Toplumsal muhalefet Ahmet Atakan'ın katledilmesine karşı ayakta

Sa, 10/09/2013 - 18:40
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Ahmet Atakan’ın Antakya’da polis tarafından katledilmesinin adından emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ile siyasi partiler açıklamalar yayımladı

 

DİSK GENEL SEKRETERİ ARZU ÇERKEZOĞLU: 

“Artık yeter! Hiçbir zulüm ve zalimin saltanatı ebedi değildir!

Ahmet Atakan’ın ve Gezi direnişinde yaşamını yitiren  gençlerimizin katillerinden ve sorumlularından hesap sorulmalıdır!

AKP iktidarının sokaklarda yarattığı savaş hali gencecik bir canımızın daha toprağa düşmesine neden oldu. Gaz kapsülüyle vurulan 22 yaşındaki Ahmet Atakan’ın ölümü, Haziran ayında beş gencimizi yitirmemizin ardından bizzat Başbakan tarafından ödüllendirilen polisin yeni bir “destanı” olarak tarihte yerini aldı.

Mısır’daki ve Suriye’deki ölümlerin ardından ekranlarda ağlama şovu yapanların bu cinayet karşısında zerrece üzüntü duymalarını artık beklemiyoruz. Daha önceki cinayetlerde bir başsağlığını bile çok gören, aksine katilleri kollayan, salıveren, destekleyen, ödüllendiren iktidar, tercihini çoktan ilan etmiştir. Anlaşılan o ki AKP iktidarı bu ülkenin sokaklarını kan gölüne dönüştürme pahasına yönetmeye karar vermiştir.

Polisin gaz kapsüllerini hedef alarak ateşlemesi sonucu Abdullah Cömert hayatını kaybetmişken; 10’un üzerinde insan gözünü kaybetmiş, onlarca insan ağır biçimde yaralanmışken devlet şiddeti ve terörünün bu yönteminin sürdürülmesi ve bir cana daha mal olması, cinayetlerin devam edeceğini göstermektedir. 1 Mayıs 2013’te İstanbul’da polis amirlerinin “Gazı nişan alarak atın” emri uygulanmaya devam etmektedir.

Dünyanın her yerinde kendi yurttaşlarının taammüden öldürülmesine, sakat kalmasına neden olan, destek veren, sorumlulardan hesap sormayan, aksine onları ödüllendiren bir iktidara karşı direnmek haktır! Bu cinayetten hesap vermeden çıkacaklarını düşünenlerin unutmaması gereken şudur: Bu halk artık direnmeyi, mücadele etmeyi ve hesap sormayı öğrenmiştir.

Halkın ayağa kalktığı Haziran’dan beri kaybettiğimiz üç gencin Antakyalı olması da tesadüf değildir; emperyalistlerle ve siyonistlerle omuz omuza Suriye’ye savaş açmak isteyenlerin sabırsızlığının, savaşı kendi ülkesinde başlatmasının bir yansımasıdır.

Artık yeter! Ölüm, kan, savaş bu ülkenin kaderi değildir!

Artık yeter! Ölen gençlerimizin satın alınamayan hayalleri ve mücadeleleri sahipsiz değildir!

Artık yeter! Hiçbir zulmün ve zalimin saltanatı ebedi değildir!”

 

TMMOB ANKARA İL KOORDINASYONU KURULU:

“Polis can almaya devam ediyor

Antakya’da, ODTÜ ve Tuzluçayır’da yaşananları protesto etmek ve ‘Gezi Parkı’ eylemlerinde hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in faillerinin bulunması için düzenlenen yürüyüşte polis bir kişiyi daha katletti. Yakın mesafeden başına gaz kapsülü gelen 22 yaşındaki Ahmet Atakan hayatını kaybetti.

Gözünü kırpmadan halkı hedef alan, yaralı kaldırıldığı hastanede bile Ahmet’in yakınlarını gaza boğan polisin tüm bu saldırıları, söylenenin aksine kanunsuz yürüyüşe orantılı müdahale değil, anayasal protesto hakkını kullanan halka doğrudan öldürme amaçlı bir saldırıdır.

