Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un 23. Olağan Genel Kurul konuşması

Pt, 12/05/2014 - 11:55
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Sayın Divan,

Siyasi partilerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin, sendikalarımızın değerli yöneticileri, üyeleri,mücadele arkadaşlarımız…

Ve bu salona ülkenin dört bir yanından, mücadelenin içinden, direnen halkın coşkusuyla gelen dostlar, yoldaşlar, direnişçiler, çapulcular hoş geldiniz. Hoş geldiniz dostlar, hoş geldiniz Halkevciler!

Bildiğiniz gibi ülke tarihinde daha önce hiç yaşanmamış bir yıl yaşadık. Halkevlerinin 23. Kongresi’ni Haziran İsyanı’nın başlangıcından bir yıl sonra ve yeni isyanların habercisi olarak gerçekleştiriyoruz. Böylesi bir isyan için çok çalışmış, çok biriktirmiştik.

Tayyip Erdoğan’ın AKP’si, halkın yaşam alanlarına, özgürlüğüne ve onuruna saldırdığında böylesi bir başkaldırıyıhiç beklemiyordu.

Oysa bu halk onuru ve özgürlüğü için sokaklara çıktığında,adalet ve saygı talebiyle polis barikatlarına tırmandığında AKP’nin tüm cilası dökülüverdi. Ne ileri demokrasisi kaldı,ne kabadayılığı, ne de balkon konuşması… Karşımızda kalan tüm çıplaklığıyla talancı ve yağmacı bir diktatörlüktür.

Çapulcular, sokakları bu diktatörlüğün elinden aldı. Ve o sokaklar, o meydanlar artık bizimdir. Asla vazgeçmeyeceğiz. Ve sokaklarda hala bizimle birlikte nöbet tutan, bize kalkan olan Ethem’e, Abdullah’a, Mehmet’e,Ahmet’e, Ali İsmail’e, Medeni’ye, Hasan Ferit’e ve Berkin’imize sözümüz var. Bu kongrede bir söz veriyoruz. Hayallerindeki özgür dünyayı kurarken onları katledenlerden hesap soracağız.

Bizler, AKP karşısında 12 yıldırhiç durmadan, dinlenmeden sokakta büyüttüğümüz kavgayı ve halkın hakları mücadelesine duyduğumuz güveni Haziran İsyanı içinde sınamış bir örgüt olarak buradayız.

Direnişi örgütledik ve direnişten öğrendik. Haziran İsyanı’nın coşkusu, yenileyici ve dönüştürücü gücü Genel Kurulumuza da güç verecek ve alacağımız kararlarda belirleyici olacaktır. 23. Genel kurulumuz böylesi bir tarihsel süreç içinde mücadelemize eşik atlatacak. Kongremizin tüm muhalefet güçleri açısından da ufuk açıcı bir buluşma olmasını diliyoruz. Biliyoruz ki, bu topraklarda yaratılacak devrimci bir hareketin hayat damarınıisyanın açığa çıkardığı dinamizmle kurduğu bağ oluşturacaktır.

Bugün bu salonda omuz omuza mücadele ettiğimiz dostlarımızla yan yanayız.

Biz,tarihten bugüne egemen sınıfların hiçbir kesimine yaslanmadık. Umudumuzu egemenler arası çatışmalara bağlamadık. Yoksul mahallelerde, işyerlerinde, kampüslerde, okul ve hastane önlerindeyani halkın bağrındaydık. Emeğimiz ve alınterimizle, dozerlerin,tomaların karşısına dikilerek halkın bağımsız siyasetini yaratmak için mücadele ettik. Ve bu salonda bulunan her bir arkadaşım bu onurlu yolun emekçisidir.

Bu salondan bizler, Erdoğan’ın çürümüş diktatörlüğünü tarihin çöplüğüne gönderecek,neoliberal kapitalizmi yıkacak bir hareketin yaratılması hedefiyle daha da güçlenerek çıkacağız.

Sevgili dostlar

Halkevleri tarihi bu ülkenin en karanlık dönemlerinde dahi mücadele ederken halka güvenmenin, bu ülkenin devrimci mücadele birikimine inancın tarihidir.

