Denizler’in devrimci mirasını devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatacağız!

Ct, 08/05/2010 - 14:34
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Bursa'da Denizler'in anması sırasında okunan ortak basın açıklaması:

 18 Mayıs İbrahim Kaypakkaya’nın Diyarbakır’da polis işkencesi altında hayatını yitirdiği günün yıldönümü. 6 Mayıs 1972, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 12 Mart askeri faşist diktatörlüğü tarafından asıldığı tarih. Bu tarihten sadece otuz beş gün önce, 30 Mart 1972’de, Denizler’i kurtarmak için emperyalist bir üsten asker kaçıran Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de katledilmişlerdi. Bu olaylardan bir süre önce ise Sinan Cemgil ve yoldaşları Nurhak’ta bir kuşatma sonucunda katledilmişlerdi. Kısacası 12 Mart faşist askeri darbesinden sonra devrimcilere yönelik kıyım ayyuka çıkmıştı.

6 Mayıs 1972… Bundan tam 38 yıl önce, 12 Mart faşist darbecilerinin kararı ile üç  karanfil idam edildi. Denizler sehpaya çıkarken Ali Elverdi ve oligarşinin diğer cellatları oradaydı. Denizler’in gözlerinde korkuyu aradılar. Yüzlerinde bir korku izi belirsin diye baktılar Denizler’e. Zannettiler ki, her şey bitecekti. Oligarşi tüm hesaplarını bunun üzerine yapmıştı. Oysa bu üç yiğit devrimci 6 Mayıs sabahı idam sehpasına çıktıklarında sermayenin faşist devletini rezil rüsva eden bir tutum sergilediler.

İdam sehpasında sendelemediler. İdam kararı veren cellatlar küçümsemeyle baktılar. Son nefeslerini verecekleri ana kadar devrimci inançlarını haykırmaktan geri durmadılar. Karşılarında gördükleri çelik gibi bükülmez devrimci irade sermayenin faşist devletinin yüreğindeki korkuyu büyütürken, üç yiğit devrimci gösterdikleri  kararlılıkla on yıllarca sürecek bir başkaldırı geleneğini başlattılar. 

Bu üç yiğit militan, Türkiye devrimine giden yolda işçi ve emekçilere büyük bir devrimci miras, onur ve mücadele geleneği bıraktılar. Onlar, devrimcilere,işçi ve emekçilere nasıl yaşanacağını, ne için yaşanacağını göstermekle kalmadılar, nasıl ölüneceğini de gösterdiler. Bu ülkenin devrimcileri ölüme gülerek gitmeyi onlardan öğrendiler, onlardan devraldıkları bayrağa asla leke sürmediler.

6 Mayıs 1972, Türkiye devrimci hareketinin tarihinin dönüm noktalarından biridir. Bu tarih, inançları uğruna ölümü göze almış devrimcilerin yarattıkları bir direniş destanıdır. Bu tarih, ne “haksız yere verilmiş bir ceza” ne de “iyi gençlerin yanlışlıkla öldürülmesi” olarak asla ele alınamaz. Bu tarih bizimdir.

‘68 baharında esen devrimci rüzgar dünya ölçeğinde egemen sınıfları fena halde sarsmıştı. Aynı yıllarda Türkiye’de de altüst oluş yaşanıyordu. Toprak ve fabrika işgalleri başlamıştı. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi oligarşininyüreğindeki korkuyu büyütürken, antiemperyalist mücadele veren DEV-GENÇ lilere umut aşılamıştı.15-16 Haziran Direnişi’nin öznesi olan işçiler de, ‘68’de yükselişe geçen devrimci gençlerin coşkulu mücadeleleri ile sarsılmış ve daha önceleri hiç yaşamadığı bir atmosfer içinde kendilerini bulmuşlardı. Çürüyen bir düzenin yıkılıp, yerine yeni bir dünya kurulabileceği inancı bu dönemi yaşayan işçi ve emekçilerin hissettikleri güçlü bir duyguya dönüşmüştü. Bu coşkulu ruh haline eşlik eden toplumsal uyanış sınırları zorluyordu.

Yaşanan gelişmeler, egemen sınıfların şiddeti ve baskıyı yoğunlaştırmalarını da beraberinde getirdi. Bu dönemde “Denizler’in idamı” ve sermaye devletinin devrimcilere dönük acımasızlığı toplumsal hafızaya kalıcı bir biçimde kazınmıştı. Devrimci oldukları için katledilen Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan’ın yanısıra, giriştikleri devrimci mücadelede ölümsüzleşen Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alparslan Özdoğan, Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan,Hüseyin Cevahir, İbrahim Kaypakkaya ve daha nice büyük devrimcinin direngenliği işçi ve emekçilerde büyük bir sempatiye yol açmıştı. ‘

Bugün de buradan bir kez daha belirtmek isteriz ki egemenliğin, emperyalizmin eline teslim edildiği ülkede Deniz olmak bağımsızlık ve yurtseverlik anlamına gelir., "Gericiliğe, piyasacılığa karşı mücadelede ve halkların kardeşliğinde Denizlerin düşüncelerini bayrak ediniyoruz. Amerikancılık, gericilik ve piyasacılık ile cisimleşen AKP hükümetine karşı Deniz olmak, halkların önünde duran en asli görevdir.