Ülkenin yasaklı meydanlarında barikatları açan, Haziran isyanından 8 Mart’lara, 1 Mayıs’lara direnişi ve dayanışmayı öğrenen ve öğreten, erkek egemenliğine, faşizme, gericiliğe ve kadın düşmanlığına karşı eşitlik ve özgürlük temelinde yeni bir yaşamı bugünden örgütleyen, kendileriyle birlikte toplumun tüm ezilenlerine umut olan kadınlar ve mücadele arkadaşlarımız, mücadelemizi büyüttüğümüz ve ortaklaştırdığımız Genel Kurulu’muzu gerçekleştirdik.
Çok değil iki yıl önce gerici ve kadın düşmanı iktidarın kürtaj yasasını rafa kaldırtan kadınlar olarak, kürtaj yasağını sadece bir düzenleme olarak görmedik. Her günü erkek egemenliğine karşı mücadeleyle geçen biz kadınlar, başbakanın “3 çocuk 5 çocuk istiyorum”, “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” saldırılarına karşı Türkiye’nin her yerinde isyanımızı birleştirdik.
Ve bu isyan, her gün öldürülen, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan tüm kadınların acısının öfkeye dönüşmesiyle, Taksim’de, İstanbul’un ve diğer illerin kenar mahallelerinde, Türkiye’nin en ücra köşelerinde, Haziran ayında özgürlüğün ve eşitliğin çığlığı olarak barikatlarda yankılandı.
Türkiye’nin dört bir yanında örgütlü veya örgütsüz binlerce kadın AKP’nin kadın düşmanlığına karşı kendi hayatında söz ve karar sahibi olduğunu sokağa çıkarak gösterdi.
Savaşa, gericiliğe, şiddete, emeğimizin ve bedenimizin sömürülmesine karşı mücadele yürüten Halkevci kadınlar olarak dün genişletilmiş kadın sekretaryasında bir araya geldik. Kocaeli’nde kadın katillerinin ve tecavüzcülerinin peşini bırakmayıp dava süreçlerini kadın dayanışmasıyla takip eden, Ankara’da mahallesinde katledilen Zülfü için Zülfü Kadın Yaşam parkını var eden, İstanbul’da ve birçok kentte AKP’nin şiddet konusunda ikiyüzlü politikalarını teşhir eden Halkevci kadınlar şiddete karşı mücadelede rehber oldular.
Yaşamlarımızı ipotek altına alan erkek egemenliği ne bu iktidarla başladı ne de AKP’nin yıkılmasıyla bitecek. Ancak AKP’nin, gericiliği özel bir kadın düşmanlığı siyaseti olarak hayata geçirmesi, her gün katledilmemiz ama kadın katillerinin salıverilmesi, şiddete, tecavüze uğramamız ancak tecavüzcülerin ceza almaması, hatta kadınların suçlanması ile sonuçlanıyor. Çocuk istismarı ve katliamları cezasız kalırken ya da göstermelik cezalarla geçiştirilirken, yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın “çocuklarınıza çığlık atmayı önerin” önerisi ise çocuklarını kaybeden ailelerin değil ancak katillerin, tecavüzcülerin yüreğine su serpmiş olmalı. Berkin’in katillerini kendi mahkemelerine bile teslim etmeyen AKP’den adalet beklenmeyeceğini Uludere’de, Haziran isyanında öldürülen çocuklardan, gençlerimizden biliyoruz.
Çünkü biliyoruz ki AKP için gençlik ya kindar dindar nesil ya da hiç. Toplumun temellerini gerici piyasacı temelde kurmak, bunun için eğitim sistemini dönüştürmek temel hedefleri. Kız çocuklarının erken evlendirilmelerinin önünün açılması, ilköğretimde türban serbestisi, bu düzenlemelerin gerçek hayatta yarattığı baskılanmalar bu iktidarın gelecek tahayyülü ve bu gelecek tasvirinde bilime, eşitliğe, özgürlüğe, kadının toplumsal yaşama eşit katılımına yer yok. Ancak iktidarın toplum mühendisliği, isyanın başladığı yerde bitiyor. Bunu iktidara öğreten Haziran isyanı ve gelişecek daha nice isyanlar halkın eşit koşullarda kardeşçe yaşadığı, kadınların ikinci sınıf yurttaş sayılmadığı bir toplumun kurucu eylemi olacaktır.
