Başbakan’ın çok sevdiği “Özel sektör mantığı” son olarak Balıkesir’de 13 canımızı aldı. Bir kez daha canımız yandı, bir kez daha öfkemiz katlandı.
Madende ölenler bu ülkenin aynı kaderi paylaşan milyonlarından 13’üdür. Onlar tarımda yaşanan yıkım sonrası itildikleri yoksulluk sonucu madenlerde asgari ücrete, sigortasız, güvencesiz çalışmak zorunda bırakılanlardır. Toprak altında kalanlar Başbakan’ın “gözünüzü toprak doyursun” diyerek azarladığı köylülerdir.
Aynı patrona ait madende dört yılda üçüncü kez patlama yaşanmasının başlıca sorumlusu AKP iktidarıdır. Erhan Ortaköylü’ye ait madende 2006 yılında yaşanan katliamın ardından “Bunlar madenciliğin tabiatı icabıdır” diyen Bakan Hilmi Güler ve bu zihniyeti taşıyan partisi iş cinayetlerin sorumlusudur. Zira unutulmamalıdır ki, o tarihte de “grizuya karşı korumalı olmadığı” tespit edilen ocağın çalışmasına göz yumulduğu anlaşılmıştır.
AKP hükümetinin bu tavrı patronların kar hırsıyla iş güvenliği önlemlerini azaltmalarını tabii hale getirmiş ve aynı patronun madenlerinde bugüne kadar iki işçi daha yaşamını yitirmiştir. Diğer maden patronları da AKP hükümetinden aldıkları cesaretle işçilerin canını yok saymışlardır. Aralık ayında Bursa’da yaşanan katliamda da madenin defalarca uyarı almasına rağmen faaliyetlerini sürdürdüğü ortaya çıkmıştır. Bu yüzden AKP hükümetinin tavrı basitçe “sorumsuzluk veya seyirci kalmak” olarak nitelendirilemez. Hükümet maden işletmesi kılığındaki cinayet şebekelerine yardım ve yataklık etmektedir.
Başbakan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 20 gün önce madeni denetlediğini söyleyerek cinayetteki sorumluluklarını ört bas etmeye çalışmaktadır. Oysa bu sözler cinayetin suç ortaklığının itirafıdır. Her zamanki gibi denetimler patronların cinayetlerine engel olmamıştır.
Maden işletmelerinde iş güvenliğinin garantisi, güvenlik olmadan çalışmama hakkını savunabilecek işçi örgütlülüğüdür. Son dönemde katliam yaşanan tüm madenlerin sahiplerinin azılı bir sendika düşmanı olması da tesadüf değildir. Balıkesir’deki madenin sahibi Erhan Ortaköylü 2006 yılında sahip olduğu bir madende sendikaya üye olan tüm işçileri işten çıkartmıştı. Benzer şekilde Bursa’daki katliamın yaşandığı madenin sahibi Nurullah Ercan’ın sendika üyesi olan Gökçesu maden işçilerini işten attığı hafızalardadır. Patronlar sendikayı kapı dışarı ederek, işçileri ölüme mahkûm etmeye çalışmaktadır. Bu noktada AKP hükümetinin son dönemde iyiden iyiye yükselen sendika düşmanlığının arkasında da işçilerin canı pahasına patronların çıkarlarını savunmak yatmaktadır.
Bugün madenlerde çoğunlukla taşeron çalıştırma sistemi uygulanmaktadır. Taşeron çalıştırma tersanelerde, sağlık alanında ve belediyelerde yaygındır ve bu iş kolları her gün ölüm ve facia haberleriyle gündeme gelmektedir. Taşeron çalıştırmayı ana çalışma biçimi haline getiren, tüm işçileri güvencesiz çalışmaya zorlayan AKP hükümeti, işçileri köle haline getirmeye çalışmaktadır. Hakkını arayan, iş güvencesi isteyen Tekel işçilerine “dışarıda milyonlarca işsiz var” diyen Tayyip Erdoğan’ın işçilere mesajı açıktır: Ya ölümüne kölece çalışın ya da işsiz kalırsınız. İşte bu dertle, AKP iktidarı 4-C, taşeron, istihdam büroları gibi çeşitli adlar altında örgütsüz ve güvencesiz çalıştırmayı yaygınlaştırmaktadır.
Suçu örtbas etmeye çalışan bir cenaze levazımatçısı gibi davranan AKP hükümetinin üzerinde işçilerin kanı vardır! Tekel’den madenlere tüm işçileri güvencesizliğe, köleliğe ve ölümüne çalışmaya mahkum etmeye çalışan AKP hükümeti işçi sınıfının düşmanıdır!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı derhal istifa etmelidir. Kendi döneminde arka arkaya yaşanan katliamlar karşısında koltuğunda oturması, sermaye çıkarları adına cinayet örtbas etmeyi görev bellediklerinin bir kere daha itiraf edilmesi anlamına gelecektir.
Yaşananların nedenini “anlamakta zorlandıklarını” söyleyen ve hatta aynı Tuzla’da yaptıkları gibi maden kazalarında da suçu işçilere atmaya kalkışan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer derhal istifa etmelidir.
Tüm işçiler için iş güvencesi ve örgütlenme hakkı teminat altına alınmalıdır.
Bizler Halkevleri olarak bu ölüm ve kölelik düzenine karşı insanca yaşam, güvenceli iş mücadelemizi sürdüreceğiz!
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Sekreteri