NEOLİBERALİZME,
ERKEK EGEMENLİĞİNE,
GERİCİLİĞE,
AKP’YE KARŞI ,
GERÇEK YURTTAŞLIK HAKLARINI SAVUNAN KADINLAR
11 EKİM CUMARTESİ
SAAT 12.00’TE
İSTANBUL HALKEVİ’NDE BULUŞUP TAKSİM’E YÜRÜYECEK
BASIN AÇIKLAMASI : SAAT 12.45 - GALATASARAY MEYDANI
İnsanlığın yarısını oluşturan biz kadınlar, ucuz ve karşılıksız emeğimizle hayatı yaratıyoruz. Halkın yarısını oluşturan biz kadınlar, kapitalizmin ve erkek egemenliğinin mağdurlarıyız.
Evde, işyerinde, tarlada hayatı yaratan bizler, kapitalizme ve neo-liberalizme; ırkçılığa ve savaşlara; gericiliğe ve yoksulluğa isyan ediyoruz. Kadınların kendi kaderlerini belirledikleri, özgür ve eşit bir toplumun özgür, eşit yurttaşları oldukları bir dünya istiyoruz.
Kâğıt üstünde eşit yurttaş sayıldığımız 21. yüzyılda bile, erkekler, patronlar ve devlet karşısında hâlâ tam ve eksiksiz yurttaşlık haklarımıza sahip değiliz. Kadınlara 1934 yılı kadar eski bir tarihte seçme ve seçilme hakkını tanımakla övünen Türkiye’de yıllardır uygulanan sermaye ve erkek egemenliği yanlısı, gerici-muhafazakâr-ırkçı politikalar, toplumsal ve politik hayata katılım hakkımızı gasp ediyor; politik hayatta bizleri devletin ve siyasi partilerin vitrin süsü haline getiriyor. Siyasete eşitçe katılmak için pozitif ayrımcılık talep ettiğimiz zaman aşağılanıyor ve “Ruanda’ya kadar” kovuluyoruz. Ama bizleri Ruanda’ya kovanlar, bedenlerimizi kendi gerici siyasetlerinin malzemesi haline getirmekten vazgeçmiyorlar. Militarizmin ve her türlü bireysel şiddetin sopası, siyasal ve toplumsal hayata kendi farklılıkları ile eşit biçimde katılma hakkını kullanmaya çalışan kadınların sırtından hiç inmiyor.
Kadınları piyasanın ve erkeklerin insafına bırakan ve kamusal alanı tahrip eden neo-liberal politikalar; yaygınlaşan cemaatçilik, kadınların kamusal özneler olarak gelişme şansını ortadan kaldırıyor. Her türlü hakka düşman AKP hükümeti, yoksulluğun ve gericiliğin cenderesi altındaki kadınların sağlık ve sosyal güvenlik alanlarındaki kazanılmış haklarını gasp ediyor. Su, barınma, ulaşım ve eğitim gibi kadınlar için özel önem taşıyan sosyal haklar amansız bir saldırıya uğruyor. Dinsel muhafazakarlık bir kez daha piyasanın ve erkeklerin imdadına koşuyor.
AKP hükümeti neo-liberal politikalarla kamusal alandan dışladığı milyonlarca kadına, evde çalışan ucuz işçiler olarak, “en az üç çocuk” doğurması gereken kuluçka makineleri olarak, yoksul-işsiz ev kadınları olarak evlere kapatılacakları bir toplum vaat ediyor. “Büyük kapatmanın” simgesi olan türban, kamusal alana çıkmak isteyen milyonlarca kadına, gerici erkek egemenliğine ödemesi gereken bir diyet olarak dayatılıyor. Kadınların sosyal haklarını gasp edenlerin, dilencileştirilmiş yoksullar ordusunun neferleri yoksul kadınların ayaklarının altına serdikleri cennet, yoksullara dağıtılan erzak paketlerinden ibaret kalıyor.
Kadınların toplumsal ve siyasal hayata tam ve eksiksiz yurttaşlar olarak katılması olasılığından dolayı dehşete düşen egemenler, kendi sömürü ve baskı düzenlerini kadınların köleliğiyle pekiştirmeye çalışıyor.
