Halkevleri 24. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi: Diktatörlüğün karşısında Biz Varız!

Cu, 17/06/2016 - 19:17
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

24. Genel Kurulumuzu; AKP/Saray iktidarının fiili diktatörlüğü kurumsallaştırma adımlarını hızlandırdığı, mezhepçilik ve milliyetçilik temellerine oturtulan gerici-faşist bir rejimin güvencesi altında kadın düşmanlığının; vahşi kapitalizme özgü emek sömürüsünün; yolsuzlukların; kentlerin ve doğanın yağmasının; başta Kürtler olmak üzere Suriye halkına, Alevilere yönelik savaş politikalarının; sola, bilim insanlarına, gazetecilere yönelik saldırıların tırmandırılarak sürdürüldüğü; ancak bütün baskı ve şiddet politikalarına rağmen halkın Haziran’da büyük bir isyana dönüşen devrimci potansiyelini yok edemeyen bu diktatörlüğe karşı direnişin de eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi ve laiklik ekseninde geliştiği bir dönemde gerçekleştirdik.

Faşizm, gericilik ve savaş üzerinden yükselen, sermayenin sömürü programını dizginsizce uygulayan diktatörlüğe karşı eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış ve laiklik mücadelesinin ihtiyaçlarını ve programını tartıştığımız genel kurulumuzun sloganını “ Diktatörlüğe karşı biz varız!” olarak belirledik.  

 “Diktatörlüğe karşı biz varız” sloganı soyut bir mücadele çağrısı değil, bugünün çatışmaları içinde devrimci bir politik-pratik hat oluşturmaya yönelik bir taahhüttür.

Halkevleri hak mücadelesi çizgisinde kazandığı yetenekleri, diktatörlüğe karşı mücadelenin gerekleri doğrultusunda seferber edecek; diktatörlük hangi temeller üzerinde yükseliyorsa, oraya vuracaktır. Hak mücadelelerinde geliştirdiği doğrudan eylem çizgisini, diktatörlüğün karşısında da yaratacaktır.

Her biri diktatörlüğü kurumsallaştırma hedefi doğrultusunda birbirini bütünleyen parçalar olan gericilik, savaş, faşizm ve neoliberal saldırganlık karşısında hem ideolojik hem de pratik düzeyde etkin bir mücadele yürütmeyi taahhüt ediyoruz.

Gericiliğin karşısına laikliği, bilimselliği, eşitliği ve özgürlüğü koyacağız.

Biliyoruz ki laikliğin savunulması; ne basitçe geçmiş kazanımların savunusuna indirgenebilir ne de soyut bir ideolojik mücadeleye. Laiklik mücadelesine de bugünkü anlamını başta eğitim hakkı ve kadın mücadelesi olmak üzere somut politik çatışmaların içinde vereceğiz. Gericiliğin karşısında laik kesimlerin, özel olarak kadınların, üniversite ve liselilerin, Alevilerin, bilim insanlarının ve sanatçıların direniş eğilimlerinin açığa çıkarılmasında, güçlendirilmesinde ve ortaklaştırılmasında özel çaba sarf edeceğiz.

“Bu hayat bizim!”diyen kadınlar olarak; kadın düşmanı imha siyasetine karşı eşitlik ve özgürlük değerlerini iktidarın karşına dikerek kendi savunma hatlarımızı kuracak, kadın dayanışmasıyla kendi savunma alanlarımızı yaratacağız. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa hedef olan LGBTİ’lerle ve aynı sorunları yaşayan farklı kesimlerden kadınları bir araya getiren kadın örgütlenmeleriyle tıpkı kürtaj yasası gibi diktatörlüğün kadın ve çocuk haklarına dönük yeni sistemli gasp hazırlığı olan Boşanma Komisyonu Raporlarını da diktatörü de çöpe atacağız. Dinsel gericiliğe karşı özgürlük ve laiklik mücadelesini yükselteceğiz. Toplumsal muhalefetin yeniden kurulması ve feminist bir içeriği de kapsayarak yeniden politikleşmesine öncülük edeceğiz. 

