Son günlerde başta Antep, Maraş, Urfa, Kayseri olmak üzere savaştan kaçarak ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriyeli göçmenlere yönelik saldırılar yaşanmaktadır.
AKP hükümeti ise kendi sorumluluğunu gerici-şoven saldırıların ardına gizlemekte, “kamplara götüreceğiz” söylemiyle Türkiye’nin bir gerçeği haline gelen sorunu ve sorumluluğunu görünmez kılmaya çalışmaktadır.
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisi başta olmak üzere AKP hükümeti izlediği Ortadoğu politikası ile Suriye halkının “yaşamak için” ülkesinden kaçmak zorunda kalmasının baş sorumlularındandır.
Emperyalizmin “aktif taşeronu” olarak Suriye’de iç savaşı tetiklemişler, bu ülke topraklarını cihatçı çetelerin ellerini kollarını sallayarak girip çıktığı, lojistik, askeri eğitim ve silah yardımı dahil olmak üzere her türlü desteğin sağlandığı bir savaş üssü haline getirmişlerdir.
Daha Suriye’de iç savaş başlamadan “mülteci krizi yaratarak uluslararası müdahaleye gerekçe oluşturma” planlarıyla kamplar hazırlamışlar, iç savaşın ilk dönemlerinde “tampon bölge oluşturma” hayalleriyle mülteci akınını teşvik etmişler, sınırlardaki mülteci kamplarını cihatçılara yönelik destek faaliyetinin perdesi haline getirmişlerdir.
Sonuç çoğu doğrudan savaş mağduru olan ve olanaksızlıklar içinde ūlkemizde yaşamaya çalışan 1,5 milyonu aşkın Suriyelidir. Kamplarla başlayan süreç kampların bu kapasiteyi kaldıramaması ve insanca yaşam koşullarının sağlanamaması nedeniyle yaşamlarını devam etmek için hemen tüm illere yayılan Suriyeli göçmenlerdir.
Suriye savaşının Irak’a da yayılan bir bölgesel mezhep savaşı haline geldiği koşullarda, AKP’nin “Suriyeli göçmenler ‘misafirimizdir’ ülkelerine geri dönecekler” söylemi yalandır.
1,5 milyon insan kamplara sığdırılamayacağı ve orada yaşamaya mahkum edilemeyeceği gibi AKP savaş mağdurlarının hukuki statülerini belirlemek, insani koşullarda yaşamasını sağlamak zorundadır. Bu sorumluluktan kaçamaz.
Bugün AKP savaş mağduru Suriyeli göçmenlerin yaşadığı her tür mağduriyetin, fiziki saldırıların, sağlık, eğitim, barınma haklarının gaspının, ucuz ve güvencesiz işçiliğe mahkum edilmelerinin, Suriyeli kadınların uğradığı cinsel saldırıların sorumlusudur.
Savaşın başlamasının ardından özellikle sınır bölgelerinde can güvenliğini tehdit eden cihatçıların varlığı ve ardından nüfus arttıkça Suriyeli göçmenlerin yerleştiği kentlerde yaşanmaya başlanan kira artışları, ücretlerde düşüş ve yükselen işsizlik nedeniyle halkta yaşanan öfkenin gerici-şoven kanallardan Suriyeli göçmenlere yönelmesi engellenmelidir.
Türkiye’nin BM Cenevre sözleşmesine koyduğu “coğrafi çekince” derhal kaldırılmalı, savaş mağduru Suriyeli göçmenlere “mülteci” statüsü sağlanarak başta barınma, sağlık ve eğitim olmak üzere en temel yaşamsal hakları garanti altına alınmalıdır.
Kamplar cihatçıların üs ihtiyacı için değil, savaş mağduru Suriyelilerin insani ihtiyaçları için düzenlenmeli ve denetime açılmalıdır.
Suriyelilerin kayıt dışı, güvencesiz çalıştırılması yasaklanmalı, çalışma izni sorunu ortadan kaldırılarak eşit işe eşit ücret ilkesiyle güvenceli çalışmaları sağlanmalıdır.
Savaştan en çok etkilenen kadınlardır. Suriyeli kadınların yaşamları güvence altına alınmalı; şiddet, evliliğe ve fuhuşa zorlama, cinsel saldırılar ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
Halkevleri olarak, AKP’nin savaş suçlarını örtmesine de bu ülke topraklarında göçmen düşmanlığının ve şovenizmin kışkırtılmasına da, IŞİD başta olmak üzere cihatçı çetelerin illerimizde, mahallelerimizde cirit atmasına da izin vermeyeceğiz. Savaş mağduru Suriye halkının sorunları bizim sorunlarımızdır.
AKP’den işlediği savaş suçlarının hesabını soracak, Türk, Kürt, Arap bütün Ortadoğu halklarıyla omuz omuza mücadele ederek halkların kardeşçe ve barış içinde yaşadığı bir Ortadoğu kuracağız.
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Baskanı