Bizler, hayatı yaratan, insanlığın ve halkın yarısını oluşturan kadınlar, piyasanın da, kocanın da kölesi olmak istemiyoruz. Evlere kapatılmak, emeğimizi yağmalatmak, mal olarak alınıp satılmak, siyasette ve toplumsal hayatta daha fazla itilip kakılmak istemiyoruz. Tam ve eksiksiz yurttaşlar; tam ve eksiksiz insanlar sayılacağımız, kendi hayatlarımız üzerinde söz, yetki, karar ve iktidar sahibi olacağımız bir dünyanın yalnızca, gerçek sosyal ve politik haklarımızı kazanarak mümkün olacağını biliyoruz. Neoliberalizmi, erkek egemenliğini, gericiliği aklayanlardan hesap sormak istiyoruz. Halkın ve insanlığın yarısı olarak haklarımızı istiyoruz, alacağız!
1. Bütün kadınların etnik köken, dinsel inanç, yaş, medeni durum, meslek ve eğitim durumlarına bakılmadan ve kendilerinden başka kimsenin onayına gerek olmadan, toplumu değiştirme mücadelesine katılma hakları vardır. Direnme ve mücadele etme hakkı en temel insan hakkı, insanın kendisini gerçekleştirmesinin en önemli şartıdır. Halkın hak mücadelesi örgütleri, kadınların bu temel hakkının gerçekleşme alanı ve en büyük güvencesidir. Bütün kadınları kendileri, çocukları, toplum ve insanlık için verilen temel hak mücadelelerinde yer almaya; bu mücadelelerin en önünde durmaya ve emek örgütlerini kadın militanlığını geliştirmeye çağırıyoruz.
2. Bütün kadınların evin dışında çalışma, adil-eşit bir ücret alma ve örgütlenme hakları vardır. Eşdeğer işe eşit ücret verilmeli; kadınlar istihdamın her alanında yer almalıdır. Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü sözlü, fiziksel ve cinsel şiddet ve cinsiyetçi uygulamalar önlenmeli; işe alma ve işten çıkarmada cinsiyete ve evlilik statüsüne dayalı ayrımcılık ortadan kaldırılmalı, “kadın işi” sınıflandırması son bulmalıdır. Kadınları baba ya da kocaya bağımlı kılan, sosyal güvenceyi yok eden SSGSS yasası iptal edilmelidir. Aynı yasanın sosyal güvenlik kapsamı dışında bıraktığı ev eksenli çalışma, ev hizmetlerinde çalışma, tarımda ücretsiz aile işçiliği gibi her tür çalışma biçimi, iş kanunu kapsamı ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Kadınların ev ve aile içinde gerçekleştirdikleri üretim, değer yaratan toplumsal üretimin sosyal güvenlik hakkı getiren bir parçası sayılmalıdır. Kadınlara, bazı mesleklere verilen fiili hizmet zammı ve cinsiyete dayalı yıpranma payı hakkı tanınmalı, erken emeklilik hakkı verilmelidir. Tüm dünyada çalışanlarının yüzde 90’ını kadın işçilerin oluşturduğu serbest bölgeler kapatılmalı; iş kanunu demokratikleştirilerek tüm bölgelerde uygulanmalıdır.
3. Bütün kadınların kaç çocuk sahibi olacaklarına karar vermeye, çocukları için sağlıklı, eşit, parasız kamusal bakım hizmetlerinden yararlanmaya ve bu hizmetleri yönetmeye hakları vardır. Çalışanların kadın ya da erkek olmasına bakılmadan özel ve kamusal tüm işyerlerinde ve bütün mahallelerde kamusal, ücretsiz ve nitelikli eğitim veren çocukbakım evleri ve kreşler açılmalıdır. Doğum izni kadını ve erkeği eşdeğer biçimde kapsayarak genişletilmelidir. Kadınların doğurganlığının bir tehdit ve denetim aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmelidir.
4. Kadınların kendileri ve çocukları için temel sağlık ve sağlıklı beslenme hakları vardır. Sağlık politikaları kadın ve erkeğin farklılıklarını dikkate alan bir bakış açısıyla parasız, eşit ve demokratik bir biçimde yeniden düzenlenmelidir. Bütçeden kadın ve çocuk sağlığı ile yaşlı-hasta bakımına ayrılan pay artırılmalıdır. Birinci basamak sağlık hizmetini ortadan kaldıran ve en çok kadınları etkileyen Genel Sağlık Sigortası Yasası iptal edilmelidir. 500 bin nüfusu olan her mahallede kadın-çocuk sağlığına yönelik yeterli koruyucu kamusal sağlık birimleri bulunmalıdır. Koruyucu sağlık anlayışının yerini alan tedavi edici sağlık anlayışına ve özelleştirme, piyasalaştırma uygulamalarına son verilmelidir. Evli ya da bekâr tüm kadınlara ücretsiz sağlık güvencesi ve emeklilik hakkı sağlanmalıdır.
