(...)doğru olan bu uygulamanın durdurulmasıdır. Bunun için rapor almadan çocukları okula göndermemek en makul olan davranıştır. Bir diğer seçenek ilköğretim bünyelerinde beş-beşbuçuk yaşındaki çocukların gideceği ve okul öncesi öğretmeninin eğitim vereceği ayrı bir sınıfı talep etmek ve bunda ısrarcı olmaktır
Çocukların okula gitmesine kim karar verecek? Raporu kim ya da hangi kurum düzenleyecek? Doktorlar mı? Eğitimciler mi? 5.5 yaşındaki çocukların okula başlamaları ile ilgili kararın başında bulanan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer şunları söyledi: “66 aylık veya 66 aydan büyük çocuğunu ilkokula göndermek istemeyen veli, Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelere başvuracak. Aile hekimlerinden ya da özel hastanelerden gelen raporları kabul etmeyeceğiz. Veli, çocuğu için 'Fiziken okula başlamaya uygun değil' ya da 'Zihnen okula başlamaya uygun değil' şeklinde rapor alacak. Bu raporları alanında uzman olan çocuk doktoru, çocuk psikiyatristi ya da nörologlar verecek. Rapor alan çocukları da eğitimden uzaklaştırmayacağız. İlkokula başlayamayacağını belgeleyen çocukların kaydını anaokuluna yapacağız.” (*)
Bakana göre velinin , “çocuğun fiziken ve zihnen okula başlaması uygun değildir” raporunu alması gerekiyor. (Böylece sorumluluk velinin omuzlarına yüklenmiş oluyor.)
Konu ile ilgili olarak Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu Çetin “Tek tek bütün çocukların psikiyatri kliniğine yönlendirilmesi mümkün değil. Zaten bütün kliniklerimiz doluyken, sadece rapor için vakit ayrılması çok zor bir durum”diyor.(**)
Anlamsız rapor
Kuyruklardan yada hangi kurumun rapor vereceğinden öte raporun kendisi anlamsızdır. Rapor, gelişim, yaş gibi ön koşullara göre yapılması gereken bir çalışmayı yapamayan bireylerin yapamama nedenlerini belgelendirmeye yönelik alınır. Örneğin bir çocuğun ilk 5-6 ayda süt dişlerinin çıkması, 5 aylıkken destekle oturması gerekir. 10-12 aylık olduğu halde dişleri çıkmadıysa, yedi aylık olduğu halde destekle dahi oturamıyor ise o zaman bir sorun vardır ve rapor alır bu uygun olmayan durumu belgelersiniz. Böylece uygun olmayan durumun düzeltilmesi için gerekli tedavi yoluna gidebilirsiniz. Ama beş aylık çocuk neden koşmuyor, “bunu raporla belgelerseniz koşturmam” demek ne kadar akıl dışı ise beş buçuk yaşındaki çocuklara “rapor almaları koşulu ile okula başlamayabilirsiniz” demek de o kadar akıl dışıdır. Çünkü beş buçuk yaşındaki bir çocuğun motor, duygusal, sosyal ve zihinsel olarak yapabilecekleri bellidir. Tüm beş buşuk yaşındaki çocukların (bireysel farklılıkları olmasına rağmen) yapabilecekleri beceriler aynı düzeydedir. En önemlisi oyun çocuğudurlar ve oyun yoluyla öğrenirler. İşleri oyun oynamaktır. Öğrenmeleri gereken kavramları , sosyal becerileri kısacası her şeyi bu şekilde öğrenirler. Bahçeye çıkarken kırmızı kare ve üçgenlerin üzerinden hoplayarak hem oynar hem kavramları öğrenirler. Okunan hikayeyi en fazla yarım saat oturarak dinleyebilirler. Üstelik hikayeyi anlatırken yarım ay şekilinde oturmaları, sizin de onlarla aynı hizada oturmanız gerekir. Ancak o zaman sizi dinleyebilirler. Sesinizi tonlamadığınızda bu yarım saatlik dikkat süresi beş ya da on dakikaya bile düşebilir. Dolayısıyla dikkatlerini toplamaları gereken kırk dakikalık ders saatleri onların için uzun bir süredir.
