1 Eylül, Dünya Barış Günü. Ama biz Ortadoğu ve Türkiye halkları 1 Eylül’ü Barışa hasret bir şekilde karşılıyoruz. Her geçen gün çatışmaların ve acının arttığı, savaşa daha çok yaklaştığımız günleri yaşıyoruz. Emperyalizm ve işbirlikçileri son yüzyıldır sorumlusu oldukları savaşlara yenilerini eklemekten çekinmiyorlar. Çünkü biliyoruz ki bu düzen böyle işliyor.
Elbette savaş da, savaş çığırtkanlığı da “savaş istiyoruz” denilerek yapılmıyor. “İnsanlık, barış, demokrasi” götürme söylemleriyle yürütülen savaşlar milyonlarca insanın ölümüne, sakat kalmasına, tecavüzlere, şehirlerin yok olmasına, doğanın tahrip edilmesine neden oluyor. Bugün yanıbaşımızda Suriye’de yaşanan budur.
AKP iktidarı ülkemizi ve tüm Ortadoğu’yu ateşin içine atmaktadır.
İki yıldır bu ülke topraklarını Suriye’de iç savaşın kışkırtıldığı bir savaş üssü haline getiren Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ikilisi, bu gün de Suriye’ye emperyalist müdahalede aktif rol alacaklarını açıklamakta, savaşa davetiye çıkarmaktadır.
AKP iktidarının Ortadoğu siyaseti, halkımızı savaşın hedefi haline getirmektedir. Antep’te, Akçakale’de, Cilvegözü’nde, Reyhanlı’da, Ceylanpınar’da ölümlerin, katliamların nedeni bizzat bu politikalardır.
Suriye’ye emperyalist müdahale savaşı büyütecek, Ortadoğu’yu çok tehlikeli bir sürece sokacaktır. İngiltere, Fransa ve ABD’nin öncülüğünü yaptığı emperyalist müdahale cephesinin niyetinin ne olduğu ortadadır. Bu güçler Irak’ta, Afganistan’da yüzbinlerce insanın katilidir. Irak halkının yaşadıkları uzak bir tarih değildir. Emperyalizmin son yüz yıldır dünyanın dört bir tarafında halklara karşı işlediği savaş suçları ortadayken, halklarımızı “insan hakları, demokrasi” diyerek kandıramazlar.
Suriye’de 21 Ağustos’ta yüzlerce insan insanlık dışı biçimde öldürülmüştür. Hemen ardından başta AKP iktidarı ve ABD, katliamı Esad hükümetinin yaptığını net biçimde iddia etmiş ve Suriye’ye müdahale çağrıları başlamıştır. AKP iktidarı, emperyalist devletler bu “ hassasiyeti” Rojava’da, Lazkiye’de göstermemiştir. Suriye’de bu katliamların sorumluları uzun süreden beri Suriye’yi iç savaş bataklığına sürükleyen emperyalistler ve işbirlikçileridir.
AKP’nin Suriye’de emperyalist savaş kışkırtıcısı politikaları, halkımızın hayatını tehlikeye atmaktadır. Ayrıca ülkemizde yaşayan Araplar ve Kürtler ile Suriye sınırları içerisinde yaşayan Araplar ve Kürtler akrabadır. AKP’nin Suriye politikası bütün bölge halklarının hayatını tehlikeye atmaktadır. Savaşın, ölümün acısını bilen Türkiye halkları buna izin vermeyecektir.
Tüm komşu ülke halklarını kendine düşman haline getiren AKP iktidarının, Kürt sorununda da bir “Barış” planı yoktur.
Çünkü AKP iktidarının Kürt sorununda bir çözümü yoktur. Bir krizi ve gerici, şoven, diktatöryal emelleri vardır.
Çünkü AKP, “müzakere” adını verdiği süreci barış, kardeşlik ve demokratik çözüm istediği için değil, Ortadoğu’da içine düştüğü durum ve Kürt sorununda yaşadığı tıkanma nedeniyle başlatmıştır. AKP’yi bu noktaya getiren Kürt halkının kıramadığı direncidir.
Sürecin bu ülke topraklarında yaşayan halkların 30 yıldır yaşanan savaşın bitirilmesi doğrultusundaki beklentilerinin ve duygularının istismarı olarak yaşanmasını engelleyecek güç ise bu ülke topraklarında halkların yararına, gerçekten “barış” isteyen ve barış için mücadele edenlerdedir.
Bir yandan “müzakere süreci” derken, diğer yandan yazdıkları “savaşa hayır” pankartıyla yürüyen Lice köylülerine açılan ateş, AKP’nin çözümsüzlüğünü gösterdiği gibi, bu ülke halklarının barış ve kardeşlik isteğini de göstermiştir. Ülkenin dört bir yanında yükselen “Diren Lice seninleyiz”, “Her yer Lice her yer direniş” sloganları Kürt sorunun toplumsal ve demokratik çözümü için önemli bir eşiktir.
Gezi Parkı’nda “topçu kışlası” yapılmasını “ben öyle diyorum öyle olacak” diyerek kestirip atan Erdoğan, Kürt sorununda da “anadilde eğitim programımızda yok, koruculuk kaldırılmayacak, karakol ve baraj yapımları sürecek, seçim barajı inmeyecek” demektedir. Ancak Erdoğan’a aylardır halkın sokaklardan verdiği yanıt bellidir: “Senin ağzından çıkan her söz kanun olmayacak!”
Biz “Ülkemizde BARIŞ, Ortadoğu’da BARIŞ” istiyoruz!
Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da emperyalist müdahalelelere ve taşeronluğa son verilmelidir.
Bu ülke toprakları, Suriye’de iç savaşı kışkırtan bir operasyon üssü olmaktan derhal çıkartılmalıdır.
Halklarımızın 30 yıldır süren savaşın bitirilmesi doğrultusundaki beklenti ve duygularının istismarından vazgeçilmeli, müzakere sürecinin "Kürt sorununun çözümü" yönünde yol alabilmesi için;
- Paris ve Roboski Katliamları aydınlatılmalı, sınır içi ve sınır ötesi operasyonlar durdurulmalı, korucu alımları ve karakol inşaatları durdurulmalıdır.
- Silahlar demokratik katılım mekanizmaları tıkalı olduğu için devreye girmiştir. Silahların susması isteniyorsa, demokratik katılım mekanizmaları açılmalıdır. Başta milletvekilleri ve belediye başkanları olmak üzere seçilmiş Kürt siyasetçiler ve KCK tutukluları serbest bırakılmalı, seçim ve siyasi partiler yasası demokratikleştirilmeli, Terörizmin Finansmanını Önleme Yasası iptal edilmelidir.
- Kürt halkının siyasal alandaki demokratik örgütlenmelerini boğmak için Hizbullah’ın ve İslamcı-kontra örgütlenmelerin palazlandırılmasından vazgeçilmelidir.
Halkevciler olarak ülkemizde ve Ortadoğuda eşitlik, özgürlük temelinde sağlanacak bir barış için mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Savaş çığırtkanlarının karşısında barışı ve halkların kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz.
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Başkanı