Ahmet Atakan kaybettiğimiz ilk canımız değil! Biz Ethem Sarısülük’ü, Ali İsmail Korkmaz’ı, Abdullah Cömert’i, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Medeni Yıldırım’ı unutmadık. Yok sayılmaya, baskıya, şiddete ve gericiliğe karşı sokağa çıkan demokrasi, eşitlik ve barış talebini yükselten halkımıza uygulanan şiddet, toplumsal hafızamızda derin yaralar oluşturmuştur. Bu ölümlere kimse bizi alıştıramaz, alışmayacağız. Halk üzerinde uygulanan polis terörü derhal son bulmalı, bu saldırıları besleyen siyasi iktidar toplumun haklı taleplerine karşılık vermelidir.

 

ÖĞRENCİ KOLEKTİFLERİ:

“Ahmet Atakan’ı Katledenlere Sokakları Dar Edeceğiz!

Yazmak istemedik, bu açıklamayı yazmak istemedik, iyi bir haber gelse ve biz de bunları yazmak zorunda kalmasak dedi. Ancak maalesef 10 Eylül 2013 saat 02:30 civarında Ahmet kardeşimizin ölüm haberi ile sarsıldık.

Ahmet, Abdocan ve Ali İsmail’den sonra AKP faşizmine kurban verdiğimiz üçüncü Antakyalı kardeşimiz. Öyle ya, bu direniş en çok da Antakya’nın direnişi. Meselenin üç beş ağaç olmadığını artık herkes biliyor, Armutlu’nun yiğit evlatları, kardeşiyle savaşmamak, gericilikle kuşatılmamak için en sert polis müdahalelerine bile boyun eğmeden direnişi sürdürdü.

Sahte özgürlük tartışmaları yapıladursun, AKP’nin, cesetlerimizin üzerine basa basa inşa etmeye çalıştığı diktatörlüğü yıkacak olan mücadele gerçek özgürlüğü getirecektir. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve tüm AKP kurmayları, ODTÜ’yü hedef gösterip toplumsal linç ve infial yaratmaya çalışırken, bugün katledilen kardeşimizin yaşama özgürlüğüne dair iki çift laf etmeyecek. Katillerini aklamak için ellerinden geleni yapacak.

Ahmet 4 metre mesafeden vuruldu. Kaldırıldığı hastane önündeki insanlara polis saldırdı, hatta hızlarını alamayan polisler hastanenin içine kadar girdiler ve bir yoldaşımızın hayata tutunması için umut etmemizi bile yasak ettiler bize.

Unutmayacağız!

Unutmak ihanettir!

Ellerinde gaz bombaları, akrepleri, yeni modellerini aldıkları TOMA’ları olabilir, bizim elimizde, kaldırımlardan bozma barikatlarımız, işçi eldivenlerimiz, plastik baretlerimizden başkası olmayabilir. Ama direnmek için pahalı teçhizatlara değil, Ahmet’in katillerinde olmayan yüreklere ihtiyacımız var.

Onlar TOMA’larının arkasına saklanıp, halkın kafasına nişan alıp, öldürmeye kalkabilir ve hatta öldürebilirler, ama birer korkak olmaya mahkumlar!

Biz halkız, biz güçlüyüz! Biz onlardan kat ve kat daha güçlüyüz! Yeter ki bir arada olalım, yeter ki birlik olalım!

Bir avuç zorbanın ülkemize kan kusturmasına, coğrafyamızı kana bulamasına, memleketimizi ABD’nin kuklası haile getirmesine, diktatörlük inşa etmesine izin vermeyeceğiz!

Gerekirse canımızı vereceğimizi biliyorduk. Ama yine de her gelen yeni haber yüreğimizi dağlamaya devam ediyor.

Direniş artık bir kişinin daha onurlu ölümsüzlüğünü taşıyarak büyüyecek!

Her yer ODTÜ, her yer direniş diyerek sokağa çıkmıştı Armutlu halkı ve bir evladını daha direnişe feda etti.

O halde “Her Yer Armutlu Her Yer Direniş!”

 

HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ (HDK) YÜRÜTME KURULU:

“Hatay Armutlu'da Ahmet Atakan'ın ölümüne neden olan polis şiddetini kınıyoruz

Polis şiddeti bir kez daha ölüm getirdi. Ankara’da ODTÜ’de ve Tuzluçayır Mahallesi’nde ormanlık alandan geçirilmek istenen otoyolu protesto edenlere karşı polisin uyguladığı şiddeti kınamak üzere toplanan Hatay-Armutlu halkına polis saldırdı.

