Cumhurbaşkanı Abdullah Gül uzun süredir tartışılan ve emekçilerin yoğun muhalefetine sebep olan SSGSS’yi onayladı. Bütün itirazlara rağmen geleceğimizi karatacak tasarı yasalaşmış oldu. Böylece çalışanların prim gün sayısı 7200’e çıktı. Emeklilik yaşı ise 2048’de 65’e yükselecek. Ayrıca bu yasanın yürürlüğe girmesiyle zaten çökmüş durumda olan sağlık ve sigorta sistemi tamamen alt üst olacak. Böylece halkımızın sağlıklı yaşam, güvenli gelecek hakkı tamamen gasp edilmiş oluyor.
Ancak, halka sefalet, geleceksizlik getiren tüm bu yasalar çıkarken görüyoruz ki; AKP bir şekilde kendi yarattığı yıkımlardan tabiri caizse ‘yırtmasını’ biliyor. Kendilerini, yakınlarını, hele hele de çocuklarını çok seviyorlar ama belli ki onlara oy verenler de dahil olmak üzere bu halkı hiç mi hiç sevmiyorlar.
Onların tüccar olduklarını biliyoruz. Tüccarlık biraz kurnazlık ister. Ama bu kadarına da pes diyoruz.
Çünkü biz bunun kaçıncı olduğunu sayamadık. Saymaya kalksak sayfalar alır. Bir kaç tanesi bile zihniyeti anlatmak açısından yeterli olur.
AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana ortaya çıkan onlarca yolsuzluğunu, kadrolaşmasını, en küçük belediyeden bakanlıklara kadar ortaya çıkan skandalları hep birlikte gördük. Ülkemiz hiç haketmediği halde bu çirkinlikleri yaşadı.
Neler olmadı ki; önce başbakanın çocuklarının iş adamı burslarıyla Amerikalarda okuduklarını, sonra yine başbakanın oğullarının milyon dolarlık villa sahibi olmasını, sonra Bilal Erdoğan’ın “gemiciğini” gördük.
Sonra başbakanın biricik abisi Unakıtan’ın para akıtma taktiklerini gördük. 2003 yılınının Nisan ayında mısırda ithalat indirimi yapıldığını bakanın oğlunun bu arada 4000 ton mısır ithal ettiğini, ne hikmetse hemen sonra verginin tekrar çıktığını, buradan parayı bir güzel vurup, ardından pastörize yumurta işine girmesini bu iş için önce 2,5 miyon YTL teşvik primi almasını ve yine işe başlamadan %18 olan verginin %8’ e indirilişini gördük.
Ulaştıramamadan, tren kazalarından sorumlu devlet bakanı Binali Yıldırım’ın oğlunun bir İtalyan firmasından gemi satın aldığını duyduk. Önce normal karşıladık. Hemen sonra öğrendik ki bakan milletvekili olmadan önce bu şirkette genel müdürlük yapıyormuş ve Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin bir gemisini bu şirkete ihalesiz olarak vermiş.
AKP iktidar süresince geleceğimizi karartan birçok yasa çıkardı. Bu sure zarfında AKP’lilerin bunlardan zarar görmemesi sağlandı.
SSGSS’yi gönül rahatlığı ile oylayan AKPliler kendilerini ve yandaşlarını bu yıkımdan kurtarmanın çabasını gütmüşlerdir.
Bilindiği gibi yasa mecliste görüşülürken verilen bir önerge ile, milletvekilleri ve dışardan atanan bakanlar ile yakınlarının bu yasa kapsamından çıkarılması, bu yasa ile halka reva görülen tedavi, ilaç ve protezlerde katkı payı alınması, yüksek prim ödeme koşulu gibi yükümlülüklerden muaf tutulmaları sağlandı. AKP iktidarı, yediden yetmişe bütün ülke halkını, IMF direktifleri doğrultusunda sağlık ve sosyal güvenlik alanında bir yıkıma sürüklerken, kendisini kollayıp korumayı unutmadı.
Bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, her nedense yalnızca iktidar güçleri arasındaki çatışmalarda aleyhine bir durum doğduğunda ancak aklına gelen ve partisi hakkında açılan kapatma davası nedeniyle son günlerde de sıkça dile getirdiği “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesinin, bir başka takiye malzemesi olduğu da böylelikle ortaya çıktı. Çünkü GSS yasasının bütünü, her koşulda halkın çıkarlarını savunan, halkın gerçek anlamda söz, yetki, karar hakkını temel alan demokratik bir sistemin değil; açıkça bir “saltanat rejiminin” karanlık yüzüdür.
Yaşanan bunca şeye, halkın karşı çıkmasına rağmen hükümet tasarıyı yasalaştırdı ve Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül geçtiğimiz günlerde yasayı onayladı. Yasayı onayladığı tarihlerde öğrendik ki Gül’ün oğlu iki yıl önce Babacan’ın şirketinde sigortalanmış ve yaklaşık 24 gün çalışmış görünüyor. Belli ki sayın Cumhurbaşkanı böyle bir yasanın çıkmasının insanların geleceğini karartığını düşünüyor. Yasanın çıkacağını da en iyi bilenlerden birisi de o olduğuna gore çocuğunun geleceğini düşünmüş. Öyle ki ticaret erbabı olan Gül, emekliliğin önemli bir gelecek güvencesi olduğunu düşünüyor. Bu durum sayın cumhurbaşkanı ile de sınırlı değil. 10 kadar bakan, 100 kadar milletvekilinin de çocuklarını muhtelif zamanlarda sigortalattığı son günlerde basında yer aldı.
Sayın Gül ve AKP milletvekilleri kendi geleceklerini düşünüyorlar da halkı düşünüyorlar mı? Açık ki halkı hiç düşünmüyorlar. Düşünselerdi bilirlerdi ki bu halkın çocuklarını iki yıl önceden dost şirketlerinde sigortalatma imkanı yok. Bilirlerdi ki sağlıksız güvencesiz bir yaşam insanların haketmediği bir yaşamdır. Gül’ün ve AKP’lilerin birazcık vicdanı olsaydı bu yasayı hazırlamazlar, cumhurbaşkanı da önüne geldiğinde onaylamazdı. Sadece kendi çocuklarını değil hepimizin, 70 milyonun çocuklarını düşünürlerdi.
Halkevleri olarak bir kez daha söylüyoruz: eğitim ve sağlık başta olmak üzere halkın en temel hizmetlerden eşit bir biçimde yararlanmadığı bir ülke, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğü, geleceği karanlık bir ülkedir.
Bunun için çıkan yasa iptal edilmelidir. Çalışanların emeklilik hakkının genişletilmesi için mevcut emeklilik yaşı ve prim gün sayısı düşürülmelidir.
Emekli maaşları insanca yaşanabilecek düzeye çıkarılmalıdır,
Nüfus cüzdanına sahip olan bütün vatandaşlara, prim ödeme gücü olsun olmasın, eşit/ücretsiz/nitelikli sağlık hizmeti sunulmalıdır.
İşte bu yüzden eğitim ve sağlık hizmetleri tamamen parasız hale getirilmeli, elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, iletişim hizmetleri yeniden kamulaştırılmalı ve insanca bir yaşam için kamu kaynaklarıyla desteklenmelidir.
Bizler haklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hükümet olmayı saltanat kurmakla aynı görenler bunu böyle bilsinler. Insanca bir yaşam için mücadelemiz sürecektir.