Yaşamı ve doğayı savunmak için “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı” na hayır!

Sa, 23/11/2010 - 17:02
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

AKP,  emeğe ve doğaya dönük metalaştırma/güvencesizleştirme eksenli sermaye programlarını her geçen gün dozu artan bir saldırganlıkla yaşama geçiriyor.

AKP’nin son adımlarından biri ise sermayenin doğayı/doğal kaynakları metalaştırması ve tahrip etmesi önündeki yasal engelleri kaldırmak üzere hazırladığı Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısıdır. 2009 tarihinden beri hazır halde bekletilen ve 2010 Ekim sonunda meclise sunulan Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı ile yasanın yürürlüğe gireceği tarihe kadar alınmış tabiat SİT kararları, milli parklar ve tabiat parklarının koruma statüleri iptal edilecektir. Böylece doğaya yönelik görülmemiş bir talan sürecinin önü AKP tarafından açılmış olacaktır.  

AKP iktidarı, Anayasa değişikliği sürecinin bir devamı olarak başta “kamu yararı” ve “doğanın korunması” ilkelerine ilişkin olmak üzere elini kolunu bağlayan tüm yasal düzenlemeleri/kurum ve işleyişleri ortadan kaldırmakta, neoliberal gericiliğin “ilkeleri” doğrultusunda bir “hukuk” oluşturmaktadır. Bu yasa ile de AKP iktidarı tüm tabiat kararları, doğal alanları kimlerinin ve nasıl kullanılacağı ile ilgili karar verme yetkisini Çevre ve Orman Bakanlığı’na vermektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı ise bugüne kadar tüm “yetkilerini” doğanın metalaştırılması ve sermaye karı için doğanın katledilmesi için kullanmıştır. 

Anadolu’nun dört bir yanındaki direnişlerde “çevre düşmanı çevre bakanı” sloganlarıyla anılan Çevre ve Orman Bakanlığı’nın alacağı kararlar, bakanlığa bağlı bürokratlar, bakanlığın belirleyeceği akademisyenler ve gene bakanlığın seçeceği STK’lardan oluşan kurullar tarafından verilecektir. Açıktır ki bu düzenleme; HES’lere karşı çıkanları, doğayı savunanları, hak mücadelesi verenleri  “terörist” ilan ediveren AKP için koruma kararlarında “kendinin çalıp kendinin söyleyeceği”  bir dönemin önünü açtığı gibi sermaye politikalarına karşı direnenlere yönelik saldırganlığın da artması anlamına gelecektir.  

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısının yasalaşması; suyun ticarileştirilmesinin temel bir adımı olan su kullanım hakkı sözleşmeleriyle HES (Hidroelektrik Santral) projeleri yapma gerekçesiyle akarsuları satın alan şirketlerin önündeki engellerden biri olan havza koruma statülerinin kaldırılması anlamına gelmektedir. Bu durum şirketlerin doğayı yok eden, yaşamın kaynağı suya el koyan saldırganlığının hızla artması demektir.  

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısının yasalaşması; İstanbul’un kuzey ormanlarını, tarım arazilerini, su havzalarını, doğal ve yabanıl hayatı tehdit eden, kentsel rantın önünü açan 3 Köprü Projesi’nin önünde koruma kararlarıyla oluşan engellerin kaldırılması anlamına gelecektir.

Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısının yasalaşması; hazine arazilerinin, meraların, ormanların ve su havzalarının sermayenin kullanımına açılması, doğayı zehirleyen maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin hızlanması anlamına gelecektir. Aynı yasada şirketlerin kullanımına sokulan alanların özel güvenlik güçleri ile korunacağı belirtilmektedir. AKP sermayenin kendi özel zor örgütlerini yaratmasının önünü açmaktadır. Bugün HES’lere karşı direnişlerde şirketlerin paralı adamlarını, özel güvenlik şirketi elemanlarını doğrudan halka karşı saldırılarda kullandığı bilinmektedir. Yasa tasarısı aynı zamanda Anadolu’da yetişen tüm biyolojik tür ve çeşitlerin de doğrudan bakanlığın yetkisi ile ticarileştirilmesinin önünü açmaktadır.

Açıktır ki AKP iktidarı daha fazla kar için yaşamı ve doğayı yok eden, emeği köleleştiren sermayenin iktidarıdır. Ama bilmelidir ki bu saldırganlığın önündeki asıl engel mevcut yasal düzenlemeler değil “halkın direnişidir”.  Doğayı; dereleri, meraları, ormanları, yer altı sularını, madenleri, biyolojik tür ve çeşitliliği sermaye talanına açan “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”nı Meclis’e getiren AKP, bugün de karşısında sularını, vadilerini, doğayı ve yaşamı savunanları bulacaktır. 

Halkevleri olarak bu yasanın Meclis’ten geçmemesi için verilecek mücadelenin örülmesi konusunda tüm adımları atacağımızı duyuruyoruz. Anadolu’nun dört bir yanında HES’lerle, madenlerle, termik ve nükleer santrallerle, tarım arazilerini yok eden şirket projeleriyle, 3. Köprü gibi kentsel rant projeleriyle iktidarın ve sermayenin doğaya yönelttikleri saldırganlık karşısında direnişlerin örgütlenmesi, desteklenmesi, büyütülmesi ve kazanım sağlaması konusunda çabalarımız kesintisiz sürecektir.

“Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı” halkın direnişiyle engellenecektir. Ortak mücadelemiz doğayı ve emeği sermaye boyunduruğundan çıkaracaktır.       

HALKEVLERİ MERKEZ YÜRÜTME KURULU