Hak mücadeleleri toplumsal muhalefetin gündeminde giderek daha fazla yer kaplamaya başladı. Ayrıca yalnızca soyut önermeler değil, başarılı somut mücadele pratikleri de var. Eskişehir’de ekmek zamlarını geri aldıran Emek ve Ekmek Meclisi, Kocaeli’nde su zamlarını geri aldıran Kocaeli Su Meclisi ve Ankara Mamak’ta kentsel dönüşüm projesini frenleyen Mamak Barınma Hakkı Bürosu son dönemde öne çıkan başarılı hak mücadeleleri. Biz de bu mücadelelerin örgütçülerinden Gülsemin Özkapı, Mithat Canbaz ve Zeynep Onat ile haklar mücadelesini, bu mücadeleye neden katıldıklarını ve başarılarının sırrı üzerine birer söyleşi yaptık./ Halkın Sesi
Eskişehir Emek ve Ekmek Meclisi'nin ekmek zamlarını geri alrında mücadelesinin örgütçülerinden Gülsemin Özkapı, "halkın canı nerede yanıyorsa, Halkevci kadınlar orada olacak" diyor
Halk geçim sıkıntısı, hak gaspı ve zamlar anlamında birçok sıkıntı yaşıyor. Ancak başarılı mücadele örnekleri çok nadir görülüyor. Sizi mücadeleye iten neydi ve başarının sırrı nedir?
Gülsemin Özkapı: Beraberce düşündüğümüz insanlarla bir şeyler paylaşıp, güç durumdaki insanların sesi olmak, onlar için ve kendimiz için bir şeyler yapmak önemliydi. Benim gibi birçok insanın ekmek mücadelesinde bulunması beraber olup haklarımızı savunmak bu sıkıntılı günleri atmak için mücadelenin içinde yer aldım.
Ekmek önemli bir unsur, insanların en belirgin ortak noktası… Adı üstünde 'ekmek davası'. Elektrik ve doğalgazda da mücadelemize devam edeceğiz. Halkın canının yandığı her yerde halkevci kadınlar olarak orada olacağız.
Benzer sorunlar yaşayanlara ne önerirsiniz?
Herkes bir araya gelip örgütlü bir şekilde hareket etmeli. Bir kişi değil bin kişi olmalıyız. Mahallelerde konuştuğum kadınlar çeşitli sorunlar için bir araya gelinmeli diye düşünüyorlar. Bunun için bir arada durmalı, hatta belediyeyle vs. görüşme yapılmalı gibi önerilerde bulunuyorlar.
Memlekette bu kadar sorun varken neden ekmekle, suyla ve barınmayla ilgileniyorsunuz? Memleket yönetiminde, politikada bu mücadelenin bir etkisi var mı?
Karnımız doymadan, başka siyaset yapmamız nasıl beklenebilir. Önce ekmeğimize sahip çıkmamız gerekir. Temel haklarımız biz kadınlar için yaşamımızı, çocuklarımızın hayatını devam ettirebilmemiz için önemli.
Genel politikada bu mücadele bir şekilde hissediliyor. Mücadelemiz genel uygulanan politikayı etkiliyor. Belediyenin attığı geri adımlar bunun en güzel örneği.
Bu mücadeleye başlamadan önceki halinizle, bugünkü arasında ne gibi maddi, manevi ve fiziksel farklılıklar var?
Mücadele etmeyi, insanların, halkın dili olmayı öğrendik, birçok kadına örnek olduk. İnsanları sevmeyi onlara bir şeyler yapmak için gelin beraber yürüyelim demeyi öğrendik. Maddi olarak da yaşamımızı devam ettirebilmek için zamlara ses çıkarmaya devam edeceğiz.
Bu mücadelenin bir bileşeni olarak Halkevleri’nin “aklamayacağız haklayacağız” kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinize bu kampanyada bir rol biçiyor musunuz?