Ne büyük bir onur ki; halkımızın adalet ve özgürlük için sokaklara çıktığı, meydanları zapt ettiği ve iktidarı sarstığı Haziran İsyanı’nı birlikte yaşadık, birlikte örgütledik. Bu büyük isyan, genel kurulumuza da ismini verdi “direnen halkın evi”.

Bu isim bir yandan tarihe bir yandan da geleceğe yapılmış bir vurgudur.

 “Direnen halkın evi” bir hedeftir. Halkevlerini; adalet, özgürlük ve eşitlik için sokaklara dökülüp direnenmilyonların evi haline getirme hedefidir.

Haziran İsyanı bize “Tek yol sokak” diyerek yürüttüğümüz; fiili, meşru, militan mücadele çizgimizin ve halkın hakları mücadelesinin haklılığını ama aynı zamanda eksiklerimizi de göstermiştir.

Halkevciler;bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da neoliberal uygulamalara, talana, yağmaya, gericiliğe, faşizme, ırkçılığave cinsiyetçiliğe karşı gelişen en ufak direnme eğilimlerini bile büyütecek, örgütleyecekbunun için farklı araçlar farklı yöntemler de geliştirecektir.

Bizler için “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü,  sadece iktidara karşı basit bir meydan okumanın tekrarı ya da kendimize ve sola yönelik tekrarlayıp geçtiğimiz bir slogan değildir. İsyanın içinde öğrendiklerimizi,önümüzdeki dönemin mücadele ve örgütlenme süreçlerine taşıyacağız.

Direnen halkın evi, gündüz işte gece direnişte olanların, direnen güvencesizlerin de evi olacak. Halkın bağımsız haber alma, haber verme kanallarını yaratmakaynı zamanda halkevcilerin sorumluluğudur. Her halkevi aynı zamanda bir haber merkezi olacaktır. Yerine beton dökülmek istenen her ağaçla, kaynağı kurutulmak istenen her dereyle, kökünden sökülmek istenen her bostanla birlikte olacağız,verilecek mücadeleyi büyüteceğiz.

Halkevleri halkın avukatlığını yapmak isteyen hukukçular için, bilim ve tekniği emekçi halk yararına kullanmak isteyen mühendis, mimar ve şehir plancılar için, halkın sağlık hakkını koruyacak hekimler için bir kanal olacaktır.

Haziran İsyanı,siyasal muhalefet içinde birçok tartışma ve öneriyi de beraberinde getirdi. Buradan hepsini tek tek ele almak yerine bir hatırlatma yapmak istiyoruz. Biz; devrimcilerin birliği sorununu devrimci eylemin birliği sorunu olarak kabul ediyoruz.

Bu konuda milyonların tek bir amaç için birleştiği mücadele döneminde yaşanan ortak deneyimlerin herkes için öğretici olduğunu düşünüyoruz. Yenileyici güç, halkın direniş eğilimlerinin, kendini en özgün ve yaratıcı eylem biçimleriyle, cüret ve özgüvenle açığa çıkardığı sokaktır.

Sık sık tekrar ettiğimiz “sokak” sözü bizim için soyut bir kavram değildir. Sokak, isyancı dinamiklerin geliştiğiideolojik, politik, ekonomik çatışmalardır.

Sokak, bu çatışmaları devrimci bir eylem çizgisi ve mücadele programı ile örgütlemektir. Tam da bu nedenle sokakta büyüyen isyantaşlaşmış tüm bürokratik yapı ve merkezleri, mevcut krizlerini saklayamaz hale getirmiştir.

23. Genel Kurulumuz sadece ve basitçe direnişin içinde kurulmuş bir mevzi değildir. Aynı zamanda eskinin bir tekrarı olmayacağını bildiğimiz yeni haziranların kurucu öznelerinden biridir.

Bu adımda şimdiye kadar yarattığımız mücadele ilkeleri bizler için temel olmaya devam edecektir.

