Bu yazı Eskişehir’de yapılan 1 Mayıs meydanı ve politikası üzerine ortaya çıkan fikri ayrılıkları daha geniş bir ölçekte tartışmayı ve katılımcı bir esasla tartışmayı zenginleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu tartışma niyetinin müstakbel direniş hareketlerinin başarısına bir katkısı olacağından kuşku duymuyoruz.
Eskişehir’de geçen yıl olduğu gibi iki farklı meydanda 1 Mayıs mitingleri yapılacak. Sendikaların ilk yaptığı toplantılarda birleşme eğilimi olsa da Türk-İş’in toplantıların başından beri olumsuz tavrı farklılaşmaya yol açtı. Merkezden gelen “Beraber yapmayın” kararına uyan Eskişehir Türk-İş yürütmesi; “En büyük konfederasyon benim, ben yönetirim” tavrıyla diğer emek örgütlerinin önerilerini dikkate almadı.
Kürsüyü ortaklaştırma tartışmalarını reddeden, “İstiklal Marşı ve bölünmez bütünlük” kavramlarını gerekçe göstererek birlik ve dayanışma tavrından uzaklaşan Türk-İş’in ülkenin yaşadığı siyasal krize karşı emekçilerin 1 Mayıs gündemini öne çıkartan demokratik ve sağlıklı bir tartışmanın tarafı olacağını beklemiyorduk. Ancak yaşanan bu sorunun esaslı kısımlarından birini de Türk-İş’le ayrışan diğer sendikalar oluşturmaktadır. Acaba Eskişehir’in diğer emek örgütleri ve demokrasi güçleri 1 Mayıs ortamının hazırlanmasında ne denli demokratik, katılımcı ve kolektif bir tartışma/eylem biçmi üretebildiler? Bu yöndeki sorulara da olumlu cevaplar vermek pek mümkün gözükmüyor, bulunduğumuz yerden bakınca.
İki farklı 1 Mayıs kararından sonra DİSK Eskişehir Bölge Temsilciliği, KESK Eskişehir Şubeler Platformu, Eskişehir Eczacılar Odası, Eskişehir Tabip Odası ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu kapalı kapılar ardında toplantı yapmayı sürdürdü. Mitingin içeriğine ve teknik bölümlerine kendi karar verip kararları toplumsal muhalefetin öznelerine sadece bildirmekle yetindi. Yani hem Türk-İş’li süreç hem de Türk-İş’siz sürecin birbirinden hiç farkı olmadı. Bu durumun belli başlı yarattığı sıkıntıları madde madde özetleyelim:
1) Emek örgütleri diye adlandırdığımız DİSK Eskişehir Bölge Temsilciliği, KESK Eskişehir Şubeler Platformu, Eskişehir Eczacılar Odası, Eskişehir Tabip Odası ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu tartışmalarını toplumsal muhalefetin yükünü her daim sırtlayan ve bundan asla gocunmayan örgütlere kapatarak tartışmaların katılımcılığını zayıflattı. Bu durum mitingin antidemokratik biçimde örgütlenmesini sağlayarak ister istemez ortak bir hareketin de önüne geçmiş oldular. Böylelikle hem mitingin politik etkisi zayıflatılmış hem de bütün toplumsal muhalefetin tek bir hedefte seferber edilerek daha kitlesel bir 1 Mayıs yapma potansiyeli baştan bitirilmiş oldu.
2) Öte yandan kentte bir yıl boyunca toplumsal muhalefetin bütün yükünü taşıyan (Hatta Ali İsmail’in dava süreçlerinde büyük rol oynayan) ortak platform olan “Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu” nedense 1 Mayıs söz konusu olduğunda unutuluyor. Bu durum bu platformun da amacının sorgulanmasına neden oluyor. Bu platformun gerçek ve yetkili bir konum alması yerine böyle büyük gündemlerde yer verilmeyerek etkisizleştiriliyor.
3) Gezi direnişinin en ortasında yer alan, bu önemli toplumsal harekete kendi mütevazı örgütlülüklerinde yön vermeye çalışan demokratik kitle örgütü, siyasi parti ve diğer yapıların önerilerini almadan mitingin yeri Odunpazarı Meydanı olarak belirlendi. Yokuş aşağı uzanan, fiziki sınırlara sahip ve son derece küçük olan bu alan, 1 Mayıs gibi kitlesel ve güçlü mitinglere uygun olmamasına rağmen Emniyet Müdürlüğü’ne başvuruda bulunularak seçildi.
Hazirandan beri Gezi direnişine en büyük katkıyı veren, günlerce polis şiddetine direnip, bir de şehit veren bir kentte direnişin merkezi olan Espark önündeki eylem alanı, seçenekler arasında değerlendirilmedi. Direnişle özdeşleşen ve çoktan özgürleştirilen bu alanın es geçilip, sanki Gezi direnişi hiç olmamış gibi Odunpazarı Meydanı’na karar verilmesi mitingin kitleselliğini en başından sınırlamış oldu.
4) Haziran direnişinin ve ardından yapılan hükümet karşıtı eylemlerin en etkili yaşandığı yer olan Bağlar bölgesi (Espark önü) tercih edilmedi. Türk-İş mitinginin oraya çok yakın bir yer olan Sıhhıye’de yapılacak olması, mitinge o bölgeden (Üniversite bölgesi) katılacak birçok aktivisti ve emekçi sınıflardan yana tavrı olan insanı Türk-İş’e ve oraya giden gerici örgütlerin eline bırakmış oldu.
5) 1 Mayıs komitesinin iradi zayıflığından ötürü, mitinge birkaç gün kalmış olmasına rağmen politik içeriğin belirlenmesi ve yürüyüş güzergâhlarının saptanması konularına açıklık getirilemedi. Hazırlık süreçlerinde göze çarpan bu güçsüzlük, şehirde, işçi mahallelerinde ve sanayi bölgelerinde yapılması gereken geleneksel ve yaygın miting çağrılarını neredeyse sıfırladı. Türkiye, 1 Mayıs’a AKP iktidarını zorlayacak şekilde güçlü biçimde hazırlanırken, Eskişehir 1 Mayıs’ı içi boşaltılmış, zayıf ve kırılgan tartışmalarla şimdiden AKP siyasetinin arzu ettiği bir biçimde cereyan etmektedir.
6) Bu tartışmaların ve tabi ki eklenecek diğer tartışmaların ışığında gelecek 1 Mayıs’ın, hatta gelecek direniş günlerinin ipuçları elde edilmelidir. Kentte yapılacak bu tip miting ve eylemler için gezi çoğunluğunu kapsayan örgütlenme formasyonları geliştirilmelidir. Bu sürecin daha çoğulcu ve demokratik biçimde geçirilmesi her şeyi bugün olduğundan daha iyiye taşıyacağı kesindir. Bu nedenle daha ortak bir zemin yaratılma tartışmaları, toplumsal muhalefetinin bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır. Hem Eskişehir’i hem de toplumsal muhalefet gücünü ileri taşıyacak olan şey de budur.
Halkevleri bütün bu tartışmaların ışığında 1 Mayıs’ı bütün gücüyle ve kapsamlı bir çağrıcılıkla örgütlüyor. Adalet ve özgürlük için direnişin tam merkezinde olma alışkanlığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Saygılarımızla…
Gürkan Çelik
Eskişehir Halkevi Başkanı