Suriye’de emperyalistler ve Aktif taşeron Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın müdahalesinin yarattığı uzun ve kanlı iç savaş sürüyor. Hızla silahlandırılan ve ülke dışından taşınan on binlerce cihatçı eliyle süreklileştirilen kirli ve ahlaksız bir savaş yürütülüyor. Emperyalizmin, Ortadoğu’daki ortakları işbirlikçi Körfez monarşilerinin ve Türkiye’nin Sünnilik ekseninde bölgeyi yeniden sömürgeleştirmek ve rakip olasılıkları bertaraf etmek için yürüttükleri, cihatçıları kullanarak sorumluluklarını gizlemeye çalıştıkları ahlaksız ve kirli bir savaşla karşı karşıyayız.
AKP iktidarının başından beri bu savaşı bizzat örgütlediği, tıbbi ve lojistik destek sağladığı, sınır hattında cihatçı koridorları açtığı, silah ve mühimmat taşıdığı defalarca belgelendi. Emperyalistlerin, Türkiye, Katar, Suudi Krallığının doğrudan desteklediği cihatçılar, dünya tarihinin gördüğü en kirli ve en ahlaksız savaş yöntemlerini tüm dünyanın gözleri önünde sergilemektedirler. Alevi, Şii, Ezidi, Hıristiyan oldukları için insanların öldürülmesi, bunlara dehşete düşürücü işkenceler yapılıp görüntülerinin yayımlanması, yerlerinden yurtlarından göç ettirilmesi, kadınların ve kız çocuklarının seks kölesi haline getirilmeleri gibi insanlık suçları emperyalistlerin ve Türkiye gibi işbirlikçilerin destekleriyle gerçekleşmektedir.
İslam Devleti (IŞ)İD’in yaptığı vahşi katliamlar gösterilerek adeta insanlar diğer cihatçı çetelerin yöntemlerine razı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bir ABD ve Türkiye ortaklığı olan “Eğit-Donat” projesi ile eğitilip silahlandırılan cihatçılar farklı adlar taşısalar da El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’ne eklemlenmektedir. AKP’nin dünyaya “ılımlı” diye sunduğu bu örgütlerin yaptıkları ile IŞİD dahil tüm cihatçıların yaptıkları arasında bir fark yoktur. Savaşın uzun seyrinde yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda ve son olarak 25-26 Nisan günlerinde Hatay’ın dibindeki Cisr eş-Şuğur’un İştebrak köyünde yaşananlar ortada katliamı aşan bir durum olduğunu bir kez daha göstermektedir. Alevi olduğu için insanlar öldürülüyor, Hıristiyan olduğu için insanlar öldürülüyor, göçe zorlanıyor, dinsel-mezhepsel arındırma yapılıyor.
Gelinen aşamada katliamlar, soykırıma dönüşmüş durumdadır. Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre soykırımın unsurları açıkça görülmektedir. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi” şeklinde tanımlar.
AKP’nin Ortadoğu’nun yeniden sömürgeleştirilmesinden pay alma hesaplarının birinci perdesinden başarısız çıkmasının ardından yeni bir hamle planladığı anlaşılmaktadır. Yemen saldırısında desteklediği Suudi Krallığı ile işbirliği yapıp Suriye’ye müdahale hesaplarını yenilediği ve Suudi Krallığının havadan bombalaması, Türkiye’nin karadan işgali planlanmakta olduğu söylentileri NATO koridorlarında da konuşulmaktadır. Bu iktidarın seçim sürecinde bir savaşla muhalefeti susturmayı ve savaş rejimi uygulamalarıyla iktidarını korumayı hedeflemesi beklenmeyen bir şey değildir. Bu politikalarının hayat bulabilmesi ve Sünni mezhepçiliğinin Alevilere karşı kışkırtılması için Alevilere yönelik Erdoğan ve AKP’lilerce açıkça dehümanizasyon (farklı özelliklerinden dolayı kimi grupların aşağılanması) yapılmaktadır.
Alevi katliamlarının camilerde lokum dağıtılarak kutlanması bu yaklaşımın meyvesidir. AKP’nin mezhepçi politikalarının destekçisi olarak değerlendirdiği bu potansiyelin ilk fırsatta bir Alevi katliamında yer alma ihtimali hiç de düşük değildir. Cihatçılara destek üssü haline getirilen Hatay bu noktada tehdit altındadır. Altınözü, Reyhanlı, Yayladağı ilçeleri birer cihatçı üssü durumundadır; lojistik destek hattında yer alan Alevi ağırlıklı Defne ilçesi ile gayriresmi “eğit-donat” faaliyetlerinin yürütüldüğü Antakya Serinyol özellikle tehdit altındadır.Alevilere yönelik artık bir soykırıma dönüşen katliamlar derhal son bulmalıdır. Destekçi ülkelerin kendilerini gizlemeleri suç ortaklılarını ortadan kaldırmamaktadır. ABD başta olmak üzere AB ülkelerinin kirli ve ahlaksız savaşı desteklemelerini, AKP’nin savaş suçlarına yenilerini ekleyen ve insanlık dışı savaşı körükleme ve donatma politikaları kabul edilemezdir ve derhal durdurulmalıdır. Bu ahlaksız, kirli savaş ve cihatçı katilleri destekleme politikaları terk edilene kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Samut KARABULUT
HALKEVLERİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI