Uzun süredir Türkiye’nin egemen güçleri böyle bir tabloya hasretti. Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma davasında karar alırken gösterdiği “11’de 11”lik mutabakat, Türkiye’de rejimin gerçek karakterini gözler önüne sermiştir.
Mahkeme üyeleri içerisinde, üniversitelerde türbana evet diyenler/hayır diyenler, AKP kapatılsın diyenler/kapatılmasın diyenler, Cumhurbaşkanı seçmek için mecliste “367” aranmalı diyenler/aranmamalı diyenler bu kez tam bir mutabakat halinde karar almış, Kürt halkının mecliste temsiliyetine “oy birliği” ile darbe indirmişlerdir.
Bu oy birliğinin nedeni, iddia edildiği gibi “hukukun gereği” değil, tüm egemen kesimlerin halkın mücadele içerisinden çıkan temsilcilerine olan tahammülsüzlüğüdür.
Anayasa Mahkemesi’ndeki “mutabakat,” meclisteki siyasi partilerden “yandaş ve karşıt” medyaya kadar düzenin tüm unsurlarında gözlenmektedir. Her daim hükümete karşı mücadeleyi ırkçılık ve şovenizm üzerinden yürüten partiler, aynı telden çalmaya devam etmektedir.
Diğer taraftan AKP hükümetinin riyakarlığı doruk noktasına ulaşmıştır. Kendi partisi davalı iken mağdur rolü oynayan, “darbelere ve parti kapatmalara karşı demokrasi” adına tüm halkı kendi safına taraf etmeye çalışan AKP hükümeti, konu DTP olunca “hukukun üstünlüğü” diyerek kararı aklamaya çalışmaktadır.
Düne kadar herkesi AKP’nin safında “demokrasi ve açılım” mücadelesine çağıran liberaller ve gericiler bugün, Kürt halkının en temel haklarından birinin gasp edilmesine açıkça onay vermekte, açılımı sabote etmekle suçladıkları DTP’nin kapatılmasının açılımın önünü açabileceğini savunabilecek kadar art niyetlerini açığa vurmuşlardır. Kürt halkı açısından dost güçler, kara günde belli olmaktadır.
Kabul edilsin veya edilmesin, fiili olarak Kürt halkının çok büyük bir bölümü DTP’yi temsilcisi olarak görmektedir. Kürt sorununun çözümü konuşulacaksa DTP’yi muhatap almak, fikirlerini, önerilerini dikkate almak bir başlangıç şartıdır. Bu şartı göz ardı ederek sorunu ABD ve Irak ile çözebileceği intibasını yayan, aylarca açılım diye ortalarda şov yapıp tek bir göstermelik adım bile atmayan AKP hükümeti, bugün yaşanan düğümlenmenin baş sorumlusudur!
Bugün herkesin aklını başına alması gereken bir dönemdir. DTP’nin kapatılmasını sevinçle karşılayan ırkçı/şovenist kesimler; DTP’nin kapatılmasıyla özellikle Doğu ve Güneydoğu’da siyasi rant kazanabileceği hayallerini kuran AKP’liler ve liberal destekçileri bilmelidirler ki, Anayasa Mahkemesi’nde cisimleşen mutabakatları ülkeyi felakete sürüklemektedir.
Kürt halkının iradesini inkâr, bu ülke insanlarının kardeşçe ve bir arada yaşama isteğini imha anlamına gelmektedir. DTP’nin kapatılmasını protesto gösterilerine taşla, sopayla, kılıçla, silahla saldıranlara “vatandaşlar” demek, Kürtlerin “sözde vatandaşlık” statüsünü perçinlemektedir. Bu yaklaşımın vebali büyüktür ve sonuçları istisnasız tüm toplumu çok ağır etkileyebilecektir.
Artık hiçbir şey eskisi gibi devam ettirilemez bir noktadadır ve başta AKP hükümeti olmak üzere düzenin ve akıl hocası ABD’nin, çözüm yeteneği kalmamıştır! İşte bu yüzden gerçek bir çözüm adına, bir arada kardeşçe yaşama adına atılacak küçük, büyük her adım Türkiye halkları olarak bu karanlık günlerden çıkarken bizlere yol gösterecek umut ışığı olacaktır.
Halkların eşit haklara sahip olarak, kardeşçe onurlu bir hayat sürdüğü bir ülke, ancak ve ancak halkların kendi eseri olacaktır!
İlknur Birol
Halkevleri Basın Merkezi