Kadınların krize karşı şartları var

Çar, 17/06/2009 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Son yıllarda yaşanalar biz kadınlar için nasıl bir dünyanın yaratılmak istendiğini apaçık ortaya koyuyor. Artık neredeyse her gün bir kadının “namus” adını verdikleri ikiyüzlü ahlak sisteminin kurbanı olduğuna, şiddetin her türünü evde, işyerinde, sokakta yaşadığına tanık oluyoruz.

Yaşamlarımıza kasteden erkek egemenliği kendisini yaşamın her alanında gösteriyor.

Krizin sorumlusu olarak kadınların iş istemesi gösteriliyor; Devlet Bakanı Mehmet Şimşek utanmadan “İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor” diyor. Çevre ve Orman Bakanı da devlet bakanı ile aynı fikri paylaşarak kendisinden iş isteyen kadınlara “Evdeki işler yetmiyor mu” diyor. Bu bakanlara devletin görevinin iş isteyen kadınları suçlu olarak göstermek değil, herkese iş ve sosyal güvence sağlamak olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Evet kriz zamanlarında ilk olarak biz kadınlar işten atılıyoruz, zaten düşük olan ücretlerimiz daha düşürülüyor. Evde yaptığımız yemek, çocukların bakımı, yaşlı bakımı, temizlik işten bile sayılmıyor.

Ürettiklerimizin, emeğimizin bir değer olarak görülememesi bir yana son Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile babanın ya da evliysek kocanın bakımına muhtaç hale getiriliyoruz.

Evde parça başı iş artık çok daha yaygın. Üç kuruşa tüm gün kölece, sigortasız çalışarak iplik ayıklıyor, elektronik parçaları birleştiriyoruz. Yaptığımız iş evin bütçesine katkı olarak görülürken, dört duvar arasındaki esaretimiz devam ediyor.

Evdeki tüm yükü omuzlayan biz kadınlar istihdama ise ancak kayıtdışı biçimlerde ya da en ucuz emek olarak katılabiliyoruz.

İçinde bulunduğumuz kriz ortamında bir yandan da zamlar birbiri ardını kovalıyor. Suya, elektriğe, doğalgaza ve ulaşıma yapılan zamlar yaşam koşullarımızı daha kötüleştiriyor. Sosyal hayata katılımımızın önünde duran engellere yeni engeller ekleniyor.

Kriz, işten atılmalar, işsizlik, yoksulluk insanca yaşama koşullarını ortadan kaldırırken, evde, işyerinde, sokaktaki şiddetin kadınların yaşamına yönelmesi bir tesadüf değil.

Kadınların yaşamını erkeğin, ailenin, cemaatin malı haline getiren bir toplumda, erkek egemen ahlak anlayışıyla işlenen cinayetler, şiddet olayları artıyor, kadınlar istemedikleri evliliklere zorlanıyor ve tüm bu eylemler erkek egemen yargılarla teşvik ediliyor.

Yoksullaştırdıkça gericiliği dayatan, gericileştirdikçe yoksullaştıran bir iktidar karşısında sessiz kaldıkça gericilik her gün biraz daha ve farklı biçimlerde kendini dayatıyor. Üzmez tahliye ediliyor, Üzmezi protesto eden Halkevci ve Kolektifçi iki kadına 15 yıl istemiyle dava açılıyor, İstanbul eski Emniyet Müdürü Cerrah bir cinayete kurban giden Münevver’in ailesine “çocuklarına sahip çıksalarmış” diyebiliyor. Kocasından dayak yiyen, bıçaklanan, annesi öldürülen Nahide Opuz’un AİHM başvurusunun ardından Türkiye’ye ceza verilmesi karşısında Başbakan ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı karara itiraz ediyor, utanç verici buluyorlar. Asıl utanç verici olan aile içindeki şiddeti görmezden gelen ve sonu ölümle sonuçlanan, işkenceye varan şiddet olayları karşısında önlem almayan hükümetin tavrıdır.

Biz kadınlar, baskı ve şiddet karşısında başımızı önümüze eğip evde oturmamızı bekleyen erkek egemenliğini ancak birleşerek ve direnerek yeneceğimizi biliyoruz.

Tüm kadınların kriz karşısında insanca yaşam koşullarının sağlanması için derhal yerine getirilmesi gereken şartları bellidir:

-                     Tüm kadınlara iş, sosyal güvence, asgari ücret düzeyinde geçim ödeneği sağlansın.

-                     Eşdeğer işe eşit ücret verilsin.

-                     Çalışanların kadın ya da erkek olmasına bakılmadan özel ve kamusal tüm işyerlerinde ve bütün mahallelerde kamusal, ücretsiz ve nitelikli eğitim veren çocuk bakım evleri ve kreşler açılsın

-                     Temel tüketim maddelerine ve hizmetlerine yapılan zamlar geri alınsın.

-                     Kadınları şiddet karşısında korumasız bırakan yasalar ve sistem karşısında her ilçeye ihtiyaç oranında sığınma evi açılsın.

-                     Kadınları baba ya da kocaya bağımlı kılan, sosyal güvenceyi yok eden SSGSS yasası iptal edilsin.

-                     Aynı yasanın sosyal güvenlik kapsamı dışında bıraktığı ev eksenli çalışma, ev hizmetlerinde çalışma, tarımda ücretsiz aile işçiliği gibi her tür çalışma biçimi, iş kanunu kapsamı ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınsın.

-                     Kadınların ev ve aile içinde gerçekleştirdikleri üretim, değer yaratan toplumsal üretimin bir parçası sayılsın. Kadınlara, bazı mesleklere verilen fiili hizmet zammı ve cinsiyete dayalı yıpranma payı hakkı tanınsın ve erken emeklilik hakkı verilsin.

-                     Kadınların temiz, ucuz suya ulaşım hakları güvence altına alınsın, ev kadınlarına ucuz ulaşım hakkı tanınsın. Ulaşım 06.00-09.00 ve 17.00-21.00 saatleri arasında ücretsiz olsun.

Tüm bu taleplerimizi dile getirmek için, 21 Haziran’da Ankara’da gerçekleştireceğimiz 10’lar Krize Karşı Halkın Şartları İçin Yürüyor eyleminde olacağız.

Yaşasın Kadın Dayanışması

HALKEVCİ KADINLAR