Vahşi kapitalizmin sınırsız sermaye çıkarının yerine, toplumsal çıkar ilkesini koyduk. Paranın ve tüketimin mutlak egemenliği ilkesinin yerine koyduğumuz ilke; toplumsal fayda ve emeğin dayanışmasıdır.

Gezi’de AVM’ye karşı parkı savunmak örneğinde olduğu gibi özel mülkiyet karşısında toplumsal mülkiyeti savunma ilkesi, mücadelemizin omurgasıdır. İsyanda Erdoğan diktatörlüğüne karşı öfke patlamasının temel unsurlarından biri olan halkın kendi geleceğini belirleme özlemi, bundan sonra kurulacak mücadele çizgimizin de temel belirleyeni olacaktır.

Haziran isyanıyla devletin bulaşamadığı özgür alanlarda; parklarda, forumlarda,mülkiyetçiliği ve bireyciliği bir kenara bırakarak, toplumsal faydayı üretmek üzere yeni birlikler kuruldu.

Birbirlerinin insani varlığını tüm özellik ve yönelimleriyle kabul eden yeni ilişkiler geliştirildi. Eşitlikçi ve özgürlükçücinsiyetçiliği ve her tür ayrımcılığı reddeden yeni ilişkiler. Ve bunlar toplumu bir yandan hemşericilik cemaatçilik gibi ağlar aracılığıyla diğer yandan Kürt Türk, Alevi Sünni, dinci laik gibi etnik dinsel kültürel kimlikler üzerinden parçalayan sisteme karşı verilmiş en açık yanıtlardı.

İşte bizler, sokakta en militan hareket biçimini örgütlerken halkevlerimizde ve diğer tüm mücadele örgütlerimizde bu değerleri üretmeye devam edeceğiz. Bu düzenin alternatifi var. Barbarlığın karşısında sosyalizm, barbarların karşısında sosyalistler var!

Değerli dostlar,

Öyle bir seçim süreci yaşadık ki bu süreç, sistem için bile olağan değildi. İktidar olmanın her türlü nimetini birlikte paylaşan ve pisliğini birlikte üretenler, siyaset alanınıkirli teknikler ile yeniden dizayn etmeye girişti. Ortaya dökülen pislikler zaten bildiklerimizi bir kez daha kanıtladı. Tayyip Erdoğan’ın milyarlarca dolarının olduğu açığa çıktı. Alınteriyle mi kazanmıştı milyarları,  yoksa komisyonculuk yaparak mı? Oğlu Bilal’in ve tabi ki diğer bakan oğullarının tahsilatçı olduklarını öğrendik. Dindar ve kindar nesil yetiştirmek dedikleri, meğer tahsilatçı yetiştirmekmiş. Kefenin cebi yok diyenler, ayakkabı kutularından gökdelen dikmiş. Cennette arsa alamadılar ama bu ülkede ne kadar arsa varsa hepsine göz diktiler. Komisyoncu Erdoğan aynı zamanda emlak zengini Erdoğan oldu.

Kendi aralarındaki kavga devlet krizine dönüşünceyine halkı kullanarak bu krizi çözmeye yeltendiler. “Devlet krizini” sözde “sandık onayıyla” aşmaya çalıştılar.

Ancak Yerel seçimlerden aldığı sonuç, AKP’nin bu krizleri yönetme yeteneğine kavuştuğu anlamına gelmiyor. Tam da bu nedenle başta Erdoğan olmak üzere AKP,kendi iktidarını korumak için rejimi yeniden düzenleyen adımlar atmaktadır. Önümüzdeki iki seçim sürecini de bu hedefe bağlı olarak tanımlıyorlar.

HSYK düzenlemesinden MİT yasasına, emniyet tasfiyelerinden Ergenekon-Balyoz davalarında atılan adımlara, internet sansürü girişimlerinden güçlü cumhurbaşkanlığı tartışmalarına ve elbette sokak hareketlerine yönelik şiddetin tırmandırılmasına kadar bu adımların AKP iktidarını koruyamayacağı açıktır. Çünkü artık AKP’nin çürümüş, yozlaşmış ilişkileri ortaya dökülmüş, egemenler arası iç çelişkiler derinleşmiş ve halkın direniş eğilimleri güçlenmiştir. Artık yönetenler için de hiçbir şey eskisi gibi devam edemez!

