Tüm demokrasi güçlerine çağrımızdır!
Eşitlikten, özgürlükten, laiklikten, kardeşlikten yana tüm demokrasi güçlerine çağrımızdır:
Diktatörlük varolduğu sürece bu ülkeye, bu halka huzur yok. Açık ki AKP’nin bütün rakiplerini sert bir biçimde tasfiye ettiği devlet içi iktidar mücadelesi; kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan her kesimi düşman ilan eden gerici-mezhepçi kutuplaştırma siyaseti; “parlamenter sistemi bekleme odasına alan”, burjuva demokrasisinin en küçük kırıntılarına bile tahammül edemeyen fiili diktatörlükle yönetme ısrarı ülkede darbe ve iç savaş koşullarını yaratmıştır.
Başarısız olacağı başından belli olan bir darbe girişimi bu ülkeye yaşatıldı. Bir gecede resmi açıklamalara göre yüzlerce kişi yaşamını yitirdi, 1440 kişi yaralandı. Tüm soru işaretleri ve şaibeler bir kenara... 1960’lardan kalma darbe protokolünü uygulamaya çalışan darbeciler, 2016 dünyasında TRT’de bildiri okuttu, Erdoğan telefon bağlantısı yaptıktan sonra CNN Türk’ü sekiz askerle ele geçirmeye kalktı.Ne başbakan, ne bakanlar darbecilerin başta hedefi oldu. MİT ve Özel harekat gibi karşı taraf için operasyonel yerleri hedef olarak seçtiler.
Bu hazırlıksız darbe girişimini engelleyen ise ne AKP’nin polisi ne de sivil halk oldu. Darbe girişimini asıl engelleyen ordunun bizzat kendisi oldu. O nedenle en büyük kazancı da ordu sağladı. Polis sınırlı bir varlık gösterirken AKP’li belediyeler ellerindeki tüm teknik olanakları da seferber ederek örgütlü bir şekilde duruma müdahale ettiler. Cumhurbaşkanının, başbakanın çağrıları, sabaha kadar camilerden okutulan selalar, AKP teşkilatlarının seferberlik ilan etmesine, belediyelerin ulaşımı ücretsiz ilan edip tüm olanakları seferber etmesine rağmen ilk gün tüm Türkiye çapında sokağa çıkanların toplamı 200 bini bulmadı.
Hem cuma akşamı hem de ertesi günden itibaren ilan ettikleri “demokrasi şöleni” için sokağa çıkanlar; cihat/şeriat çağrıları yapan, zikir çeken, kafa kesen, etrafa saldıran, kadınlara laf atan, taciz eden, içki içenlere müdahale eden, İzmir’de saat kulesindeki saati çalan, Ankara’da 10 Ekim katliamında yitirdiklerimizin anıtına saldıran... Haziran İsyanı’nda “evlerinde tutmakta zorlanıyoruz” dedikleri %50’nin çapını da gerçek vandalizmin ne olduğunu da dünya aleme gösterdi.
Erdoğan’ın kendisi daha ilk konuşmasında “Bu çıkış, bu hareket Allah’ın büyük bir lütfu. Bu TSK’nın temizlenmesine vesile olacak bir harekettir” sözleriyle ilan ettiği gibi ertesi gün operasyonlar başladı. Ancak bu operasyon daha başından itibaren ne askeriye içerisinde “darbeciler” ile ne de “asker” ile sınırlı kaldı. Başta Yargıtay ve Danıştay üyeleri olmak üzere yargıda hakim, savcı ve eşlerini de kapsayacak şekilde başladı. Belli ki darbe girişimi bahanesiyle başlatılan operasyonlar kendileri için risk teşkil edebilecek bütün asker, yargı, kamuda çalışanların temizlenmesi için bir fırsata çevirecek. Zaten kamuda “terör” adı altında büyük bir tasfiye-soruşturma sürecini başlatmıştı.
Ancak 15 yıllık AKP iktidarının, tüm bunların yerine koyacak kadrosu yok. O nedenle ya süreci başkanlık sistemine doğru ilerletecek ya da uzlaşma yolları geliştirecek.
Bugün eşitlikten, özgürlükten, laiklikten, kardeşlikten yana tüm demokrasi güçlerinin görevi neyi gerçekleştirmeyi amaçladığı bile tam olarak anlaşılamayan bu darbe girişiminin ve sonucunda yaşananların Saray/AKP diktatörlüğünü meşrulaştırmasını engellemektir.
Tüm muhalefet güçlerine çağrımızdır; HDP’sinden CHP’sine emek ve meslek örgütlerinden tüm demokratik kitle örgütlerine kadar tüm demokrasi güçlerinin temel görevi sözde “darbenin karşısına halk egemenliğini” koyuyoruz propagandasını kendisine bayrak edinen/edinecek olan AKP’nin gerici, faşist diktatörlüğünü gizlemesine izin vermemelidir.
Ne Saray diktatörlüğünün alternatifi askeri darbedir ne de askeri darbenin altarnatifi gerici-faşist diktatörlüktür.