Ülkemizde 12 Eylül askeri faşist rejiminin tüm topluma giydirdiği deli gömleğinin ifadesi olan ve daha önce onlarca kez tadil edilip yama tutmayan 1982 Anayasası, şimdi yeniden tadil edilmek isteniyor.
AKP hükümeti kendi siyasal hedefleri doğrultusunda kendi anayasasını yapmak istiyor. AKP sermayenin çıkarlarına hizmet eden egemenliğini ve iktidarını pekiştirmek için, otoriter bir düzen özleminin aracı olarak anayasa tadilatlarını gündeme getiriyor. AKP yasama, yürütme ve yargıyı tek başına ele geçirdiği, mutlak olarak sermayenin çıkarlarına hizmet edecek daha da otoriter bir düzenin kurulmasını amaçlıyor.
Ülkemizin halkçı demokratik bir anayasaya ve rejime olan özlemi bir kez daha siyasi sömürü aracı haline getiriliyor. AKP “sivil anayasa yapıyoruz” diyerek demokrasi gösterilerinde bulunuyor. Ancak sözde sivil anayasa yapılırken, güvencesiz çalışmaya karşı direnen Tekel işçileri, AKP depremi yaşayan İzmit Arızlılı depremzedeler, siyanürle topraklarının zehirlenmesine karşı çıkan Ulukışla köylüleri, eğitim hakkı için sokağa çıkan gencecik liseliler, insanca bir yaşam için sesini çıkartan bütün halk kesimleri baskı ve şiddete maruz kalıyor. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözü, AKP uygulamaları karşısında bir kez daha gerçek oluyor. AKP’nin sözü ile özü birbirini tutmuyor.
AKP hükümeti şimdilik devleti ele geçirme planına uygun anayasa değişikliklerini gündeme getiriyor. Bizler biliyoruz ki, AKP 12 Eylül askeri rejiminin anayasasının halkın en temel hakları konusunda zaten kısıtlı içerikte olan maddelerini bile halkın hakları aleyhine değiştirmeyi hedeflemektedir.
AKP hükümetinin anayasa tadilatında halkın can yakıcı sorunları olan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma gibi konular yoktur. Siyasi partiler ve sendikalar yasasının demokratikleştirilmesi yoktur. Varsa yoksa kendi siyasi iktidarını anayasal güvence altına alarak devam ettirme isteği vardır. Ve biliyoruz ki AKP’nin iktidarı, zenginin, sermayenin iktidarıdır.
AKP kadrolarında halkın en temel ihtiyaçları, talep ve özlemleri konusunda gerçekte tek bir yasa değişikliği isteği yoktur. Sekiz yıllık iktidarlarında yaptıklarıyla zaten halkın en temel haklarını ihlal etmiş, sermayenin çıkarlarını gözetmiştir. Şimdi sıra yaşananların anayasa haline getirilmesindedir. Gündemdeki anayasa değişikliği sadece bir ambalaj ve yarın mutlak anlamda sermaye lehine yapılacak diğer anayasal değişikliklerin ön adımıdır. Seçim kaygılarıyla, halkın en temel haklarını piyasanın-kapitalizmin merhametine bırakan anayasa maddeleri daha sonraya bırakılmıştır.
Bizler Dikmen Vadili ve Mamaklı yurttaşlar olarak yıllardır AKP’li belediye başkanı İ.Melih Gökçek’in rantçı ve yağmacı belediyecilik uygulamaları sonucu evlerimiz için barınma hakkımız için, geleceğimiz için mücadele ediyoruz. Biliyoruz ki ülkemizin dört bir yanında bizim gibi milyonlarca yurttaşımız aynı tehlike ve tehdit altında evlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Şu anda meclis plan ve bütçe komisyonundan geçen “Kentsel Dönüşüm Yasası”da AKP hükümetinin halka karşı çıkarmak istediği yasalardan biridir. Bu yasa ile artık halkın neoliberal tüccar belediyecilik anlayışının uygulamalarına ve sermayenin kentsel alanları yağmalamasına karşı yargıya başvurma yolu bile kapanmaktadır. Ankara’da ulaşım zamlarının Danıştay tarafından iptal edilmesinden sonra, Başbakanın “belediyeleri Danıştay yönetsin o zaman” sözleri, mevcut yargı ve anayasa kavgasının en temel nedenini göstermektedir.
Bizler bu ülkenin yoksul halkı olarak bizi ilgilendirmeyen, bizim çıkarımıza olmayan hiçbir anayasa ya da yasa değişikliğine “evet” demeyeceğiz. Kendi çıkarlarımız haklarımız ve geleceğimiz için mücadele edeceğiz.
Şu anda içeride anayasa maddelerini oylayan milletvekillerine bizim de bir anayasa değişiklik önerimiz var.
Şu an mevcut olan anayasanın konut hakkını düzenleyen 57. maddesinin
- Barınma hakkı temel bir insan hakkıdır ve tüm yurttaşların barınma hakkı vardır. Devlet yurttaşların barınma hakkını güvence altına almakla yükümlüdür." şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Dikmen Vadisi ve Mamak Barınma Hakkı Büroları