Tecavüzcüyü masum bulan Ayhan Sefer Üstün’e açık mektup- Dilşat Aktaş

Cu, 18/09/2015 - 11:53
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Ayhan Sefer Üstün, partiniz ve çevresi bundan sonra sizi son AKP genel kurulunda getirildiğiniz İnsan Hakları Genel Başkan Yardımcılığı görevinizle tanıyacak olabilir. Ancak biz kadınlar sizi geçmişte yaptığınız kadın düşmanı açıklamalardan zaten tanıyoruz. Anlaşılan partiniz daha önceki açıklamalarınızı onaylıyor ki sizi bu görece layık gördü. Şaşırmıyoruz!

Bir hukukçu, bir “insan hakları savunucusu” olarak, insanların hak ve özgürlükleri için verdiği mücadeleleri okuduğunuzu, evrensel insan hakları beyannamesinde yer alan eşitlik ilkesini özümseyerek bu göreve layık görüldüğünüzü zannedenler olabilir. Bu vesileyle kamuoyuna sizinle ilgili yanlış çizilen “insan hakları savunucusu” imajınızı düzeltmek isterim.

Herkesin bildiği bir gerçeği yeniden hatırlatalım. Bir zamanlar partinizin genel başkanlığını, Türkiye’nin de başbakanlık görevini yapmış, şu anda da Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan “kadın- erkek eşit değildir, kadın erkeğin tamamlayıcısıdır” demişti. Bu açıklamayı partinizdeki pek çok erkek yönetici gibi siz de kafa sallayarak onayladınız. Recep Tayyip Erdoğan “kürtaj bir cinayettir” dediğinde partinizde görev yapan, partinize oy veren pek çok kadının  bu sözlere olan itirazından olsa gerek, bu sefer onaylamaktan daha büyük bir vazife çıkarttınız kendinize.  Hatırlayalım ne dediğinizi; ” Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.” Bu sözleri TBMM’de İnsan Hakları Komisyonu’nda görev yapan bir milletvekili olarak dile getirdiniz hem de!

Görüldüğü üzere partiniz de siz de kadın ve erkeğin eşit olmadığını her fırsatta savunuyorsunuz. [1]Peki bunu söylerken kadınların “insan” olmadığını söylediğinizin farkında mısınız? “İnsan hakları” derken sadece “erkeklerin” haklarını koruyacağınızı beyan ettiğinizin farkında mısınız? Türkiye’de kaç kadın tecavüze maruz kaldı biliyor musunuz? Kadına yönelik şiddetin tırmandığı bir ülkede sarf ettiğiniz sözlerin kaç kadının hayatına mal olacağını hiç düşündünüz mü? Bu ülkede kadın olmaktan kaynaklı ikincilleştirilen biz kadınların uğradığımız şiddet sonucu toplumsal yaşamdan nasıl dışlandığımızın bilgisine sahip misiniz? Şiddete uğrayan kaç kadının yeni bir yaşam kurma mücadelesine destek oldunuz veya gerçekten hiç tanık oldunuz mu?

Yaptığınız açıklamayı insanların sizi daha iyi tanıyabilmesi için biraz daha ayrıntılandıralım. 31 Mayıs 2012’de Akşam gazetesine verdiğiniz röportajdan bahsediyorum.[2] Biz kadınlar o tarihlerde sokakta “Kürtaj haktır, karar kadınların” derken AKP de 25 Haziran 2012’de kürtaj yasasını meclise taşımıştı. Aynı gün Halkevci Kadınlar da AKP’li kadınlara da bu konudaki düşüncelerini sormuştu.[3] Gittiğimiz AKP binalarında ilk olarak erkeklerle karşılaşsak da temas edebildiğimiz AKP’li kadınlara bu konudaki düşüncelerini sorduğumuzda “başbakanın kişisel görüşüdür” cevabını almıştık.