Okul fobisi yaşayan çocuklar
Küçük kaslarını kullanarak çok iyi boyama yapabilir ama kurşun kalem ile yazı yazmakta zorlanırlar. Çünkü motor gelişimleri bu beceriyi yapabilecek düzeyde değilidr.Tuvalete bağımsız olarak gidebilirler. Ama tuvaleti geldiğinde ders zilinin çalmasını bekleyecek kadar kas kontrolleri gelişmemiştir. Miktar, mekan, konum kavramları genelleme yapabilecek düzeyde değildir. Dolayısıyla bu çocuklar gelişimsel özelliklerinden dolayı ilkokula başlamaması gereken çocuklardır. İlkokula başlamaları demek başarısız olmalarını baştan kabul etmek demektir. Kendine güvensiz kişilikler demektir. Duygusal anlamda bağımlı bireyler demektir. Okul fobisini yaşayan çocuklar demektir. Ki bunların hiç birini hak etmiyorlar...
Hele bir sınıfta 5.5 yaş, 6 yaş, 7 yaşındaki çocukların bir arada olacağını düşünürsek pedegojik açıdan çocuk kıyımının yaşanacağı çok açık görülmektedir. Ki, erken çocukluk dönemi dediğimiz 0-6 yaş döneminde bir ay bile gelişim açısından önemi çok büyüktür.
Yedi yaşında bir çocuğun okul açıldıktan bir ay sonra yapabileceği bir beceriyi beş buçuk yaşındaki bir çocuk altı ay sonra yapabilecektir. Bu ise, o çocuğun altı ay boyunca “yapamayan” birey olarak sınıfta yaşaması, arkadaş edinmesi ya da edinememesi, moral değerlerinin bozulması, kişiliğinin zedelenemesi anlamına gelecektir. Okul ile ilgili ilk anıları baştan olumsuz deneyimlerle dolu olduğunda okul fobisinin taşları döşenmeye başlamış olacaktır. Belki şöyle düşünenler olabilir: Öğretmen ve velilerin desteği ile bu süreç aşılır. Bu uygulamaya olur verenler de büyük olasılıkla böyle düşünüyor: Veliler ve öğretmenler sihirli değnek....
Suçluluk ve değersizlik duygusu yaşatır
Ebeveynler desteğe hazır diyelim. Ebeveylerle yaptığımız eğitimlerden bir örneği burada paylaşmak istiyorum. Çocuğunun iyiliği isteyen ebeveyn tuvalet alışkanlığını ne kadar erken verirse o kadar iyi olacağını düşünmüş ve çocuk bir yaşındayken eğitime başlamış. Başarılı olamadıkça çocuğa öfkelenmiş. “Yeri geldiğinde” dayak atmış. Çocuk ancak üç yaşında tuvalet becerisini kazanabilmiş. O da annenin yöntem konusunda destek alması ile mümkün olmuş. Anneye nerede hata yaptığını sorduğumda bana şunları söyledi: “Tuvalet eğitimine erken başladım. Kaslarını kontrol edebilecek durumda değil iken ben ondan kontrol etmesini istedim. Yapamadığında kızdım. Ben kızdıkça o suçluluk duygusu yaşadı. Halbuki önce kaslarının hazır olması, olgunlaşması gerekiyormuş. Hazır olduğunda eğitime başlasaydım, hem daha kısa zamanda hem de başarıyla eğitim sürecini tamamlayacaktık.”