5. Kadınların eğitim hakkı vardır. Eğitim, eşit, parasız, kamusal ve anadilde bir hizmet ve kadınları özgürleştiren bir alan olarak örgütlenmelidir. Eğitimin tüm düzeyleri, öğretmenlerin eğitiminden ders kitaplarına kadar, cinsiyetçilikten ve kadınlar üzerindeki sistemli baskının kaynaklarını oluşturan milliyetçilik, ırkçılık ve dinsel gericilikten arındırılmalıdır. Kız çocuklarının okula gönderilmesinin önündeki ekonomik, toplumsal ve ideolojik engellerle kapsamlı bir mücadele yürütülmelidir.
6. Kadınların kent hakkı vardır. Kentler merkezleri, sokakları, kültür, sanat ve spor alanlarıyla gündüzleri ve geceleri kadınların hakkıdır. Kadınların sağlıklı bir konut ve çevrede yaşama hakkı güvence altına alınmalı; yoksul kadınları kentin dışına atıp evlere kapatan ve çalışma olanaklarını iyice kısıtlayan kentsel dönüşüm projeleri son bulmalı; kadınların temiz, ucuz suya ulaşım hakları güvence altına alınmalı; hayatlarını zorlaştıran enerji özelleştirmeleri iptal edilmeli; ev kadınlarına ucuz ulaşım hakkı tanınmalıdır.
7. Kadınların kendi kaderlerini özgürce belirleme, kendi eşlerini seçme, evliliğe zorlanmama ve kendi bedenleri üzerinde söz ve karar hakları vardır. Kadınların erkek egemen ahlak anlayışı nedeniyle namus cinayetlerine kurban gitmesi; mal gibi alınıp satılması; istemediği kişilerle evlenmek ya da evlenmek zorunda bırakılması, bedeninin dinsel ya da ataerkil gerekçelerle kapatılması ve bu eylemlerin yasalar ve erkek egemen yargılarla teşvik edilmesi insanlık suçudur. Kadınları erkeğin, ailenin, cemaatin malı haline getiren toplumsal ilişkilere karşı köklü dönüşüm politikaları kadınlar tarafından yürürlüğe konulmalıdır.
8. Kadınların aile üyeleri, arkadaşları, devletin kolluk güçleri ve sokaktaki herhangi birinden hiçbir biçimde şiddet görmeme hakları vardır. Tecavüz sert biçimde cezalandırılmalıdır. Kadına dönük fiziksel, sözel, psikolojik ve cinsel şiddeti önlemeye dönük kapsamlı politikalar geliştirilmeli; ceza yasaları ve iş yasaları buna göre düzenlenmeli; şiddete uğrayan kadınlar koruma altına alınmalı, ihtiyaca uygun sayıda sığınma evi açılmalıdır.
9. Kadınların içinde yaşadıkları toplumun her düzeyinde siyasete katılma, özgür ve eşit koşullarda seçilme ve yetki sahibi olma hakları vardır. Kadınların siyasete ve toplumsal yaşama katılımının önüne konulan bütün engeller ve önkoşullar gayrı meşrudur. Kadınların siyasete katılmasının önündeki bütün yasal, toplumsal, dinsel ve ideolojik engellerle, kadın kotası dâhil her türlü demokratik araçla mücadele edilmelidir. Siyaset para ve erk sahiplerinin kadın bedenini de kullandıkları kirli bir oyun olmaktan çıkmalı; kadınların ve insanlığın kendi sorunlarını çözmek için söz, yetki, karar ve iktidar sahibi oldukları bir doğrudan demokrasi faaliyeti olarak yeniden örgütlenmelidir.
10. Kadınların barış içinde yaşama hakları vardır. Türkiye’de kadına dönük şiddetin ortadan kaldırılmasını sağlayacak ortamın oluşması için erkek egemen kavramlar olan militarizm, ırkçılık ve milliyetçiliği körükleyen kirli savaş sona erdirilmelidir. Kürt ve Türk kadınlarının Anadolu’da barış içinde yaşama hakkı kutsal bir hak olarak güvence altına alınmalıdır.