Kadınların bedenlerine uzanan gerici, kadın düşmanı el, AKP tarafından savaş politikalarının kışkırtılmasıyla bölge halklarının ve özellikle kadınların yaşamlarına ve bedenlerine kasteden savaş araçlarına dönüşüyor. Suriyeli cihatçıları ülkede besleyen AKP iktidarı, cihatçı katillerin Antakya başta olmak üzere birçok kentte cirit atmasına, öte yandan Suriyeli çocukların ve kadınların köle pazarlarında satılmalarına kapı aralamıştır. Antakya’da savaşa karşı öfkesini Haziran isyanına taşıyan ve isyanın en militan, kitlesel gücünü oluşturan kadınların mücadelesi yaşam hakkını savunma mücadelesi olarak gelişmiştir ve AKP’nin savaş politikalarına karşı aktif direniş çizgisi biz Halkevci kadınlar için yaşam, onur ve barış mücadelesidir.
Haziran direnişinde, forumlarda, mahalle eylemlerinde militan ve kitlesel katılımlarıyla yer alan kadınlar, yerel yönetim seçimlerinde söz, yetki ve karar hakkı talepleriyle muhtarlık çalışmalarında buluştular. Halkın kadın muhtar adayları barınma hakkı, kreş hakkı, siyasete katılım hakkı, yaşanabilir kent hakkını en kolektif ve dayanışmacı mücadele süreçlerinde ifade ettiler. Yerel seçimler bitti ancak bugün de aramızda olan kadın muhtar adaylarımızla birlikte, kadınların yönettiği kentler ve mahalleler için ev ev, sokak sokak çalışmaya, mücadeleye devam ediyoruz.
Halkevci kadınlar yeni, güçlü ve gücünü dayanışmadan ve mücadelenin birleştirici etkisinden alan kadın hareketinin bir bileşeni olarak her yaştan, her kesimden kadının sokakta, mahallede, işyerinde yoldaşı, kız kardeşi olarak mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Ve bu mücadelenin yol haritasını her mahallede, her Halkevi şubesinde, her sokakta yaptığımız eylemlerle çiziyoruz. Erkek egemenliğine, gericiliğe karşı mücadelemizi, bulunduğumuz her yerde, yaşam alanlarında eşitliği yeniden kurmak için bir bayrak haline getiriyoruz.
Kadın Sekretaryası buluşmasında erkek egemenliğine karşı, AKP’nin kadın düşmanı siyasetine karşı çizdiğimiz hattı, bu yaz temmuz ayının sonunda yapacağımız yaz kadın kampı ile daha kitlesel ve yoğun bir biçimde tartışarak belirginleştirmeyi hedefliyoruz.
Halkevci kadınlar olarak biliyoruz ki daha alacak çok yolumuz var. Kadın mücadelesini büyütme iddiasında olan morlu turunculu kadınlar barikatlarda cesaretleriyle, yaratıcılıklarıyla direnişi daha da büyütecek. Mahallelerden kent merkezlerine kadar tüm kadınların dahil olabileceği mücadele araçlarını geliştirmek, yapılan en ufak çalışmayı görünür kılmak üzere elimizdeki her imkanı daha etkili kullanacağız.
Eşit ve özgür yaşamın kurulmasının kadın düşmanlarına karşı mücadeleyi büyütmekten geçtiğini biliyoruz. Nerede bir kadın katliamıyla karşılaşsak bunun sebebinin elbette bin yıllık erkek egemenliğinden ama öte yandan başbakanından bakanına kalemşorlarına kadar “kadın erkek eşit değildir” diyen AKP’lilerin kadın düşmanlığını toplumun tüm hücrelerine zerk etmesinden kaynaklandığını biliyoruz.
Erkek egemenliğinin tüm görünümlerine karşı mücadeleyi, toplumdaki eşitsizliklerin kaldırılma mücadelesinin temel şartı olarak görüyor; kadınların kendileriyle birlikte toplumun tüm ezilenlerini özgürleştirecek eylemi yaratacağını biliyoruz.
Haziran İsyanı’nın yıldönümünde kırmızlı, siyahlı, tencereli, tavalı hallerimizle, isyanımızla sokaklarda, meydanlarda olacağız. Nasıl ki yasaklı meydanları, caddeleri daha önce açtık, yine irademizle sokakları özgürleştireceğiz.
Halkevci Kadınlar olarak sokağa çıkan, çıkamayan, isyan eden edemeyen tüm kadınların çığlığını hissederek, bedenlerine, emeklerine uzanan gerici ve kadın düşmanı eli iterek, eşit ve özgür bir dünyayı kurma mücadelesini büyütmeye devam edecek, eşit ve özgür bir yaşamı yaratıcı ve erkek egemenliğini yıkıcı eylemimizle kuracağız.
İşte bu yüzden sadece kendimiz, kendi özgürlüğümüz için değil, insanlığın özgürleşmesi için de adımları önden atmaya, sokaklara…
Dilşat Aktaş
Halkevleri Kadın Sekreteri