Bu örnekte olduğu gibi ebeveynler çocuklarını tabii ki desteklemek isteyecekler, destekleyecekler. Ama daha eğitim öğretim sürecine hazır olmayan bir çocuğa o becerileri, bilgileri kazandırmaya çalışmak ebveynlere de çocuğa da değersizlik duygusu yaşatacaktır. Başarızlık daha fazla çocuğa yüklenmeyi, zorlamayı getirecektir. Çocuk yapamadıkça ebeveynler “benim çocuğum nasıl yapamaz” duygusu ile başarısızlığı kendi benlik algılarıyla eşitleyecek, bu eşitlemeyi kabul etmeyecek ve büyük bir azimle çocuklara yapılması gerekenleri yaptırmaya çalışacaktır. Zamanla çocuğun yaşı ve gelişim özellikleri unutulacak, bir bulut gibi okul ve okulda yapılması gereken ödevler kalacaktır. Başarmak için her yol denenecektir. Hediyeler, başka çocuklarla karşılaştırmalar, cezalar, sevginin tehdit olarak kullanmak... Tabii bunların hepsi destek adı altında yaşanacaktır.
Öğretmene bekçilik misyonu
Öğretmenler diyeceksiniz... İlköğretim öğretmenleri ile erken çocukluk öğretmenlerinin üniversite müfredaatları farklıdır. Pedegojik formasyonları farklıdır. Dolayısıyla ilkokul öğretmeninden hem okul öncesi öğretmeninin becerilerini beklemek, hem ilkokul öğretmninin becerilerini beklemek öğretmene eğitimci misyonu değil, öğrenciyi sınıfta tutma, vakit geçirmek için başında bekleme, yani bekçilik misyonu vermektir. Zaten öğretmen, sıkıştırlmış sınıflarda, sık sık değişen eğitim programalarıyla, toplanan bağışlarla eğitim–öğretim sürecinden koparan bir sistemin içine atılmış durmda. Bir de buna 4+4+4 uygulaması ile beş buçuk yaş, altı ve yedi yaş çocuklarının bir arada olması eklendiğinde, öğretmen beş buşuk yaşındaki çocuklarla oyun mu oynayacak, yedi yaşındaki çocuklara çizgi mi çalıştıracak?
Gözden kaçırılmaması gereken başka bir durum ise, yedi yaşında olan, okula başlaması gereken yaşta başlayan çocuklar. Yapabildiği bir beceri için yapamayanları beklemek zorunda kalacak olan bu çocuklar, bekleme sürelerini büyük bir ihtimalle arkadaşı ile konuşarak, ayağa kalkarak, belki dışarı çıkarak değerlendirmek isteyecektir. Ve istemenin ötesinde böyle davranacaktır. Sınıfta yapması gereken çizgileri, hareketleri, işlemleri beş buçuk yaşındakilere göre hızlı yaptığı için (kendi yaşına göre normal olan) kendine abartlı bir yaklaşacaktır. “Ben biliyorum, yapıyorum” duygusu kendisine yanılgılı yaklaşımı beraberinde getirecektir.
Bu uygulama durdurulmalıdır
Doğru olan ne dersek, doğru olan bu uygulamanın durdurulmasıdır. Bunun için rapor almadan (çünkü uygulama çocuklara uygun değil) çocukları okula göndermemek (ama büyük bir çoğunluk olarak) en makul olan davranıştır. Bir diğer seçenek ilköğretim bünyelerinde beş-beşbuçuk yaşındaki çocukların gideceği ve okul öncesi öğretmeninin eğitim vereceği ayrı bir sınıfı talep etmek ve bunda ısrarcı olmaktır.
Bakanlık, okul, veli, doktor, öğretmen arasında top gibi yuvarlayarak çocuklara kıymayalım. Onlar da elma şekeri yiyebilsinler.
*://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1343980901&year=2012)
**http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1343980901&year=2012)
"Uygun değil" raporu çocuklara değil 4+4+4'e verilmeli! - Mürüvvet Yılmaz
İlgili içerik
Halkevleri Genel Merkezi Konur Sokak No:8/9 Kızılay, Ankara
Telefon: 312-4192717 Faks: 312-4193207 Eposta: [email protected]
Bağışlarınız için; İş Bankası (Ankara) Meşrutiyet Şubesi 785989 nolu hesap