Eğitim alanı; AKP’nin 14 yıllık iktidarı boyunca müfredatıyla, kadrolaşmasıyla, imam hatipleriyle, sıbyan mektepleriyle dört koldan gerici kuşatma altına alındı. Gerici kadrolaşmayı sağladılar. Okullara mescid, türbanlı eğitim, ders saatlerinin namaz saatlerine göre düzenlenmesi ile eğitim ortamını gericileştirdiler. Müfredatın içeriğini gericileştirme konusunda 4+4+4 eğitim sistemi ile ciddi adımlar attılar. Eğitim alanından sermaye çevreleri, yandaş vakıf ve kurumlar, dinci cemaatler rant elde ettiler. Bu nedenle çocuğa yönelik cinsel istismar, taciz ve tecavüz olaylarının üstünü örtmeye çalıştılar, arkasında durdular. Bugün ise AKP iktidarının, diktatörlüğü kurumsallaştırma çabalarına paralel olarak yeni bir “eğitim rejimi” inşa etme hedefiyle yaklaştığı Eğitim alanı, diktatörlükle halk arasındaki siyasal-ideolojik çatışmanın somut yıkıcı-kurucu bir hareket olarak örgütleneceği en önemli mücadele alanıdır. Gerici eğitim sistemiyle mücadele bundan böyle bizim için eğitim hakkı mücadelesinin bir altbaşlığı değil, diktatörlükle halk arasındaki politik çatışma programının bir parçası olacaktır. Eğitim gericileştirilmesi sorununu sadece okul duvarlarının içerisine hapsedilen bir mücadele olmaktan çıkarıp toplumun tamamının öznesi olacağı bir süreci örgütlemek görevi önümüzde durmaktadır. Bizler bugüne kadar eğitim hakkı mücadelesinde önemli bir rol oynayan Eğitim Hakkı Meclislerimizi dönemin ihtiyaçları doğrultusunda yenileyecek ve bir laik bilimsel demokratik eğitim hareketi yaratma doğrultusunda yapılandıracağız.

İşçi Filmleri Festivali’nden yayın organlarımıza, Yaz Okulları’ndan çocuk dergimize bütün ideolojik aygıtlarımızı gericiliğe karşı mücadelede seferber edeceğiz.

Savaşa karşı barışı savunacak, Türkiye’yi bölgenin savaş gücü haline getirmek isteyenlere karşı barışın ülkesini kurma hedefiyle hareket edeceğiz. Egemenlerin savaşı karşısında gerek Kürt coğrafyasında gerek bütün Ortadoğu’da emperyalizme ve faşizme karşı halkların kardeşliğini, bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunacağız.

 

Kürt sorununda oyalama, yok sayma siyasetinden açık katliamlara kadar kendilerine yönelen saldırganlığın karşısında direnişleri ile artık geri dönülemez biçimde eşitlik yurttaşlık, anayasal statü talep eden Kürt halkının yanında olacağız. Kürtlere karşı sürdürülen savaşa son verilmesi ve katliamların durdurulması talebini yükseltecek, savaşın AKP’nin savaşı, diktatörlük kurmanın savaşı olduğunu anlatacak, şovenizmin halk içinde yaygınlaşmasına karşı mücadele edeceğiz.

Suriye’ye komşu kentlerde Savaş Karşı Yaşam Hakkı Meclisi çatısı altında diğer toplumsal muhalefet bileşenleri ile birlikte yürüttüğümüz mücadeleyi, sorunun doğrudan muhatabı olan siyasal ve toplumsal öznelere genişletecek; cihatçı trafiği başta olmak üzere savaşa destek politikalarının durdurulması, bölge halkının can güvenliğini ve sığınmacıların mültecilik haklarını önceleyen bir politikanın izlenmesi talebini yükseltecek, bölgedeki sorunları gündeme taşıyacak etkin kampanyalar yürütmekten tehdit altındaki halk kesimlerinin örgütlenmesine çok boyutlu bir mücadele yürüteceğiz.