Mehmet Ayvalıtaş (20), Abdullah Cömert (22), Ethem Sarısülük (26), Ali İsmail Korkmaz (19) ve Medeni Yıldırım’dan (18) sonra, bu defa Akrep denen zırhlı aracın içinden ve 4 metre mesafeden atılan gaz bombasının başına isabet etmesi sonucu 22 yaşındaki AHMET ATAKAN yaşamını yitirdi.

Barışçıl, demokratik protesto hakkını kullanan yurttaşlara karşı uygulanan bu polis şiddetini kınıyoruz.
Ailesinin üzüntülerini paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz.

Bu ölümden; baş kısmında çökme olduğunu tespit eden Adli Tıp Raporu’nu beklemeden, “Ahmet, polise güneş enerjisi panelini atarken çatıdan düştü” diye açıklama yapan Hatay Valisi, eylemler sırasındaki ölümleri sıradanlaştıran İçişleri Bakanı ve her türlü muhalefeti şiddetle bastırmayı politika haline getiren AKP Hükümeti sorumludur.

Hatay halkı uzun bir süreden beri ilan edilmemiş bir sıkıyönetimin zorbalığını, şiddetini yaşıyor. Vali ve İçişleri Bakanı istifa etmelidir. Hükümet, olağanüstü hal rejimini bırakmalı, demokratik hakların kullanıldığı alanlardan ve eylemlerden polis gücünü geri çekmelidir.

Ahmet Atakan’ı aramızdan alan polis devleti uygulamalarına karşı direnmeye kararlıyız. Gezi Direnişi sırasında öldürülenler dahil olmak üzere, tüm ölümlerin sorumlularının adli ve siyasi alanda takipçisi olacağız. Halkların Demokratik Kongresi, tüm bileşenleri ve üyeleriyle, AKP Hükümeti’nin ülkede ve bölgede izlediği savaş ve şiddet politikasını geriletmek üzere mücadeleye kararlıdır.”

 

EZİLENLERİN SOSYALİST PARTİSİ (ESP)

“Ahmet Atakan ölümsüzdür

Polis, bir can daha aldı aramızdan, Gezi direnişçilerden bir yıldız daha kaydı. Antakyalıların her Pazartesi günü gerçekleştirdiği Gezi direnişi şehidi Abdullah Cömert yürüyüşüne polisin saldırısı sonucu 22 yaşındaki Halkevi üyesi Ahmet Atakan yaşamını yitirdi. Polis, yaralılarına sahip çıkmak için hastane önünde bekleyenlere de saldırdı.

Yapılanlar zulümdür, katliamdır. AKP iktidarının sokak fobisi ve geziden bu güne uzanan direniş karşısında duyduğu panik onu saldırganlaştırıyor. Bu fütursuz saldırganlık her yerde direnişle yanıtlanıyor. Şimdi her yer Taksim ve her yer direniştir.

Alevileri asimle etme politikasına karşı direnen Alevilere, ODTÜ orman katliamına karşı direnen gençliğe, Cizre’de barış isteyen halka, Suriye’de emperyalist müdahaleye hayır diyenlere, Berkin Elvan için açıklama yapanlara düşmanca bir politika izleniyor. Artık yeter!

Abdullah’ın, Mehmet’in, Ali İsmail’in, Ethem’in katilleri ve sorumluları görevden alınıp yargılanmadıkça Ahmetler katledilmeye devam edecek. Saldırılar hükümet kararıdır. Hükümet halkın söz, eylem, örgütlenme özgürlüğüne saldırıları durdurmadıkça direniş sürecek. Bir kez duvar yıkılmış, yol açılmıştır hiç bir saldırı ve zulüm direnişi durduramayacaktır.

Saldırı emri veren Hatay Valisi görevden alınmalıdır. Hatay Valisi, Ahmet Atakan’ın polisin 5 metreden nişan alarak gaz bombası atması sonucu değil de binadan düşerek öldüğünü söylemesi suçu örtbas etme telaşının, saldırı ve katliamdaki suçu örtbas etme telaşının bir ürünüdür. Ali İsmail Korkmaz’ı sopalarla döverek katleden  polisleri korumak için Eskişehir valisi de “arkadaşları dövdü” yalanını atmıştı.

Ahmet Atakan’ı öldüren polisler görevden alınarak tutuklanmalı ve yargılanmalıdır. Hatay Valisi görevden alınmalıdır. Saldırı emrini verenler yargılanmalıdır. Gezi direnişi şehitlerinin katilleri yargılanmalıdır. Halkın söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün engellenmesine son verilmelidir. Alan yasakçılığı son bulmalıdır.