Değerli mücadele arkadaşlarım,

Dış politikada, Kürt sorununda, sermaye birikim kanallarında yaşanan tıkanmaların sonucu olan bu politik krizlerin hemen hepsiaynı zamanda devrimci bir mücadele programının başlıklarıdır.

Özellikle emperyalizmin rol modeli olarak sunulan AKP, bu iki yıl içinde, Ortadoğu’da işlevsel işbirlikçi olmaktan çıkıp onlar için bile yola getirilmesi gereken bir sorun kaynağına dönüştü.

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin mimarı olduğu dış politika,başta Suriye halkı olmak üzere tüm bölge halklarının geleceğini tehdit etmektedir. Suriye halklarına yönelik katliamlar, TIR’lara doldurdukları silahlar, imal ettirdikleri kimyasallar, besledikleri cihatçı çetelerle gerçekleştirilmiştir. Savaşı Reyhanlı’dan Cilvegözü’ne ülke topraklarına yaymıştır.

 

Bu gün Reyhanlı Katliamının yıldönümü. Bu katliamın sorumlusu, güney illerini Suriye’de iç savaşın kışkırtıldığı bir savaş üssü haline getiren Erdoğan-Davutoğlu ikilisidir. Buradan Reyhanlı’da katledilen insanlarımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Ve Erdoğan artık tüm dünya halklarının gözünde bir savaş suçlusudur. O yüzden, “atarız 4 bomba hallederiz” diyen bir aklınbu ülkeyi yönetmesine izin vermeyeceğiz.

Emperyalizmin bölgeye yönelik müdahalelerine karşı mücadele ederken, / aynı zamanda AKP’den, işlediği savaş suçlarının hesabını soracağız. Savaşın yıkımını yaşayan Antakya başta olmak üzere halkın öz savunma örgütlerini kuracağız. Bu hedef için Antakya halkının son bir yıldaki direnişibizlere sadece umut değil, kanıt da sunuyor. Ahmet’in yoldaşları, AKP’nin savaşına karşı halkların barışını savunmaya devam edecekler.

Değerli mücadele arkadaşlarım,

AKP için bir diğer kriz odağı Kürt sorunudur. AKP’nin, Kürt sorununu silahla “çözme” planı hem Türkiye’de hem de Suriye’de iflas edince, Kürt hareketi ile masaya oturmak zorunda kaldı. Ancak tasfiyeden de, şovenizmden de baskıdan da vazgeçmedi. Roboski’de bombalanan, binlerle hapishanelere tıkılan, Paris’te katledilen yine Kürt halkıdır. Bölgede inşa edilen barajlar, duvarlar, kalekollar, Rojava halkının mücadelesini boğmaya çalışan hendekler AKP’nin çözüm niyetini değil, tam tersine hiçbir yasal-toplumsal adım atmadan, çatışmayı bir başka düzlemde yenilediğini göstermektedir.

Halkevleri, AKP’nin karşısında; Kürt halkının demokratik ve siyasal taleplerinin yanındayız diyerek  “Kürt sorununun çözümü için toplumsal ve demokratik çözümün tarafı” olduğunu ilan etmiştir. Lice’de vurulan Medeni Yıldırım için Kadıköy ve Beşiktaş’ta halkın ayağa kalkışına vesile olan Haziran İsyanı, Kürt ve Türk gençlerini meydanlarda yan yana getirerek, toplumsal çözüm zeminini güçlendirmiştir.