Hala partinizde görev yapan, AKP’ye oy veren veya sizin TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda görev yaparken sarf ettiğiniz sözleri hala duymayan, görmeyen, bilmeyen kadınlar varsa, bir kadın olarak Bülent Arınç’ın söylediğinin aksine susmamayı tercih ettiğimizi, kadın düşmanı fikirlerinizi bildirmeyi bir görev bildiğimizi paylaşmak isterim.

Röportajınızda ilk dikkatimi çeken bir “hukukçu gözüyle” tecavüzü gerçekleştiren erkekle kürtaj yaptıran kadını kıyaslayarak toplumsal olarak “suç” kavramını irdelemiş olmanız diyebilirim. Sonra kürtajın dini, felsefi boyutlarını değerlendirmişsiniz;  ” Babanın suçu çocuğa geçmez” anlayışına sahip olduğunuzu, “yaşam hakkı” tezine dayandığınızı belirtmiş,  kürtajın bilimin karar verebileceği bir konu olmadığını savunmuşsunuz. Sonra nasıl olduysa Antik Yunan’da “kadınlar insan mıdır” tartışmasını referans göstererek kürtajın insani boyutu hakkındaki görüşlerinizi bildirmişsiniz. Sonuç; tecavüze uğrayan kadının psikoloji bozulabilir ancak “İnsan kutsal bir varlıktır”

Evet, erkek egemenliğinin çok köklü bir tarihi var. Kadınları mülksüzleştiren, vesayet altına alan, kadın bedenini ele geçirerek iktidarını güvence altına alan bir tarihten bahsediyorum. 13 yıllık AKP iktidarının bilime, insan hak ve özgürlüklerine, kadınlara açtığı savaştan daha köklü bir tarih. Anlaşılan partiniz bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz kadın düşmanı siyasette size yeni tarihsel sorumluluklar yüklüyor. “Yaşam hakkı” diyerek çıktığınız bu yolda her gün beş kadının erkekler tarafından öldürülmesine sessiz kalarak Saray’ın saltanatının devam etmesi uğruna insanlığınızdan vazgeçmenizi istiyor. Hazır mısınız?

Röportajınızda ABD’deki seçimlerin iki konusu olduğunu, birinin de kürtaj olduğunu söylemişsiniz. Türkiye’nin de seçime gittiği şu günlerde biz kadınların gündeminde ne olduğunu biliyor musunuz? Söyleyelim; Kadın düşmanı AKP’yi yıkmak, yıkmak, yıkmak!

Bunun için başta 2015 AKP Kongresi’nde sizin gibi göreve getirilen gerici, cinsiyetçi, kadın düşmanı AKP’li yöneticiler olmak üzere her kim kadınların eşit ve özgür yurttaşlar olarak, kendi yaşamında söz ve karar sahibi olmasına engel olursa karşısında bizi bulacak. Sizin aracılığınızla AKP’nin gerici ağları içinde sözde özgürlük bahşettiğiniz kadınlara çağrımızdır; tecavüzcüyü savunan Ayhan Sefer Üstün’ün işlediği bir insanlık suçudur! Bu suça alet olmayın.

Ayhan Sefer Üstün görevden alınmalıdır.  AKP’li kadınlara çağrımızdır “yaşamı savunmak” için istifa edin!

Dilşat Aktaş

Halkevleri Kadın Sekreteri

[1] AKP’nin 13 yıllık kadın düşmanı bilançosunu önüzümdeki günlerde paylaşacağız. Bu mektup Son AKP kongresinde  Ayhan Sefer Üstün’ün İnsan Hakları Başkan yardımcısı görevine getirilmiş olması ile AKP’ye oy vermeyi düşünen, AKP için çalışan kadınları uyarmak amacıyla kaleme alınmıştır.

[2] http://www.aksam.com.tr/guncel/tecavuze-ugrayan-da-kurtaj-yaptirmamali–118800h/haber-118800

[3] http://sendika1.org/2012/06/kadinlar-ankarada-akpnin-kapisinda/