Veysel Şatıroğlu, 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 7 yaşında yakalandığı çiçek hastalığından dolayı bir gözünü, daha sonra bir kazasonucu, az gören öteki gözünü yitirdi.
Babası "Karaca" lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas'ın âşığı ve ozanı bol diyarında, Veysel'in babasının şiire olan merakı evlerine sürekli aşıkların girmesine neden oluyordu. Veysel’in bağlamaya ve türkülere olan ilgisini gören babası ona bağlama aldı. Bu bağlama hayatı boyunca Veysel’e eşlik edecekti. İlk bağlama derslerini de babasının arkadaşı Çamşıhılı Ali’den aldı. Yunus, Karacoğlan, Dertli, Erzurumlu Emrah gibi âşıklardan etkilendi ve türkülerinde onlarla olan duygu yakınlığını yansıttı.
Önceleri usta malı türküler söyleyen Âşık Veysel, 40 yaşlarına doğru kendi şiirlerine ağırlık vermeye ve türküleştirmeye başladı. 1931 yılında gerçekleştirilen Âşıklar Bayramında adı duyulan ve 1933 yılında Atatürk için söylediği bir türküden sonra özellikle Ahmet Kutsi Tecer’in de yardımıyla tüm Türkiye’de tanınmaya başladı. Bu yıllar aynı zamanda Veysel’in kendi türkülerini söylemeye yönelmesi anlamında bir geçiş dönemi olarak sayılabilir. Bu döneme dek köyünden hiç çıkmayan Âşık Veysel bunu izleyen yıllarda Türkiye’nin birçok yöresini dolaşarak kendi yöresi dışında da insanlara türkülerini aktarma fırsatı buldu.
Türkülerinde kendi özgü bir içtenlikle doğadan insan sevgisine hemen her konuyu işleyen Âşık Veysel, İstanbul Radyosunun ilk yayınlarında da türkü söyledi. 1941-46 arasında, Âşık Ali İzzet’le birlikte Köy Enstitülerinde halk türküleri ve bağlama dersleri verdi. Zamanla Veysel ve Ali İzzet’in temsil ettiği bağlama çalma ve türkü söyleme biçimi başlı başına bir tavır olarak yerleşti.
Önceleri yöresindekiler sonra Türkiye’nin her yerinden âşıklarla karşılaştı, tanıştı. Ölümüne dek de sürekli olarak, yaşlı genç âşıklar tarafından ziyaret edildi.
Âşık Veysel’in önemli sayılan ancak pek bilinmeyen bir özelliği de köyünde ilk kez meyve bahçesi kuran ve meyve yetiştiren kişi olmasıdır.
Araştırmacılara göre bağlamanın ilk düzeni olarak kabul edilen ve aslında Âşık Süleyman tarafından kullanılan ancak Âşık Veysel aracılığıyla yayıldığından dolayı aşıklama düzeni (la-re-mi), “Veysel Düzeni” olarak da bilinir.
Âşık Veysel'in şiirlerinin toplandığı Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950) ve Dostlar Beni Hatırlasın (1970) adlı kitaplar yayımlandı.
21 Mart 1973 günü, doğduğu köy olan Sivrialan'da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini kapattı.
GÜZELLİĞİN
Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa.
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa.
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Aşık ve maşuk olmasa.
Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana aşık olmasa.
BENİ HOR GÖRME GARDAŞIM
Beni Hor Görme Kardeşim
Sen Altındın Ben Tunç Muyum
Aynı Vardan Var Olmuşuz
Sen Gümüşsün Ben Saç Mıyım
Ne Var İse Sende Bende
Aynı Varlık Her Bedende
Yarin Mezara Girende
Sen Toksun Da Be Aç Miyim
Kimi Molla Kimi Derviş
Allah Bize Neler Vermiş
Kimi Arı Çiçek Dermiş
Sen Balsın Da Ben Cec Miyim
Topraktandır Cümle Beden
Nefsini Öldür Ölmeden
Böyle Emretmiş Yaradan
Sen Kalemsin Ben Uç Muyum
Tabiata Veysel Aşık
Topraktan Olduk Kardaşık
Aynı Yolcuyuz Yoldaşık
Sen Yolcusun Ben Bacmiyim