnişleriyle tüm halkın insanca yaşam güvenceli iş taleplerinin sesi olan TEKEL işçilerini ama özellikle bakmakla yükümlü oldukları çocukları, hastaları yaşlıları arkalarında bırakıp onların yükünü akıllarında taşıyarak Ankara’da direnen tüm tekel işçisi kadınları selamlıyoruz. Direnen tüm kadınlarla yan yana kadın dayanışmasını kuracak direnişlerini direnişimiz bileceğiz.

Kürt kızkardeşlerimizle onurlu, eşit ve kardeşçe yaşanan bir ülke kurma mücadelesinde elele vereceğiz.

Kendi dünyalarını dönüştürürken tüm dünyayı dönüştürmeyi amaçlayan dünya halklarından kızkardeşlerimizle 2010 Dünya Kadın Yürüyüşü'nde buluşacağız.

Halkevci Kadınlar bu yolda yürürken mücadeleyi de büyütecekler hepinizi tekrar selamlıyorum.