Haziran İsyanı’nda sokakta kaybeden, milli irade diye diye hakkını arayan herkese sandığı işaret eden , 7 Haziran’da sandıkta da kaybeden AKP ve Tayyip Erdoğan, şimdi iktidarda kalmak için Amerikan icazetiyle İncirlik’ten kalkan uçaklar ve ev-sendika baskını yapan polisiyle sola, sosyalistlere saldırıyor.
Son iki gündür ülkenin dört bir yanında “IŞİD” adı altında gerçekte sola, sosyalistlere, demokrasi güçlerine dönük operasyonlarla gerçekleştirilen gözaltılar, twitter yasaklarıyla başlayan, muhalif web sitelerine, halkın haber alma kanallarına dönük engellemeler, Eğitim Sen başta olmak üzere demokratik örgütlere yönelik polis baskınları Tayyip Erdoğan’ın “Yeni bir süreç başladı” diyerek ilan ettiği, Davutoğlu’nun “Bu noktasal bir operasyon değildir, süreçtir. Bugünden itibaren bu şer odaklarına karşı yürüteceğimizi süreç geniş kapsamlıdır, bir günlük değildir.” Sözleriyle tanımladığı “süreç”in kişisel iktidarları için, iktidarda kalmak için halka dönük saldırıların, baskıların artacağı bir dönem olduğunu göstermektedir.
“Yeni Süreç”i meşrulaştırmaya çalışan Tayyip Erdoğan; “Son gelinen aşamada ise artık bu iş tamamiyle çığırından çıkmış durumdaydı” diyor. İşi çığrından çıkaran bu ülke halklarını cihatçı çetelerin hedefi haline getiren kim?
İşi çığrından çıkaranlar; IŞİD’e canlı kalkan olarak kullanacakları 49 konsolosluk görevlisi, karargaha çevirecekleri bir konsolosluk binası verenlerdir. Sözde rehinelere karşılık cezaevlerindeki 180 cihatçıyı salıverenlerdir. TIR’lar dolusu silah verenlerdir. Libya’dan gelen cihatçıları karşılayacak liman, Orta Asya ve Kafkasya’dan gelenleri taşıyacak uçak verenlerdir. Vahşetlerinin propagandasını yapsınlar diye yüksek teknolojili medya ekipmanları, reklamlarını yapsın diye Anadolu Ajansı verenlerdir. Kürtlere saldırsınlar diye yol veren, sınırı rahat rahat kullansınlar diye geçiş izni verenlerdir. Başta Antakya olmak üzere sınır kentlerimizi cihatçı çeteler kafa kesmekten yorulduklarında gelip dinlenecekleri, yaralandıklarında tedavi edilecekleri yerler haline getirenlerdir. Yağmaladıkları petrollerini satacakları pazar, Türkiye’den para ve eleman toplasınlar diye fırsat verenlerdir. Hepsini biliyor ve tanıyoruz.
Erdoğan ve Davutoğlu, AKP’nin tek başına iktidar olmasını engeleyen HDP’nin barajı aşmasının acısını savaşa sarılarak çıkartmakta, bu nedenle Kürt hareketini hedef almaktadır. Tayyip Erdoğan’ın “Özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesinde vatandaşlarımız kendi demokratik haklarını dahi kendi istekleri istikamette kullanamadıkları gibi devamlı tehditlerle karşı karşıya kaldılar” Davutoğlu’nun “demokratik seçimlere müdahale etmeye cüret gösterdiler” açıklamaları 7 Haziran başarısızlığını kabul etmemenin ve kendisine yüklenen neoliberal rantçı ekonomik program ve kürtleri etkisiz kılma misyonundaki başarısızlığının itirafıdır.
Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun halk düşmanı politikalarının F-16’ların gürültüsü ile duyulmaz hale getirilmesine izin vermeyeceğiz. Biliyoruz ki, İŞİD’e yıllardır kol kanat gerenlerin “DEAŞ(!)”ı vuruyoruz yalanları hiçkimseyi kandıramaz. Herkes sizin yalancılığınızı ve demogogluğunuzu öğrendi. Ne samimiyetsiz ağlamalarınız ne de kof tehditlerinizin bu ülke halkı üzerinde bir etkisi kalmadı. Herkes bu saldırganlığın Türk ve Kürt kardeşiliğini vuracağını biliyor. Bu savaş çığırtkanlığının yaratacağı atmosfere güvenerek kentine, doğasına sahip çıkanlara, HES’lere karşı direnenlere, öğrencilerin demokratik üniversite mücadelesine, işçilerin sendikalaşma ve insanca yaşam direnişlerine saldıran bir AKP faşizmi ile karşı karşıya olduğumuzun farkındayız. Bu nedenle AKP’nin hameset içeren, vatan-millet edebiyatıyla düşmanlığı arttıran bu saldırganlığına karşı herkesin barış talebine, demokrasi talebine, demokratik kurumlara ve hepsinden önemlisi yaşamına sahip çıkması gerekiyor. Parklardan, HES direnişlerine, gencinden emeklisine, Gezi’den Kobane’ye kadar; seçimlerde oyları koruma telaşından AKP faşizmine karşı sokakta gösterilen direnişlere kadar emek koyan herkesin, her yerde kararlı ve direngen bir tutum sergilemesinin zamanıdır.
Hedefleri soldur. Sosyalistlerdir. Demokrasi güçleridir. Ancak bilinmelidir ki bu ülkenin tarihi, sosyalistlere saldırarak halkı sindirmenin tarihi olduğu kadar faşizme karşı demokrasi mücadelesinin de tarihidir.
İktidarda kalmak için savaş çıkarmayı, gençlerin bedenlerini bombalarla patlatmayı göze alan, halkı susturmak için sosyalistlere saldıran AKP faşizmine karşı solun, sosyalistlerin, tüm demokrasi güçlerinin hep birlikte mücadeleyi yükseltmesi acil görevimizdir.
AKP’yi faşizm kurtaramayacak!
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Başkanı