Bu günKürt sorununun çözümünün önündeki engellerden biri de Ulusalcı ve liberal kesimler tarafından yeniden ancak farklı amaçlarla yapılan “AKP-Kürt hareketi işbirliği içinde” propagandasıdır. Bu propaganda, toplumsal muhalefet tabanının bir kesimini Kürt düşmanlığına, sosyal şovenizme itmektedir. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bunu tetikleyecek bir potansiyel taşıdığına ve her kesimin özen göstermesi gerektiğine dikkat çekiyoruz. AKP’nin iktidarını kendini onararak kuvvetlendirmesi, çözümün garantisi değil savaşın bir başka düzlemde sürdürülmesi anlamına gelecektir. Çözümü garanti altına almak istiyorsak Kürt halkının demokratik, toplumsal, siyasal hak taleplerini savunan bir çizgiyi halkların içinde ve iktidarın karşısında sokağı birlikte örgütleyerek gerçekleştireceğiz

Sevgili dostlar,

Sistemin krizinin bir diğer temel odağı AKP’nin sürdürücüsü olduğu neoliberal politikalardır.

AKP, emeğimize ve sosyal haklarımıza olduğu gibi doğaya ve kentlere karşı da azgın bir saldırı başlatmıştır. Bu azgın saldırganlık aynı zamandaAKP’lileri, halktan çaldıkları ve talan ettikleri ile kasalarını -ayakkabı kutularını dolduranbir suç şebekesine dönüştürmüştür.

Görülüyor ki neoliberalizm aynı zamanda büyük bir siyasi yozlaşmanın yatağını oluşturmuştur. Halk bu sistemde parası pulu çalınacak, kazıklanacak müşteridir. Parlamento göstermeliktir, hükümet çıkar örgütüdür. İktidar gücünü denetleyecek hiçbir kamusal mekanizma yoktur.

Bu yağma düzeninin temelinde emeğin güvencesizleştirilmesi yatmaktadır. AKP’nin temsilcisi olduğu sistem nefes aldığımız yaşam alanlarına diktiği AVM’leri, güvencesiz çalışan işçilerin kanıyla inşa eden bir sistemdir.

Devlet artık kamuyu temsil eden,kamusal ihtiyaçları organize eden bir yapı değildir.

Şiddet gücü, katliamcı yapısı öne çıkmış, hukuku sermayenin çıkarlarına göre kuran, bir avuç yöneticinin zenginleşme ve güç hedefleriyle,zorbalıkla yönetmeye çalıştığı bir aygıttır. Bu bakımdan isyanın kent yağmasına karşı direnişle tetiklenmesi de tesadüf değildir.

İsyan, yıllardır sürdürdüğümüz halkın hakları mücadelesinin haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. Mücadelemiz, neoliberal kapitalizme ve onun politik egemenlik sistemine meydan okurken halkın gündelik çıkarları ile genel çıkarlarını birleştiren,  bir sosyalist iktidar mücadelesidir.

Halkın hakları mücadelesi, Haziranla birlikte yeni bir aşamaya gelmiştir.

Bugün,ülkenin dört bir yanında halkın ormanına, parkına, okuluna, kentin kamusal alanlarına sahip çıkma refleksleri, doğrudan eylemler, fiili grev ve direnişler hızla gelişiyor.

İsyan barikatlarında ve direnişlerde ilerici halk hareketinin yeni bir insan kuşağı yetişmektedir. Özellikle direnişi sürükleyen, ona enerjisini, yeteneklerini, cüret ve iddiasını katan lise ve üniversite gençliğini Halkevleri olarak selamlıyoruz. Gençlik yalnız isyana katılan bir kesim olarak kalmayacak, bu isyanın çocuklarıönümüzdeki on yılların üreten, yön veren özneleri olacaktır. Ali İsmail’in ve Berkin’in sıra arkadaşları,Mahir’in, Deniz’in, İbo’nun yoldaşları, devrimci gençlik, tarihimizin her döneminde olduğu gibi bugün de devrimci bir atılımı gerçekleştirecektir.

Ve kadınlar Haziran’ı bir kadın isyanına çeviren yüzbinlerce kadın. AKP’ye sokakta geri adım attıran, TOMA’lara meydan okuyan kadınlar. “Bir kere gittik geziye dönmeyiz evimize” dedikleri anda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının da garantisi oldular.

 

Kadın özgürlük mücadelesinin birikimi ve onun isyanla buluştuğunda açığa çıkardığı potansiyel göstermiştir ki; yükselen kadın militanlığı,erkek egemen-gerici- kadın düşmanı sistemin yıkılışının ve eşit, özgür bir hayatın kuruluşunun habercisidir.

