Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar “sığınaksız bir dünya” için 10’uncu kez buluştu

Sa, 11/12/2007 - 09:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Balıkesir, Torbalı, Hakkari, Adana, Ankara, Mardin, Batman, Fethiye, Antalya, Lice, Hakkari, Diyarbakır, Bartın, Adıyaman, Kızıltepe, Tunceli, Tarsus, Van, Küçükkuyu, Söke, Düzce, İzmit, Bağlar, İzmir, İstanbul, Çanakkale, Adıyaman, Mersin, Eskişehir, Çorlu…
Türkiye’nin onlarca şehrinden yüzü aşkın kadın sığınaksız bir dünya için 7-8-9 Aralık’ta Sığınaklar, Danışma ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nda biraraya geldi.
Kurultay, deneyimlerin paylaşılması ve ortak politikalar üretilmesi amacıyla, aile içi şiddet alanında çalışan bağımsız kadın örgütleri ve kadın çevreleri tarafından düzenlendi. Bu sene 10’uncusu düzenlenen kurultaya, İstanbullu kadın örgütleri Mor Çatı, Amargi, Şahmaran ve Gökkuşağı ev sahipliği yaptı. Bu yıl Avusturya’dan bir konuşmacının da davetli olduğu kurultay uluslararası olma yönünde ilk adımını da atmış bulunuyor.
Üçgün süren kurultayın ilk gününde açılış konuşmasını Doç. Dr. Peykan Gökalp yaptı. Kadın Dayanışma Vakfı adına Ebru Hanbay “Kadın Danışma Merkezleri Ağı ve Veri Tabanı Çalışması”, Bağlar Kadın Kooperatifi adına Sema Koç “Kadın intiharları ve namus cinayetleri” ve “Kadın Hareketi'nin Hukuk Alanındaki Kazanımları ve kurultaylar” sunumunu yapmak üzere Canan Arın katıldı.
 Kurultayın ikinci bölümünde, Salime Tarihçi (Gazi Üniversitesi), kadına yönelik şiddetin önlenmesinde hastane örgütlenmesini, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi örneğinden yola çıkarak anlattı. Daha önce darp sonucu hastaneye gelen 900 kadından hiçbirine psikolojik destek sağlanmadığını ama bu yardımı sağlanmasını başardıklarını belirtti. 21 yıldır hastanede çalıştığını, birçok olayla karşılaştığını ama görmek yerine artık değiştirmek istediği için burada olduğunu belirtti. Nükhet Sirman, aileyi ve aile içi şiddeti anlamak başlıklı konuşmasında, çeşitli STK’larda, insanlara nişanlılık, evlilik, insan hakları eğitimi verilerek  şiddetin önlenebileceği düşüncesinin çok yaygın olduğunu vurguladı. Şiddetin kaynağının eğitimsizlik, ekonomik sorunlar, bölünmüş aileler, kalabalık aileler, erken evlilikler gibi nedenlere indirgenerek, hiçbir şekilde patriarkalda aranmamasını eleştirdi. Ailenin temelinde hiyerarşi olduğuna değindi. Filiz Karakuş, milliyetçilik, militarizm, erkek şiddeti başlıklı konuşmasında, toplumsal cinsiyet perspektifinden baktığımız zaman, militarizm ve milliyetçiliğin kadınlar üzerinde ezme ilişkisini nasıl yeniden ürettiğini, bu kavramlarla yüzleşmemiz gerektiğini vurguladı. Türk kadınının, çocuğunu askere göndermek için doğurmuş anne söylemini eleştirdi. Gülnur Savran, görünmeyen emek ve ev içi şiddet sunumunda kadının karşılık ödenmeden verdiği hizmetin, kesinlikle görülmediğinden, tam zamanlı çalışan ev kadınının karşılıksız emeği ve desteğiyle ilerleyen erkeğin, bu emeğe el koyarak ilerlerken, kadının boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalmasından bahsetti. Necla Akgökçe, patriarkal şiddet mekânı olarak işyerleri konuşmasında işyerinde tacize uğrayan kadınların nasıl tecrit edildiğine dair örnekler verdi.
Kurultaydan sonra,  bağır herkes duysun erkek şiddeti son bulsun sloganlarıyla yürüyen kadınlar Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması yaptılar. Açıklamada, kağıt üstündeki genelgelerden, yürüttüğü dönemlik projelerden ötürü politik bir duyarlılık göstermeyen devletin, nüfusun %51 ini oluşturan kadınlar için bütçe ayırmadığı, sosyal politikalar üretilmediği, kadınların kağıt üzerinde dahi eşit olmaktan çıkarılıp, korunmaya muhtaç kişiler haline getirildiği, erkek zihniyetinin yeniden üretildiği ve ödüllendirildiğine değinildi. İkinci gününde Atölye çalışmalarının yapıldığı kurultay,  sonuç bildirgesinin oluşturulması, eylem stratejisinin belirlenmesiyle 9 Aralık günü son buldu.