“SSK, Türkiye işçi sınıfının sosyal güvenlik kurumu olarak 1946 yılında kurulmuştur ve işçilerle onlar adına işverenler tarafından ödenen primlerle finanse edilmektedir. Yasal olarak idari ve mali özerkliğe sahiptir.
SSK’nın bütün hastanelerinin, bütün dispanserlerinin, bütün sağlık istasyonlarının, bütün taşınır ve taşınmaz mallarının sahibi işçisi, emeklisi ve onların aileleriyle Türkiye işçi sınıfınındır.
SSK 58 yıldır fabrikalarda, inşaatlarda, maden ocaklarında en ağır çalışma ve sömürü koşullarında çalışan, onbinlercesi iş kazalarında ölen, sakat kalan işçilerin emeği, birikimi ve alınteriyle ayakta durmaktadır.
İki yıldır SSK’ya tek çivi bile çakmayan, SSK kaynaklarını başta kendi yandaşı İslami sermaye olmak üzere özel sağlık sektörüne aktaranlar şimdi de bütün bu birikime el koymak ve SSK sağlık kurumlarını parçalayarak tasfiye etmek için hazırladıkları yasa taslağını Bakanlar Kurulunda imzaya açtı. İmzaya açılan bu yasa IMF ve Dünya Bankası direktifleri doğrultusunda Türkiye halkının sağlığını pazarlamayı amaçlamaktadır.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ tasarıyı savunurken, “eşit bölüşümü sağlayacak bir uygulamadır. SSK, Bağ-Kur, Yeşil Kart, Emekli Sandığı gibi farklı uygulamalar ortadan kalkacak. SSK Sağlık Bakanlığı ortak kullanım protokolü ile güzel hizmet verdik. SSK’lılar da iyi hizmetten yararlanacak. Sağlık Sigortacılığı uygulamasına geçilecek.” demektedir.
Bizler; bu memleketin emekçileri bugüne kadar sürekli olarak vergilerimizi ödedik. Ödediğimiz vergiler bize yol, su, elektrik, hastane olarak geri dönecekti. Ancak içtiğimiz sudan, geçtiğimiz yoldan, kullandığımız elektrikten ayrıca para alındığı yetmiyormuş gibi bugün sağlığımızı ve yaşamımızı da kapitalistlere satmaya çalışıyorlar. Genel Sağlık Sigortası dedikleri sistem genel olarak böyle. Yani paran varsa hastaneye gidebileceksin, tedavi olacaksın. Paran yoksa hastane kapısında öleceksin.
SSK’ya bağlı hastaneler, dispanserler Türkiye işçi sınıfının malıdır. AKP hükümeti neye dayanarak bu kurumlar üzerinde hak iddia etmektedir. Hangi hakla bunları yabancı sermayeye ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekmektedir.
Dün Aydos’ta yoksul halkın evini yıkanlar tüm ülkede herkesin evini yıkmaya hazırlanmaktadırlar.
AKP hükümeti sağlık kurumlarını birleştirmek ve sorunları halletmek mi istiyor?
O zaman tüm özel hastaneleri kamulaştırsın, ödediğimiz vergileri savaşa, faize, rantçılara dağıtmak yerine eğitimin ve sağlığın bütçedeki paylarını artırsın.
40 bin civarında sağlık teknisyeni, hemşire, doktor işsiz durumdayken bunlara yeni sağlık tesisleri açarak iş imkanı yaratsın.
Her mahalleye en az bir sağlık ocağı, dispanser açsın. SSK, gerçek sahiplerine yani işçilere ya da işçi temsilcilerine ve çalışınlarına devredilsin.
Biz emekçiler olarak bu soyguna izin vermeyeceğiz.
Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!