Halkın savaşmaya değil, kardeşleşmeye ihtiyacı var !

Çar, 10/10/2007 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Emperyalizm, içine düştüğü krizi aşmak için yeni düşmanlıklar yaratmaya çalışıyor, yeni çatışmaların yaşanmasına zemin hazırlıyor. Bu amaçla, bölge halklarını birbirine düşürürken; bir anlamda “tavşana kaç, tazıya tut” diyerek, açlık ve yoksullukla cebelleşen Ortadoğu’yu daha da büyük sorunlara sürüklüyor.

Ülkemiz de emperyalizmin bu şiddet, işgal ve imha siyasetinden etkilenen ve tarifsiz acılarla boğuşan ülkelerin başında geliyor. Beytüşşebap’da bir minibüsün taranarak 12 kişinin öldürülmesi, ardından ülkemizin değişik illerinde ölümlere ve yaralanmalara neden olan bombaların patlatılması, bu süreci tetikleyen gelişmelerdir. En son Şırnak ve Diyarbakır’da 15 askerin öldürülmesiyle tırmanan şiddet ve çatışma zemini, ülkemizde kardeşleşmenin koşullarının ortadan kalkmasına hizmet ettiği gibi, ülkemizi hızla Ortadoğu’nun kan ve nefret bataklığına sürükleyen politikaların önünü de açıyor.

Bu gelişmeler karşısında ne yazık ki, gerek ülke egemenlerinde gerekse sorunun taraflarında olumlu bir yaklaşım göremiyoruz. AKP hükümeti genel geçer açıklamalarla konuyu geçiştirirken, gelişmeleri otoriter bir yapılanmanın zemini haline getirmeye çalışıyor. Halkın haklarını bir bir yok eden yeni liberal politikaların ve dinsel gericiliğin tahakkümünün kalıcılaşmasını sağlayacak yasal ve kurumsal düzenlemelere hız veriyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, sınır ötesi operasyon için düğmeye bastı. Meclis Başkanı Köksal Toptan, “her tedbiri almaya muktedir” oldukları yönünde açıklamada bulundu. Ancak Kürt sorununda 25 yıldan bu yana uygulanmakta olan politikaların tekrar edilmesi, daha fazla kan dökülmesinden ve halklar arasında düşmanlığın güçlenmesinden başka bir sonuca yol açmayacaktır. Sınır ötesi operasyonun, uzun süredir ülkemizi Ortadoğu bataklığına çekmek isteyen ABD emperyalizminin işine yarayacağı ve sonu belirsiz kanlı bir maceraya sürükleneceğimiz açıktır. 

Öte yandan başta sivil insanları hedef seçen, şiddeti ve nefreti besleyen tutum ve uygulamalar, ülkemizde barış ve kardeşliğe hizmet etmiyor. Aksine, barışa ve kardeşliğe en fazla ihtiyaç duyan Türk ve Kürt halkları için de, yeni acı ve yıkımları doğurmaktadır. Bu nedenle, sorunun bütün tarafları, gelişmeleri ciddiyetle gözden geçirmelidir.

Ülkemiz solu, böylesi bir kanlı oyunu boşa çıkarma noktasında gerçekte tek alternatiftir. Ancak bunun için öncelikle, süregelen topyekün saldırı karşısında, emperyalizmin Ortadoğu’ya ve ülkemize yönelik dayattığı “Ilımlı İslam” ve “Büyük Ortadoğu Projesine” karşı, neo-liberalizmin vahşi sömürü ve yıkım politikalarına karşı mücadele araçlarını birlikte oluşturmalıdır. Sorunların ve tarafların peşine takılmak yerine, sorunun çözümüne yönelik iradeyi, yoksul emekçi halkımızın barışa ve kardeşliğe olan özlemleriyle birleştirmelidir.

Halkevciler, yaşanan acılara kayıtsız kalmayarak, böylesi bir ortak çabanın içerisinde olmayı başlıca görev ve sorumluluk bilmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.