Türkiye “Ortadoğu Bataklığı”na Çekiliyor;
BarIşI ve kardeşleşmeyİ savunmak, halkImIza ve ülkemİze olan sevgİmİzİn kaçInIlmaz bİr gereğİdİr !
Beytüşşebap’da bir minibüsün taranarak 12 kişinin öldürülmesi, ardından Şırnak ve Diyarbakır’da 15 askerin öldürülmesiyle tırmanan şiddet ve çatışma zemini, bu gece Hakkari’de 16 askerin ölümüyle, en üst noktaya ulaştı.
Açıkça görülmektedir ki; PKK tarafından gerçekleştirilen silahlı eylemler, şiddet ve çatışma zemininin tırmanmasında önemli bir etken olmakta, Türk ve Kürt halkının kardeşleşmesine ve barışa hizmet etmemektedir. Aksine bu saldırılar, halkların ırkçı-milliyetçi yaklaşımlara savrulmasına yol açmakta, ülke içerisinde barış güçlerinin etkinlik alanını da yok ederek, ülkemizin Ortadoğu bataklığına çekilmesinde işlevlenmektedir. Türkiye, adeta PKK tarafından Ortadoğu bataklığına davet edilmektedir.
“Sınır ötesi operasyon” talebi etrafında bir araya gelmiş olan çeşitli siyasal kesimler, yaşanan bu son gelişmenin ardından, daha fazla şiddet ve nefret içeren söylemlerinde artık hiçbir sınır tanımaz olmuştur. Düne kadar ülke siyasetinde birbiriyle iktidar kavgası verenler, şimdi hep birlikte savaşın yanında aynı safta durmakta; bu kesimler tarafından Kürt sorununun çözümünde “askeri yöntemler”, bir kez daha yegane seçenek olarak dayatılmaktadır.
Kimi basın-yayın organları tarafından propaganda edilen şiddet söylemi, gerçekte ülke halkını kendi kardeşinden daha fazla nefret etmeye davet ederek, söz konusu askeri yöntemlerle bir çözüme ulaşma fikriyatını toplum içinde meşrulaştırmaya çabalamaktadır. Bu propaganda, ırkçı-faşist güçlerin aydınlara ve demokratik kurumlara yönelik saldırılarına yol vermekte; ülkemizde bir “linç kültürü” yaygınlaştırılmaktadır.
Böylelikle gerçekte, neo-liberal sömürü ve yıkım politikalarının uygulanma sürecinde “dikensiz gül bahçesi” düşü kuran egemenler için, ülkemizde anti-demokratik, baskıcı bir rejiminin yaşama geçirilmesinin önü açılmaktadır. Bu baskıların ve yaygınlaştırılan linç kültürünün, demokratik güçleri sindirmesine izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.
“Sınır ötesi operasyon” seçeneğinde somutlaşan askeri dayatmalar, emperyalist güçler tarafından Ortadoğu’nun yeniden sömürgeleştirilmesi sürecinde, ülkemizi bir bataklığa çekme ve emperyalizmin kurşun askeri yapma amacının bulunmaz bir fırsatıdır. Bu nedenle, “sınır ötesi operasyon”a karşı durmak, doğrudan ülkemizin bağımsızlığı, halkımızın onuru ve geleceği için de kaçınılmazdır.
Çözüm, halklar arasında yeniden kardeşleşmeyi sağlamak, ancak öncelikle bu yolda adımların atılabilmesine uygun bir barış ve diyalog ortamını hemen bu günden tabiki oluşturmaktır. Çözüm, en basit ve insani ifadesi ile, gençlerimizin yok olup gitmesini engellemek ve annelerimizin göz yaşlarını dindirmek ise; daha fazla şiddet ve nefret doğuracak adımlardan kaçınılmalıdır. Aksi tutumun, bizi tam da ters yöne götüreceği açıktır.
Barışı ve kardeşleşmeyi savunmak, halkımıza ve ülkemize olan sevgimizin kaçınılmaz bir gereğidir. Barışı ve kardeşleşmeyi her koşulda savunma cesaretimiz ve kararlılığımız da, işte bu sevginin büyüklüğünden gelmektedir.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.