AKP, kendinden önce başlayan altyapıda neoliberal dönüşümü 11 yıllık iktidarı boyunca önemli oranda tamamladı. Önümüzdeki dönemin asıl belirleyeni ise üstyapıdaki dönüşüm olacak. Yeni anayasa, başkanlık sistemi, kuvvetler ayrılığının kaldırılması gibi başlıklar başta olmak üzere bir dizi kritik değişim bu seçim döneminde başlatılıyor.
Ülkemiz ilki yerel olmak üzere üç seçimi kapsayan bir döneme giriyor. Yerel seçimlerden elde edilecek sonuç, diğer seçimlerin sonucu üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olacağı için, yerel seçimlerin önemi artmaktadır.
Gericiliğin, savaşın, güvencesizleştirmenin ve emeğe/kamusal hizmetlere/kentlere dönük metalaştırma saldırısının dizginsiz sürdürüldüğü bir dönemde, anayasa ve başkanlık tartışmaları ile ‘Kürt sorununu çözme’ gündemleri arasında yerel seçimler, siyasal alandan dışlanmaya çalışılan emekçiler için tüm bu gündemlere müdahale bakımından önem taşımaktadır.
Bugün yerel yönetimler toplumsal yaşamın tamamını sermaye birikiminin ihtiyaçlarına uygun biçimde şekillendirmenin en önemli zeminlerinden birisidir. Yerel yönetimler alanında neoliberal dönüşüm geçtiğimiz yıllar içinde önemli oranda tamamlanırken; önümüzdeki dönem gericiliğin kurumsallaştırılmasına, emeğin, doğal kaynakların, tarımsal alanların ve kentlerin sınırsız talanı için son düzenlemelerin yapılmasına dönük yeni bir aşama olarak şekillendirilmeye çalışılacaktır. Bizler açısından ise bu süreç kentlerimize, emeğimize, yaşam alanlarımıza sahip çıkacağımız, halkın hakları mücadelesi ile sermaye politikalarını ve AKP iktidarının gerici siyasal projelerini geriletmek/durdurmak üzere hak kazanımlarının hedefleneceği önemli bir mücadele dönemi olacaktır.
Kenti ve kentsel hizmetleri meta, kentte yaşayan insanları ise müşteri olarak gören neoliberal belediyecilik anlayışının, uygulamalarının ve sermayenin iktidarı olan AKP’nin karşısında parolamız; halkın hakları için halkçı yerel yönetim olacaktır.
Halkçı bir yerel yönetim anlayışının merkezinde “halkın hakları” mücadelesi bulunmaktadır. Bu bir direniş ve kazanım süreci olarak örgütlenecektir. Bu direniş, mücadele ve kazanım süreci neoliberal kent ve kır politikalarını durdurmak, uygulatmamak üzere, kentsel-kamusal hakların fiili kullanımından işgallere, kolektivizmin fiili olarak inşa edilmesine kadar her türlü meşru mücadele biçimlerini içerecektir.
Bu mücadele yerel yönetimleri, halkın ve kentin kaynaklarına dönük neoliberal saldırıya karşı direnecek halkçı mevziler haline getirebilme mücadelesidir.
Bu mücadele halkı müşteri olarak işlevlendiren sisteme karşı kolektif hak ve ödevler etrafında oluşmuş bir toplum olarak kent algısını yeniden inşa etmeyi ve halkçı yerel yönetimleri halkın iktidarını deneyimleme alanı olarak ele almayı gerektirir.
Halkçı bir yerel yönetim için halkın hakları çizgisinde mücadele, aynı zamanda halk iktidarı/demokrasisi için mücadele anlamına gelmektedir. Halkçı yerel yönetim anlayışı kuşkusuz ki sermayenin programının karşısındadır. Halkçı bir yerel yönetim anlayışı halkın haklarını tanır, bu hakları koşulsuz yerine getirir. Sermayenin özel mülkiyet ilkesinin karşısına toplumsal mülkiyet ilkesini koyarak sermaye birikiminin ihtiyaçları karşısına insanca yaşam talepleri ile çıkar. Kentsel yaşamı, onu piyasaya tabi kılan meta ilişkilerinin dışına çıkarmayı, toprak, konut/barınma, ulaşım, eğitim, sağlık, su, enerji, altyapı hizmetlerinin kamulaştırılmasını hedefler. Halkçı yerel yönetim mevcut düzenin bireyci ve yoz kültürü karşısında, dayanışmacı, kolektif, ilerici bir halk kültürünü inşa etmeyi, yardımı- himayeyi – dilencileştirmeyi değil eşitliği temel alır, halk dayanışmasını mücadele içinde kurar.
