24 Aralık tarihli Radikal gazetesinde Ezgi Başaran’ın Burhan Kuzu’yla yaptığı mülakat üzerine bu açıklamayı yapmak boynumuzun borcu oldu. Burhan Kuzu AKP milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ama çoğumuzun aklında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yediği yumurtalarla yer etti. Burhan Kuzu o yumurtaları hala hazmedememiş olacak ki röportajın yarısında yumurtadan bahsediyor. Ama en sonunda ağzındaki baklayı çıkartıyor. “Asker kışlasına çekildi, yargı normalleşti, bir tek sokak kaldı.”
Burhan Kuzu önce dert yanıyor; “Her yerde aynı öğrenciler. Elde kayıtlar var. Hopa’ya gidiyor, oradan Ankara’ya, oradan Antalya’ya gidiyor.” Hala Hopa’yı unutmamış. Ardından Ezgi Başaran’ın “Öğrenci Kolektifleri, Halkevleri… Yani örgütlü öğrenci hareketi temsilcilerinden mi bahsediyorsunuz?” sorusu üzerine diyor ki; “Onlar işte. Yani senin dediğin gibi 1980 öncesi gibi büyük çapta bir öğrenci hareketi ve protestosu yok. Hep aynı çocuklar. Bugün sokak hareketlerini yapanlar kaosu hedefliyor. Asker kışlasına çekildi, yargı normalleşti, bir tek sokak kaldı. Bir tek sokak hareketiyle bu hükümete bir şey yapabilir miyiz hesabındalar.”
Burhan Kuzu’nun gerçekleştirdiği mülakatın ana konusunu da AKP’nin rahatsızlıkları oluşturuyor. Mesela Başbakanın iki hastaneyle ilgili çıkan yargı kararına bozulup kuvvetler ayrılığını tartıştığını söylüyor. Ama AKP’nin asıl rahatsızlığının sokak olduğunu defalarca vurguluyor.
Evet doğrudur, AKP’nin karşısında direnebilen sadece sokak kaldı. Temsil araçlarının krize girdiği, işe yaramadığı, halkın taleplerini hiçe saydığı, çıkar odaklarının emrine girdiği durumlarda sokak devreye girer. Çünkü sokak halkın mekanıdır, halkın kendisidir. O nedenle tüm zalimler sokaktan korkarlar. Yani halkın siyasete dahil olmasından korkarlar. Tıpkı Occupy Wall Street hareketi gibi, Mısır gibi, Tunus gibi, Yunanistan, İtalya gibi. Sokağı örgütlüyoruz. Sokak bütün halk düşmanlarını iktidardan defeden bir harekettir.
Burhan Kuzu, demagoji yapıyor. Suriye’de silahlı çetelerin muhalefet hakkını savunurken Türkiye’de yumurtanın yarattığı hayati tehlike mavalını okuyor. Başta Başbakan olmak üzere AKP’liler yülsek ateşin tesiri altında konuşuyorlar. “Akım” diyemiyorlar. Akıl ve mantık dışı şeyler söylüyorlar. Baştaki söylüyor, diğerleri arkasını toplamaya çalışıyorlar. Halkı aptal yerine koyuyorlar, anlamaz sanıyorlar. Herkesi AKP milletvekili, yandaş medya, yandaş rektör sanıyorlar. Terörü demokrasi, demokratik muhalefeti terör diye yutturmaya çalışıyorlar. Halkevleri her zaman gericiliğe, faşizme, emperyalizme, sömürüye, talana, yağmaya karşı oldu. Olmaya devam edecek. Ülkemizin savaşa sokulmasına engel olmak için mücadele ettik etmeye devam edeceğiz, eğitimin-sağlığın paralılaştırılmasına itiraz ettik, insanlarımızın 30-40 yıllık evlerinden rant için atılmasına, derelerimizin kar için kurutulmasına, altın uğruna topraklarımızın siyanürle zehirlenmesine, taşeron sistemiyle işçilerin köleleştirilmesine, kadınların yeniden resmen ikinci sınıf haline getirilmesine, belediyelerin toplu ulaşımla halkı soymasına, piyasacı gerici 444 eğitim sistemine, jetlerinizle Kürt çocuklarını katletmenize, gazetecilerin susturulmasına itiraz ettik etmeye devam edeceğiz. Bütün halkevciler tetikte sizin her türden neoliberal tezgahınızı bozmak için mücadele ediyorlar. Öyle iddia ettiğiniz gibi bir avuç da değiller. Üniversitede öğrencilerle, Karadeniz’de köylülerle, Kaz dağlarında Egelilerle, Dikmen’de evini savunanlarla, 444 e karşı yüzbinlerle.... birlikte, kısacası halkla birlikte, sokakta direniyoruz.
Size bankalarınıza, müteahhitlerinize, Amerikanıza, borsalarınıza, rektörlerinize, özel yetkili mahkemelerinize, tarikatlarınıza, likit yumurta ithalatlarınıza, gemiciklerinize, otoyol ihalelerinize, gericiliğinize, faşistliğinize meydan okumaya, tezgahınızı bozmak için halkı ayağa kaldırmaya devam edeceğiz.
Son olarak Ezgi Başaran’a doğru soruyu sorup, Burhan Kuzu’nun karın ağrısını ortaya çıkarttığı için teşekkür ediyoruz. Sokak, Burhan Kuzu ve mensubu olduğu iktidarın korkulu rüyası olmaya devam edecek.
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı
Samut Karabulut