Bu kampanya doğru bir kampanya, bizim için çok önemli. Bu kampanyada kendime bir rol biçmeyi zorunlu hissediyorum. Her zaman kadın olarak etrafımdaki insanlarla özellikle de kadınlarla teker teker görüşüp bu durumun haklılığını anlatmaya çalışıyorum.
Sizce haklar için mücadele edenleri Türkiye çapında böyle bir kampanyada ve 2 Kasım mitinginde bir araya gelmesinin nasıl bir etkisi olur?
Bu kampanyanın ses getirebilmesi için çalışmamızın sonucunda bir araya gelmek ve benim gördüğüm birçok sorunu daha fazla dillendirebilmek için önemli. Çünkü ben bu yaşa geldiğim halde her gün yeni şeyler öğreniyorum ve zevkle çalışmalara katılıyorum. Mitingde de bütün kadınlarla beraber haklılığımızı haykırmak istiyoruz.
Rantsal dönüşüm projelerine karşı barınma hakkını savunan Mamak Barınma Hakkı Bürosu'ndan Zeynep Onat, insanca bir yaşam isteyenlere "gayet basit" bir çözüm öneriyor: "Bizim gibi meydanlara çıksınlar."
Halk geçim sıkıntısı, hak gaspı ve zamlar anlamında birçok sıkıntı yaşıyor. Ancak başarılı mücadele örnekleri çok nadir görülüyor. Sizi mücadeleye iten neydi ve başarının sırrı nedir?
Zeynep Onat: Beni mücadeleye iten ilk şey evim tabii. Daha sonra da çocuklarım, çocuklarımın geleceği. Zaten daha önce de ben bunların bilincindeydim. Daha sonra işte Halkevleri’ndeki gençler geldi. Onlarla tanıştıktan sonra benim mücadelem daha da renklendi. Daha da, işte nasıl diyeyim, ileriye yönelik mücadele etmeye başladım. Tabi önce evlerden başladık, barınma ile başladık. En yakıcı sorunumuz barınmaydı. Ben bu mahallede 20 yıldır oturuyorum. Çocuklarım o zamanlar daha küçüktü, kızlarımın birisi 2 birisi 4 yaşındaydı. 3 çocuğum var, oğlum o zamanlar daha dünyada yoktu bu mahalleye taşındığımda. 3 yıl kirada oturdum, daha sonra ev aldım. Ama aldığım ev yaşanılacak bir ev değildi. Çok kötüydü. Dişimle tırnağımla o evi yaşanılacak bir hale getirdim, daire gibi yaptım. Çocuklarımla birlikte kaç yıldır oraya emek verdim.
Benzer sorunlar yaşayanlara ne önerirsiniz?
Cevabı gayet basit, bizim gibi meydanlara çıksınlar. Bak mitinglere geliyorum, işte Mamak belediyesinin önüne, Büyükşehir Belediyesi’nin önüne. Barınma hakkımı savunuyorum, toplantı yapıyorum, toplantılar için insanları topluyorum. Mahalleleri geziyorum, el ilanı dağıtıyorum, gazete dağıtıyorum. Hem evimin işini yapıyorum, çocuklarımla ilgileniyorum; hem de bu mücadeleyi yürütüyorum. Herkese de bunu öneriyorum. Herkes bunu yapmalı, çalışmalı yani.
Memlekette bu kadar sorun varken neden ekmekle, suyla, barınmayla ilgileniyorsunuz? memleket yönetiminde, politikada bu mücadelenin bir etkisi var mı?
Zaten bunlar hep birbirinin arkasıdır, devamıdır. Ben böyle sorular soran insanlarla daha önce karşılaştım. Size şunu örmek vereyim. Birinde birisi kalktı, Hz. İsa’nın ayinini okuyayım size dedi, cennet yolunda bir yol çizelim sizinle, bırakın bu ev işlerini falan dedi. Ben de dedim ki o arkadaşa “çıkalım dışarı” dedim “çoluğumuzla çocuğumuzla; güneşin altında, yağmurun altında, soğukta siz İsa’nın ayinini yapabilir misiniz bakalım? Namaz kılabilir misiniz, oruç tutabilir misiniz?” diye sordum. Düşündü düşündü, tamam dedi. Önce barınma geliyor dedi. Yani biz bundan yola çıktık. Ne yaparsan yap bir çatı gerekiyor. Her şeyden önce barınma hakkı geliyor.
