Değerli basın emekçileri;
Kentimizin mülki amirlerine yapmış olduğumuz uyarılar dikkate alınmayarak barış talebi gazlarla,plastik mermilerle,tomalarla,tazyikli sularla boğulmak istenmiş, hoş görü kenti Antakya, savaş kentine çevrilmiştir
1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Saray Caddesi'nde Hatay Halkevi'nin de bileşeni olduğu “Suriye’ye Emperyalist Müdahaleye Hayır Platfırmu" tarafından gerçekleştirilen barış etkinliğinin hemen ardından Valilik makamı tarafından kentte yapılacak her türlü açıklamaya yasaklar getirilmişti. Valilik bu yasağı “kentimizn huzur ve güvenliğinin sağlanması” gerekçesiyle alındığını ve bundan kesinlikle taviz verilmeyeceğini ilan ederek halkın demokratik tepkilerinin önüne geçmeye çalıştı.
Suriye’de yaşanan gelişmelere seyirci kalmamızı salık veren Valiliği uyararak, alınan kararın anti demokratik olduğunu, derhal bu karardan vazgeçilmesini aksi takdirde olumsuz gelişmelerin olabileceğini söylemiştik.
Dün(16 Eylül) yaşanan gelişmelerde bu uyarılarda ne kadar haklı olduğumuzu göstermiş oldu.
1 Eylül günü Saray Caddesi'nde barış talebini dinlendiren 10 bini aşkın insan yapılan açıklamanın ardından evlerine huzurlu bir şekilde dönerken 16 Eylül günü Doğuş Okulları önünde barış talep eden binler Valiliğin yasakçı zihniyeti sonucu evlerine yaralı bir şekilde döndü.
16 Eylül günü İşçi Partisi tarafından organize edilen “Suriye-Türkiye Kardeştir” buluşmasına barış talebini haykırmak için gelen Hatay halkına yaşatılan zulmün sorumlusu başta Valilik olmak üzere İl emniyet müdürlüğü ve İşçi Partisi yöneticileridir.
İşçi Partisi yöneticilerinin yaptığı buluşma çağrısına cevap veren halkı polisin kurduğu barikatların önünde yalnız bırakarak alandan uzaklaşması, Valiliğin emriyle İl Emniyet Müdürlüğünün de gaz bombaları, biber gazı,cop ve tazyikli suyla müdahale etmesi çok sayıda yurttaşımızın yaralanmasına, atılan gazdan zehirlenmesine neden olmuştur.
Polisin sert müdahalesi halkımızın mahallelerine çekilmesine rağmen sürmüş, mahalle araları, ara sokaklar savaş alanına çevrilmiştir.
Polisin halka karşı bu kadar öfkeyle saldırmasını sağlayan motivasyonu nerden aldığını inanın merak ediyoruz.
Atılan gaz bombaları ve biber gazından kurtulmak için halkımızın sığındığı parklar, alış veriş merkezleri, hastaneler, alevi yurttaşlarımızın ibadet için kullndıkları türbeler bile polisin müdahalesine maruz kalmıştır.
Saat 16.00 civarı başlayan saldırı gece geç saatlere kadar sürmüştür.
Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz’e atalarımızın sözünü hatırlatıyoruz: “Rüzgar eken Fırtına Biçer”
Hatay halkının “Savaş değil Barış İstiyoruz!” talebine plastik mermiyle cevap verilirse;
Hatay halkının “Kentimizde huzur istiyoruz!” talebine gaz bombalarıyla cevap verilirse;
Hatay halkının “Suriye Halkı Yalnız Değildir!” söylemine biber gazlarıyla, Panzerlerle, Tomalarla, tazyikli sularla cevap verilirse bu halkın sevgisini değil öfkesini çekersiniz.
Halkın Barış özleminden, kardeşlik isteğinden, huzur talebinden korkmayın.
Polis barikatlarını bu taleplerin önüne değil paralı askerlerin, El-Kaidecilerin önüne kurun.
Kentimizde huzur ve bölgemizde barışın egemen olması için Valiliğin ilk başta kentimizde ev tutup yerleşen El-Kaidecileri sınır dışı etmesi,
Mülteci kamplarını halkın denetimine açması ve halkın ifade özgürlüğü önünde olan bütün engelleri kaldırması gerekmektedir.
Yapmış olduğumuz açıklamanın basın savcılığı tarafından dikkate alınarak halkın barış istemine sert bir şekilde müdahele eden, onlarca yurttaşımızın yaralanmasına ve gazdan zehirlenmesine neden olan emniyet yetkilileri ve emir erleri hakkında soruşturma açılmasını talep ediyoruz.
Hatay Halkevi Başkanı
Eylem Mansuroğlu