Halkçı yerel yönetim halkın yerel yönetimlerde doğrudan söz, yetki ve karar sahibi olmasını benimser ve bunun gerçekleşme kanallarını yaratır. Emekçilerin siyasal alanın dışına itilmesi karşısında “söz, yetki ve iktidar halka” diyerek en küçük yerel birimden başlayarak ülke düzeyinde halk örgütlülüklerini yaratma hedefiyle yerel yönetim stratejisini kurar.
Bu kapsamda Halkevleri olarak halkçı yerel yönetimler için gündemlerimiz şunlar olacaktır.
- Kentsel dönüşüm projeleri, afet yasası, 2B düzenlemesi gerekçe gösterilerek halkın barınma hakkının gaspı, Taksim projesi gibi kentsel tarihsel kültürel dokunun yağması ve kamusal mekanların halka kapatılıp sermayeye açılmasına ve tüm bunların yaşama geçirilmesi için AKP iktidarının kullandığı baskı ve zor politikalarına, faşizan kurumsal/yasal düzenlemelere karşı mücadele edeceğiz. Halkın barınma hakkını ve insanca yaşanılabilir kentleri savunacağız.
- Neoliberal yerel yönetim politikaları güvencesizliği derinleştiriyor. Kentsel-kırsal kamusal hizmetlerin piyasalaştırılması emekçileri çıplak ücret geliriyle yaşamaya dolayısıyla güvencesiz kölece koşullarda çalışmaya mahkum ediyor. Bu nedenle halkçı bir yerel yönetim için mücadele programımızın temel başlıklarından biri güvencesizliğe karşı mücadeledir. Yerel yönetim hizmetlerinde taşeron çalıştırmanın yasaklanması, örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için mücadele edeceğiz.
- AKP hükümeti ve yerel yönetimler eliyle uygulanan neo-liberal ulaşım politikaları, insanların ulaşımını değil, ticari malların (metaların) dolaşımını merkezine alan kapitalist birikim mantığı üzerinden şekillenmektedir. Fiili hak kullanımları ile zenginleşen ulaşım hakkı mücadelesini hak kazanımları ile büyüteceğiz. “Sabah 06.00- 09.00 ile akşam 17.00 – 20.00 arası ulaşım parasız olmalıdır” talebini halkçı yerel yönetimin güncel mücadelesinin ortak talebi haline getireceğiz.
- Yerel seçimler süreci, hemşehricilikten mezhepçiliğe, etnik ayrımcılıktan ırkçılığa kadar toplumsal dokuda bulunan farklılıkları istismar eden; ırkçı, şoven, dinci-gerici söylem ve eylemin arttığı dönemler olagelmiştir. Son süreçteki gelişmeler Kürtlere ve Alevilere yönelik ırkçı-gerici saldırganlığın artacağı bir dönem olacaktır. Bunlara karşı mücadele yerel yönetim çalışmamızın önemli bir başlığı olacaktır.
- Evlerin içine kapatılarak kentlerde görünmez kılınan, kentsel kamusal hizmetlerden ve kentsel mekanlardan eşit olarak yararlanamayan, yerel yönetimlerin dilencileştirme politikalarının hedefinde yer alan, piyasalaştırma uygulamalarından derin biçimde etkilenen ve sınırlı kentsel-kamusal mekânları ellerinden alınmak istenen engellilerin kente dair taleplerinin savunulması halkçı yerel yönetim mücadelesinin temel başlıklarından biri olacaktır. Kentlerin, engellilere uygun bir yapılaşma sistemine ve kent içi düzenlemelere kavuşturulması; konutlar, işyerleri ve kamu binalarının özellikle bedensel engellilere uygun biçimde düzenlenmesi, ulaşımın engellilere göre düzenlenmesi için mücadele edeceğiz.
- Halkçı bir yerel yönetim için mücadelemizde temel başlıklarımızdan birini sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı oluşturacaktır. Doğayı yok eden sermaye projelerinin durdurulması, kentteki yeşil alanların korunması ve yenilerinin oluşturulması, alt yapı ve kent donatılarının insan hayatını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi, afet riskine karşı kamusal önlemler alınması, baz istasyonlarının kaldırılması, çevresel kirliliğe karşı mücadele, çeşmeden sağlıklı içme suyuna parasız erişim ve ön ödemeli sayaçların kaldırılması halkçı bir yerel yönetimin temel mücadele alanları olacaktır.
