Kütahya Gümüşköy'de bulunan Eti Gümüş A.Ş.'ne ait gümüş madeni işletmesinde 7 Mayıs 2011 tarihinde atık depolama barajında yaşanan taşma ve barajın yıkılma tehlikesine ilişkin yapılan eylemler ve uzmanların uyarılarına rağmen şirket faaliyetlerini sürdürüyor. Uzmanların uyarılarına, halkın tepkisine rağmen bölge insanının ve doğasının zehirlenmesine izin veren, şirket çıkarlarını kollayan AKP iktidarını ve halkı yanlış bilgilendiren ve zehir saçmaya devam eden şirketi protesto etmek, Kütahya halkı ile dayanışma göstermek ve Eti Gümüş’ün kapatılması istemek için Kütahya’ya üç farklı ilden gelen sendika, oda, demokratik kitle örgütleri ve platform temsilcileri 25 Mayıs çarşamba günü Kütahya Valiliği önünde eylem yaptı.
Ankara’dan Kütahya Gümüşköy İzleme Platformu bileşenlerinden ESM, SES, Tarım Orkam-Sen; Çevre Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Metalurji Mühendisleri Odası ve Ekoloji Kolektifi temsilcilerinin ve Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut’un; İstanbul’dan Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu temsilcilerinin, İzmir’den EGE-ÇEP temsilcilerinin buluşması ve Kütahya’dan katılımların ardından belirlenen heyet Valiliğe girerek Eti Gümüş’ün kapatılması için dilekçelerini verdiler ve Vali yardımcısı ile görüştüler.
Heyetin görüşmesinin bitmesinin ardından basın açıklamasına başlamak için hazırlanan gruba emniyet görevlileri Valilik önünde açıklama yapamayacaklarını söyledi. Sloganlarla yerlerinden ayrılmadan açıklama başlayan temsilciler adına SES Genel Başkanı Çetin Erdolu konuştu “ Atık depolama havuzundan siyanürün yanı sıra aktif durumda olan metaller de yer altı sularına ve basın zincirine karışıyor” diyen Erdolu, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahip çıkacaklarını ifade etti. Erdolu konuşmasında, Kütahya Valiliğinin sızıntı olduğunu kabul ettiğini ama madenin kapatılmadığını vurguladı. Son yaşanan depremden sonra siyanür havuzunda risk faktörünün arttığını belirten Erdolu; “Tesiste çalışanlarda dahil olmak üzere yöre halkının bütün yasal hakları şirket tarafından ödenmeli ve biran önce bu zehir madenleri kapatılmalı, yöredeki köylerde yaşayanların sağlık durumları acilen değerlendirilmeli, bölge halkı siyanür ve ağır metallerin sağlık etkileri yönünden aydınlatılmalı, sağlık durumları ileriye dönük olarak izlenmelidir” dedi.
Basın açıklamasını engellemek için emniyet tarafından aynı alanda seçim mitingi yapan bir siyasi partinin kürsüsünden müzik sesinin sonuna kadar açılması üzerine temsilciler oturma eylemine başladı ve basın açıklaması bitene kadar Valilik önünden ayrılmayacaklarını açıkladılar. “Siyanürlü şirket Kütahya’yı terk et, Siyanürlü maden ölüm demektir, Direne direne kazanacağız, Eti Gümüş kapatılsın, Sermaye elini doğamızdan çek, Sermaye defol bu ülke bu halk satılık değil sloganlarıyla oturma eylemi yapan ve emniyetin engellemesini protesto eden temsilciler daha sonra basın açıklamasını tamamladılar.
Grup daha sonra madene doğru hareket etti. Şirket girişine gidildiğinde jandarmanın şirketin içinde durduğu ve kapıların gelen gruba kapatıldığı görüldü. Jandarma gruptan kişilerin “siz şirketi korumak için mi burada duruyorsunuz” sorularının ardından şirket arazisinden ayrıldı. Şirket görevlileri teknik olarak alana bakacaklarını söyleyen temsilcileri içeri almazken şirketin genel müdürü kapıya gelerek “herhangi bir sorunu kabul etmediklerini” söyledi. Eylemciler genel müdüre bu işletmenin sadece taşma tehlikesiyle değil varlığıyla bölge için ölümcül tehlike yarattığını ve “bilgilendirmesinin yalan beyanlardan oluştuğunu” ifade ettiler.
Temsilciler siyanür havuzunu gören bir yüksekliğe çıkarak bölgeyi gözlemlediler, Metalürji Mühendisliği Odası Başkanı Cemalettin Küçük ve Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’ndan Prof. Dr. Beyza Üstün madencilik ve işletme hakkında bilgiler vererek buharlaşma, rüzgar ve sızma yoluyla toprağın, havanın ve canlı hayatın nasıl zehirlendiğini aktardılar.
Bilgilendirmenin ardından etkileri yaşanan bir köye geçilerek köylülerle sohbet edildi. Özellikle köyün kadınlarının yoğun olarak katıldığı sohbette bilgilendirmeler yapıldı. Kadınlar şirketin ve kamu görevlilerinin köyü bölmeye çalıştığını, yalan söylediklerini “siyanürün havaya karışarak arındığını” ifade ettiklerini, şirket yetkililerinin buraya gelen uzmanlar hakkında aleyhte konuştuğunu, hayvanlarının öldüğünü, artık ekip biçtiklerini satamadıklarını, satmak bir yana kendilerinin içmekten, yemekten korktuklarını, kimsenin kendilerine sağlık kontrolü yapmadığını anlattılar. Sorularını sordular. Bilgilendirmeler sonrası Vali şirketi mi bizi mi koruyor diye soran köylüler arasında özellikle kadınlar şirketin kapatılmasını istediklerini şirketin valiliğin kendilerinin susturmaya çalıştığını söylediler. Yer altı sularına sızma olduğu bilgisinin verilmesinin ardından topraklarını o sularla suladıklarını ne yapacaklarını bilmediklerini ifade ettiler. AKP’li olduklarını ifade eden bir iki köylü ise gruba buraya “seçim nedeniyle geliyorsunuz” diye itiraz etti, biz köylüyüz ölürsek de burada ölürüz size ne diyen bir köylüye aynı köyde yaşayan bir kadın cevabını verdi: “Biz ölmek istemiyoruz” İzmir heyetiyle gelen ve Uşak’ta siyanürlü madenciliğe karşı mücadele eden bir kişinin kendi mücadele süreçlerini aktarmasıyla köylüler yoğun olarak ilgilendiler.
Karşılıklı telefon numaraları alınarak sürekli ilişki halinde olunmasına karar verildi, köylüler heyetin tekrar gelmesini ve kendilerini yalnız bırakmamalarını isterken, farklı illerden gelen temsilciler onlar mücadele ettikleri süre boyunca hep yanlarında olacaklarını ortaklaşa bu mücadeleyi büyüteceklerini vurguladılar.