Bu mücadeleye başlamadan önceki halinizle, bu günkü arasında ne gibi maddi, manevi, fiziksel farklılıklar var?
Manevi olarak dediğim gibi, yaşamıyordum sanki bu mücadeleyle tanışmadan önce. Mahallede çıkıyorsun, herkes dedikodu âleminde. İşte düzenin verdiği bir şey bu, şekillendirme, biçimlendirme. Televizyonu açıyorsun, herkesin hayatı, biri eşiyle tartışmış, bilmem başka biri çocuğunu kaybetmiş, hep bunlar yani. Yani yaşamadığımı hissediyordum, canım sıkılıyordu, üzülüyordum yani. Bir yolunu bulup da bir mücadele versen diyordum. Çocuklarımı da yani bu yönde yetiştirdim.
Bu mücadelenin bir bileşeni olarak Halkevlerinin “AKlamayacağız, HAKlayacağız” kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz, kendinize bu kampanyada kendinize bir rol biçiyor musunuz?
Bu da yine bizim mücadelemize dayanıyor bir şekilde. Biz bu mücadeleyi vermeseydik, halkevleri gelmeseydi bizim oraya, ne olurdu? Yarımızdan fazlası imzayı atmış olurdu. Tabi ben bunun bilincindeydim ama diğer evler yıkılınca benim de psikolojim bozulacaktı, üzülecektim, komşularımın baskısı altında kalacaktım. Sonunda ben de imzalayacaktım. Ne olacaktı, mağdur duruma düşecektik.
Size haklar için mücadele edenlerin Türkiye çapında böyle bir kampanyada ve 2 Kasım mitinginde bir araya gelmesinin nasıl bir etkisi olur?
Sesimizi duyurabileceğimizi zannediyorum bir araya gelerek. Örneğin Gökçek’e ulaşmıştır bizim sesimiz, hem de kaç kere. Tüm Türkiye çapından gelenlerin orda bir araya gelmesi bizim bütün olduğumuzu gösterir. Bize rağmen bir şey yapamayacaklarını anlayacaklardır yani bir şekilde. Benim açımdan budur yani.
Kocaelinde barınma hakkı mücadelesinin ve Kocaeli Su Meclisi'nin önderlerinden Bekirpaşa Halkevi yöneticisi Mithat Cambaz, örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekiyor.
Halk geçim sıkıntısı, hak gaspı ve zamlar anlamında birçok sıkıntı yaşıyor. Ancak başarılı mücadele örnekleri çok nadir görülüyor. Sizi mücadeleye iten neydi ve başarının sırrı nedir?
Mithat Canbaz: Hiçbir başarının tek başına olmayacağını düşünüyorum. İnsanlar örgütlenerek bir araya gelerek haklarını alabilirler. Toplumun yaşamsal ihtiyaçlarına yönelik saldırılara insanlar sadece bir araya gelerek mücadele edebilirler. Tek başına kimse hiç bir şey elde edemez Yan yana omuz omuza vererek ortak sorunlara çözüm bulunabilir. Beni haklarımızı kazanmaya karşı mücadeleye iten şey çözümün örgütlü mücadeleden geçtiğine olan inancımdı.
Benzer sorunlar yaşayanlara ne önerirsiniz?
Hakları ellerinden alınan bizim gibi benzer sorunları yaşayanların bilmesi gereken er önemli şey insanların tek başlarına Hiçbir şey yapamayacaklarıdır. Eğer insanca yaşamak başta eğitim sağlık barınma enerji gibi en temel haklarınızın ellinizden alındığının farkına varırsanız örgütlü mücadeleden başka şansınız yoktur.