- Kentlerin neoliberal inşasında kadınların varlığını yok sayan kadın düşmanı yerel yönetimlerin karşısında kentin ve siyasetin kadınlaşması için karar mekanizmalarında yer almak yerel siyasetin erkek egemen yapısını ortadan kaldırmak ve kadınların iradesini sürekli kılacak bir siyasetin kurulması için yerel yönetimlere müdahale edeceğimiz kanalları yaratacağız. Kadın düşmanı, cinsiyetçi ve erkek egemen yerel siyaset karşısında kadınların yaşama özgür ve eşit katılımını sağlayacak, hakların hayata geçmesi için mücadele edeceğiz.
- Kadınların bakmakla sorumlu tutulduğu çocuk, hasta ve yaşlı bakımının ve ev işlerinin toplumsallaştırılması için her mahallede kreş, bakımevleri, çamaşırhaneler ve yemekhaneler açılmalıdır. Kadına yönelik şiddet karşısında kadınların güvenle hayata atılabileceği sığınmaevlerinin devlet güvencesinde her ilçeye açılması en önemli taleplerimiz arasındadır. Kentlerin kadınlara göre düzenlenmesi için sokak aydınlatmalarının sayısının arttırılması, kadınlar toplumsal yaşama katılımını kolaylaştıracak parasız ulaşım hakkının sağlanması, kadınların sağlık hakkına erişimini kolaylaştıracak kadın sağlığı birimlerinin açılması ve sosyal mekanların sayısının arttırılması gerekmektedir. Bunları sağlamak halkçı yerel yönetim mücadelemizin temelleri arasındadır.
- Yerel yönetimlerin, gerici ideolojilerin kurumsal mekanlarının finanse edildiği, sadaka-biat mekanizmalarının kurumsallaştırıldığı bir alan olarak ve halkın siyaset yapma eğilimlerini törpüleyen araçlar olarak kullanılmasına karşı mücadele, halkçı yerel yönetimlerin önemli bir görevidir.
- Bugüne kadar yerel yönetimlerde genel olarak Kürt halkının varlığını inkar eden bir yaklaşım hakim olmuştur. Ancak halkçı bir yerel yönetim halklara ana dilinde hizmet vermeyi ve halkın yerel yönetime ana dilinde katılımını esas alacaktır.
Halkçı yerel yönetimler için somut mücadele programımız şu eksenlerde şekillenecektir.
- Halkçı yerel yönetimlerin inşası, seçim sonuçlarına bağlanamaz. Ancak 2014 yılında yapılacak yerel seçimler kendisinden sonra yapılacak seçimleri de etkilemesi bakımından elzemdir. Bu nedenle yerel seçim sürecinde AKP’ye kaybettirilecek her mevzi, kazanılacak her hak ülkemizdeki eşitlik, özgürlük ve sosyalizm mücadelesini bir adım daha ileri taşıyacaktır. Bu süreç halkın haklarının savunulması, kazanılması, neoliberal saldırganlığın durdurulması mücadelesinin asıl kurucu inisiyatiftir.
- Barınma, ulaşım, çevre mücadeleleri ve örgütlenmelerinin yaygınlaştırılması başat hedefimizdir. Bu mücadeleler ve bu mücadelelerin örgütleri olan Barınma Hakkı Meclisleri ve diğer meclisler halkçı yerel yönetimlerin işlemesinin de güvencesidirler.
- Muhtarlıklar, neoliberal yapıda anlamlarını yitirirken halkın haklarının savunulmasında giderek anlamlı organlar haline gelmektedir. Halkın muhtarları halkın haklarının savunucusu, eylemci muhtarlar olacaktır. Etkin olabildiğimiz her yerde hak mücadelesi veren kişilerin muhtar adayı olmasını özendirmek, kazandırmak önemsenmelidir.
- Seçilmeden önce halkın hakları mücadelesi vermeyen kişilerin seçildikten sonra halkın haklarının kararlı savunucuları olacağı şüphelidir. Bu nedenle belediye meclisi üyeleri ve belediye başkanlarının ne kadar halkçı olduklarının göstergesi halkın hakları için ne kadar mücadele ettikleridir.
- Bu mekanizmalar içerisinde özellikle kadınlar mücadelenin kurucu özneleri olarak yer almalıdır.
- Halkçı bir yerel yönetimin temel koşulu olan halkın hakları mücadelesinin anlatılması, kavratılması ve örgütlenmesi, seçimlere dönük en temel çalışma başlığımızı oluşturmalıdır.