Parlementer demokrasinin tüm kurumlarının, şeklen de olsa varlığını sürdüren mekanizmalarının tamamen işlevsiz kılındığı; birbilerinin karşısında bağımsız olması demokrasinin asgari gereği sayılan yasama, yürütme, yargının fiili olarak tek adama bağlandığı; muhalefetin bir yandan baskıyla, zorla, katliamlarla sindirilmeye çalışıldığı, diğer yandan Kürt savaşı ekseninde politik olarak parçalanarak etkisizleştirilmeye çalışıldığı; en küçük demokrasi kırıntılarının bile tamamen rafa kaldırıldığı bu dönemde, Faşizme karşı eşitlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükselteceğiz.

Savaştan, Kürt ve Alevi düşmanlığından beslenen faşist saldırganlık karşısında aktif savunma çizgisini öne çıkaracak, faşist saldırılar karşısındaki bütün toplumsal kesimlerle omuz omuza mücadele edeceğiz.

 

Neoliberalizme karşı halkın hakları mücadelesini gericiliğe ve faşizme karşı mücadelenin bir parçası olarak örgütleyeceğiz.

 

AKP bir sınıfın, sermaye sınıfının programının uygulayıcısıdır. Sermayenin yağma, talan ve sömürü programını gericiliği kurumsallaştırarak sürdüren diktatörlüğe karşı işyerlerinde, kentlerimizde, mahallelerimizde, yürüteceğimiz hak mücadeleleri AKP’nin arkasında saflaştırılan emekçi kitlelerde önemli gedikler açacaktır.

Savaşın ve devlet terörünün tozu dumanı içinde ve onun sayesinde sürdürülen neoliberal saldırganlığa karşı kentlerde, kırda ve işçi havzalarında süren direnişlerini destekleyecek; kentlerin yağmasına karşı barikat öreceğiz.

Gerici, mezhepçi, ırkçı manüplasyonların gölgesinde işçi sınıfına yakın tarihin en ciddi saldırıları gerçekleştirilmektedir. Taşerona kadro verilmesinin sürüncemeye bırakılıp kadük edilmesine; asgari ücretlileri de kapsayan bireysel emeklilik sigortası (BES) zorunluluğuyla asgari ücrete seçim sonrası yapılan zamların geri alınmasına ve emekliğin geleceğinin tehlikeye atılmasına; kıdem tazminatlarının sermayeye peşkeş çekilmesine; özel istihdam bürolarıyla yeni bir kölelik rejimi inşa edilmesine karşı sendikalarla birlikte mücadele edeceğiz.

Halkevleri örgütü, diktatörlüğe karşı bir direniş hattını kurma hedefi ile ilerlerken; somut çatışma düzlemlerinde açığa çıkan direniş alanlarında ve tüm ülke çapında bugünün mücadele gereklerini karşılayacak şekilde kendini yeniden örgütleyecektir. Halkevleri şubeleri her nerede olursa olsun görevi kimseden beklemeden bu ihtiyaca uygun konum alacak, Halkevciler hangi mücadele alanında inisiyatif alıyorsa o alanın politik merkezini oluşturma hedefiyle hareket edecektir.

Diktatörlüğün programına karşı halkın programı hayatın içinde, kavganın ortasında oluşuyor. Sermayenin dünyası ile emeğin dünyası, sömürü ve köleliğin dünyası ile kardeşliğin ve özgürlüğün dünyası karşı karşıya geliyor. Yürüyeceğimiz yol bellidir, diktatörlük hangi temellerde yükseliyorsa oraya vuracağız, neoliberal kapitalizmin bu ülkenin başına musallat ettiği tarihin bu en gerici ve çürümüş saldırganlığına karşı mücadeleyi bir toplumsal eşitlik mücadelesi olarak örgütleyeceğiz!

Onurumuz, tarihimiz, geleceği kurma iddiamızla diktatörlüğün karşısında biz varız!