Memlekette bu kadar sorun varken neden ekmekle, suyla ve barınmayla ilgileniyorsunuz. Memleket yönetiminde, politikada bu mücadelenin bir etkisi var mı?
Bizlerin asıl sorunun temel haklarımızın giderek elimizden alınması olduğunu düşünüyorum. Biz yaptığımız mücadelelerle öncelikle barınma ve su hakkımıza sahip çıktık. Halkın temel sorunları ülke de yaratılan suni gündemler değil haklarımızın elimizden alınmasıdır. Filler tepişir çimenler ezilir sözünden de anlaşılacağı gibi yukarıdaki kavgadan halka düşen ne yazık sadece yoksulluk ve işsizlik oluyor. Başta barınma ve su hakkımızla ilgili verdiğimiz mücadelede büyük başarılara imza attık. Kocaeli’nde suya yapılan yüzde 50 oranında yapılan zamma karşı verdiğimiz örgütlü mücadele sonucunda zammı iptal ettirdik. Ayrıca benimde oturduğum Erenler cedit Mahallesi’nde kentsel dönüşüm projesinde de benzer mücadele hattı giderek büyük kazanımlar elde ettik. Verdiğimiz mücadele kısmen de olsa memleketi yönetenlerde karşılık bularak geri adım atmalarına neden oluyor.
Bu mücadeleye başlamadan önceki halinizle, bugünkü arasında ne gibi maddi, manevi ve fiziksel farklılıklar var?
Ben temel haklarımızın elimizden alınmasına karşı verdiğim mücadeleden önce sadece kendimi tek başına hissediyordum. Yapılan haksızlıklara karşı muhalif olup haksızlığa boyun eğilmemesi gerektiğini anlattığımda insanlar bana uzuydan gelmişim gibi bakıyorlardı. Örgütlü mücadeleyle tanıştığımda ise yalnız olmadığımı gördüm kendime olan güvenim yerine gelerek, insanlara hakları için mücadele etmesi gerektiğini kendimizi ve yaptıklarımızı göstererek anlatmaya başladım.
Bu mücadelenin bir bileşeni olarak Halkevleri’nin “AKlamayacağız, HAKlayacağız” kampanyasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinize bu kampanyada bir rol biçiyor musunuz?
Artık ‘AKlamayacağız, HAKlayacağız’ sloganını şiar edinerek yola çıkıyoruz. AKP'nin halka karşı yaptığı işleri aklamayacağımızı tam tersine onları haklayacağımızı ifade ediyoruz. Halkın hakları var vurgusunu onların kafasına vura vura… Bu konuda tabii ki bana ve bu ülkede yaşayan sömürülen ezilen herkesi büyük rol düşüyor. Bizler Halkevcilerin daha yaşanabilir, aydınlık bir gelecek bırakmak için insanca yaşanılabilir bir dünya bırakmak gibi bir görevimiz var.
Sizce haklar için mücadele edenleri Türkiye çapında böyle bir kampanyada ve 2 Kasım mitinginde bir araya gelmesinin nasıl bir etkisi olur?
2 Kasım'da Ankara'da ülkemizde yaşayan ve temel hakları ellerinden alınan herkesin bir araya geleceği bir miting yapmak için elimizden geleni yapacağız. Ülkedeki bütün temel hakları ellerinden alınan halk kesimlerinin bulaşacağı bu mitinin örnek olacağını düşünüyorum. Tabii ki benim temennim sadece ülkemizdeki değil bütün dünyadaki ezilenlerin sömürülenlerin bir araya gelmesini istiyorum. Kasımda ülkenin her yerinden hakları için mücadele eden Türk Kürt Laz bütün hakların omuz omuza verip gericiliğin karanlığına sömürüye karşı halkın hakları için Ankara’da olacağız.