Bakmayın “isyan bitti her şey eskisi gibi” diyenlere. Bueski statükolarını korumak isteyenlerin ifadesinden başka bir şey değildir. Bu toplumun örgütlü güçlerinin görevi; şikayet etmek değil, inşa etmektir. Açık ki ya isyanın dinamikleri ile buluşulur ya da çürümenin yarattığı iç sorunlar ile boğuşulur.

Sevgili dostlar,

Bu kürsüden özellikle seçim sonrasındaki tartışmalara atıfla bir kez daha söylüyoruz, ezilenlerin hiçbir kesimi “kaybedilmiş” olarak tanımlanamaz. Bu nedenle özellikle haklar mücadelesi temelinde AKP’ye oy veren kesimler arasında da yürüttüğümüz mücadele tüm toplumsal muhalefet güçleri açısından önemli deneyimler içermektedir. Halkın yaşamındaki gerçek çelişkileri örgütleyen bu mücadele çizgisi, ülkedeki egemen siyasallaşma eksenini kıracaktır.

Değerli dostlar,

Toplumun büyük çoğunluğu için rıza üretme mekanizmaları sakatlanmış bir iktidarın sarılacağı tek şeyfaşizmdir. Ancak, son bir yıl göstermiştir ki toplumun büyük bölümü Erdoğan’ın tek adam sultasına, baskı ve zor politikalarına boyun eğmiyor.

AKP faşizmine karşı mücadelenin bundan sonrası için kılavuzu Haziran’ın cüretidir. Bu cüret kendisini 1 Mayıs Meydanlarında; Taksimde, Kızılay’da, kentlerin yasaklı meydanlarında bir kez daha göstermiştir. Özellikle Kızılay’ı artık 1 Mayıs meydanı haline getiren Ankaralı devrimcileri selamlıyorum.

AKP’nin sokaktan korktuğu açıktır. Burada yapılması gereken eski geleneksel muhalefet biçim ve alanlarına sıkışmayı kabul etmeden isyanın kazanımlarına sahip çıkmak ve onu ilerletmek, AKP iktidarının üzerine yürümektir.

Bizler yeni isyanları bekleyerek değil bu isyana yol açan toplumsal dinamikleri örgütleyerek ilerleyeceğiz.

Beklemenin ya da AKP iktidarının yıkılışını mevcut güç ilişkileri içindeki çatışmalara bağlamanın yaratacağı tek şeyhayal kırıklığı olacaktır.

Oysa bizim çok büyük hayallerimiz var! İsyanın yeni bir tarihsel sayfayı açtığı bugün, meşruluğunu kendi taleplerindenmilitanlığını kararlılığından alan yeni bir kuruluş sürecindeyiz.

 

Üstelik biliyoruz ki kriz içindeki sadece AKP iktidarı değil sömürge kapitalizminin kendisidir. Tam da bu nedenle sınıf mücadelesinin gerçek güçlerinin belirginleştiği bugün halk iktidarı hedefimiz dünden daha yakın, “sosyalizmin mümkün” olduğunu göstermek dünden çok daha olanaklıdır. 

Biz Eşitlik istiyoruz! Özgürlük istiyoruz! Adalet İstiyoruz! Barış İstiyoruz!

Biz biliyoruz ki sokakta isyan arttıkça, halklar haklarını almak için meydanları doldurdukça onların korkuları ve çelişkileri, bizim ise umudumuz büyüyor.

Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Umudu birlikte büyüteceğiz. Direnen halkın evleri direnişle büyüyecek, direnişi büyütecek.

Bizim tarihimiz, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı direnişin onurlu tarihidir.

Biz, bayrağımızı Mahirlerden, Denizlerden, İbolardan devralmışız. Terzi Fikrilere söz vermişiz: Halkın iktidarını kuracağız!Andolsun ki, hayallerini satmayanların ülkesini kuracağız!

Yolunuz, Yolumuz açık olsun!

Oya Ersoy

Halkevleri Genel Başkanı