Kadın düşmanlığı devlet kurumlarının tam desteği ile tırmandırılıyor. Nurettin Yıldız’ın çocuk yaşta evliliği meşrulaştıran açıklamalarına yönelik kadınların yaptığı suç duyurusu takipsizlikle sonuçlanırken, TDK’ da yer alan sözcüklerin cinsiyetçi olması gerekçesi ile kadınların yaptığı başvuruya TDK “cinisyetçi unsurlar bulunmamıştır” şeklinde cevap verdi. Kadın düşmanlığına son destek bir kez daha adalet mekanizmasından geldi. Haziran İsyanında gözaltına alınan, gözaltı sırasında tacize uğrayan Eylem Karadağ’ın suç duyurusunda savcılık takipsizlik kararı verdi.
Halkevleri üyesi Eylem Karadağ Haziran isyanında, 26 Haziran 2013’te, Dikmen’de devam eden eylemler sırasında gözaltına alındı. Akrep aracına bindirilirken, ardından Akrep ve polis otosu içerisinde polislerin cinsel saldırı, cinsel taciz ve hakaretine maruz kaldı. 2 Temmuz 2013’te polisler hakkında suç duyurusunda bulunan Eylem Karadağ’ın suç duyurusu hakkında savcılık takipsizlik kararı verdi.
Savcılık, polisleri suçtan kurtarmak niyetiyle hazırlanan kararında, cinsel saldırı suçlarının soruşturulmasında mağdur lehine getirilen bütün ilkeler çarpıtarak Eylem’in “kendisini yakalayan polislere karşı cinsel içerikli suçlayıcı beyanlarda bulunarak, savunmaya dönük olarak olayı başka yöne çekmeye çalıştığı, ifadesinin bu nedenle samimi, tutarlı ve inandırıcı kabul edilemeyeceği”ni ileri sürdü.
Kadının beyanı esastır!
Savcılık bu kararla bir kez daha “Ben saldırıya uğradım” diyen kadının yalan söylediğini ispata kalkıştı. Bu konuda çok da çaba sarfetme ihtiyacı duymadan şüpheli polislerin “biz yapmadık” ifadelerini yeterli gördü. Zira şüpheli polislerden biri “bu kadar gergin bir ortamda hiç kimsenin aklına o tarz şeyler gelmez” bir diğeri de “müştekinin iddia ettiği gibi fiiller olay anında bir polis memurunun düşünebileceği şeyler değildir” demişti. Usulsüz tutanak düzenleyen, hakaret suçunu işledikleri tanık ifadeleriyle sabit olan şüpheli polislerin ifadeleri esas alınabilinir ama kadının beyanı ASLA. Sonuç: polisin şüpheli olduğu bir cinsel saldırı, cinsel taciz şikayetinde daha savcılık pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedi, aslında var olan delilleri dahi yok saydı ve sonuçta kadının beyanını esas almadı.
Yargı ve emniyetin işbirliği bununla da sınırlı değil!
Hatırlanacağı üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Dairesince Eylem’in suç duyurusunun hemen ardından bir basın açıklaması yayınlanarak “cinsel saldırı şikayetinin asılsız iftira olduğu, gerçeği yansıtmadığı” ifade edilmişti. (http://www.sendika.org/2013/07/ankara-emniyeti-hesap-vermedi-tacize-ugrayani-sucladi/) Bu açıklama üzerine dönemin Ankara Emniyet Müdürü Kadir Ay hakkında iftira, görevi kötüye kullanma ve adil yargılamayı etkileme suçlarından dolayı da suç duyurusunda bulunmuştuk. Bu şikayetimiz hakkında da kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.
Bu kararın gerekçesinde savcılık “söz konusu basın açıklamasının şüpheli emniyet müdürü tarafından yapılmayıp Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nce yapıldığı”, “basın açıklamasının içeriğinde ise müşteki Eylem Karadağ’ın karıştığı olaylarla ilgili olarak kamuoyuna bilgi verildiği, bildirinin herhangi bir suç unsuru içermediğinin tespit edildiği” değerlendirmesinde bulundu.
Oysa adli kolluk ve şüpheli polislerin disiplin amiri olarak şikayeti/suçu soruşturma yükümlülüğü olan Emniyet Müdürlüğü tarafını belli etmiş, herhangi bir soruşturma yürütmeyeceğini ilan etmiş, savcılığa ve kamuoyuna da yön göstermişti: “asılsızdır, iftiradır, bu kadın yalan söylüyor”. O zaman Emniyetin yargılama sürecini etkilemeye çalıştığını söylemiştik. Şimdi gördük ki etkileyebilmiş. Ve bizler biliyoruz ki bu kararın arkasında yatan gerekçe savcılığın basit bir anlama hatası değildir. Eril yargı, eril devletin temsilcisi olarak karşımıza çıkmış yalan ifadeler içerdiği delillerle ispatlanan açıkça suç teşkil eden açıklamada suç unsuru bulamamıştır.
Kadın düşmanının şahidi eril yargı!
Kadınların adalet arayışını engelleyemeyeceksiniz!
Tacizci polisi yakalamak yerine taciz suçu ile teşhir edildiği için kendini temize çıkarmak isteyen emniyet de, suçlu polisleri aklama çabası içerisindeki savcılık da kadınların adalet arayışından kaçamayacak. Erkek egemenliğinin kalelerinin “polis/erkek yapar, savcılık aklar” işleyişine boyun eğmeyeceğiz. Çürümüş yargı mekanizmasının gerçeğini gözler önüne serebilmek için karara itiraz ettik. Sokakta kadın mücadelesini daha fazla büyüterek eril yargıyı, devleti, bekçisi oldukları ataerkil düzenle birlikte alaşağı edeceğiz.
Kadına yönelik şiddete karşı her alanda birlikte mücadele ettiğimiz tüm kadınları bu davanın takipçisi olmaya, erkek egemen yargıya karşı kadınların adalet mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz.
HALKEVCİ KADINLAR