Ahmet Atakan ölümsüzdür. Halklarımızı  Ahmet Atakan’ın katillerinin bulunması için, adalet, onur ve özgürlük için mücadeleye, birleşmeye ve faşizme karşı omuz omuza olamaya çağırıyoruz.

 

BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ (BDP): 

 “Bütün faşizan uygulamalara rağmen bu ülkede hak arama mücadelesi, demokrasi ve özgürlük mücadelesi asla engellenemeyecektir

Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yurttaşların en temel demokratik hakkı olup, bu hakkın kullanımı anayasa ile güvence altına alınmıştır. Demokratik eylem ve etkinliklere tahammül aynı zamanda demokratik bir ülke olmanın en temel gereklerinden biridir.

Bütün çağdaş demokratik ülkelerde hükümetlerin, devletlerin politikalarını protesto etmek isteyen kitleler, işçiler, öğrenciler, kadınlar, çevreciler, savaş  karşıtları özgürce bu eylemlerini gerçekleştirmekte, taleplerini demokratik bir çerçevede dile getirerek, mevcut ülke yönetimleri üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu demokrasinin bir gereğidir.

Ülkemizde ise, ne yazık ki bu demokratik hakkın kullanılması bizzat hükümet tarafından engellenmekte, protesto için meydanlara inen kitleler siyasi iktidarın emrindeki emniyet güçlerinin en acımasız, pervasız müdahale ve saldırılarına maruz kalmakta, hemen her etkinlik adeta bir can pazarına dönüşmektedir.

Arkasına siyasi iradenin ve yargının desteğini alan emniyet güçleri gösterilere müdahaleler sırasında gaz bombası kullanırken kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmaksızın öldürme amacıyla açıkça hedef gözetmekte ve hemen her etkinlikte ölümlere, çok ciddi yaralanmalara neden olmaktadır. Bugüne değin toplumsal olaylara müdahaleler sonucu yüzlerce insan hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de kalıcı olarak sakatlanmıştır.

Dün Hatay’daki protestolar sırasında yaşanan ölüm olayı polis terörünün geldiği boyutu gözler önüne sermektedir. 22 yaşındaki Ahmet Atakan’ın başına gaz kapsülünün isabet etmesi sonucu hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Çok açık görülmektedir ki Atakan da tıpkı diğer ölümlerde olduğu gibi hedef gözetilerek açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir.

Hatay’daki ölüm Gezi direnişinin başladığı günden buyana polisin yol açtığı 7’inci ölüm olayı olmuştur. Mayıs’tan buy ana bu ülkede demokratik hakkını kullandığı için 7 kişi emniyet güçleri tarafından katledilmiştir. Yine insan hakları örgütlerinin kayıtlarına göre; bugüne değin 7 bin 832 kişi polisin ağır saldırısı sonucu yaralanmış, 10 kişi gözünü kaybetmiştir. Saldırıların ortak noktası hedef gözetilerek gaz bombası atılması, hedef alarak ateşli silah kullanılmasıdır.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler gaz bombalarının kullanılmasını  savaşta bile yasaklamasına rağmen, bu silahlar bizzat hükümetin talimatıyla bu ülkede hak arama mücadelesi yürüten insanlara karşı acımasızca kullanılmaktadır. Yaşanan bunca ölüm ve yaralanma olayına rağmen polis terörünün dur durak bilmemesi bu sürecin bizzat hükümet tarafından yönetildiğini göstermektedir.

Demokratik toplumsal muhalefete tahammül göstermemesi, muhalefetin sesinden korkması, demokratik etkinlikleri bastırmaya çalışması hükümetin demokrasiden, toplumsal taleplerden, özgürlüklerden ne anladığını açıkça ortaya koymaktadır.

Yaşanan bunca ölüme rağmen gerekli tedbirler almak yerine halen öldürmeye devam eden kamu görevlilerini ödüllendirme yoluna giden hükümet bu tutumu nedeniyle bugüne değin yaşanan tüm ölümlerin ve yaralanmaların bizzat sorumlusudur.

Buradan bir kez daha hükümeti uyarıyoruz. Polis terörünü biran önce durdurun, bu ölümlerin sorumlularını derhal yargı önüne çıkartın. Hükümet olarak bu ölümlerin hesabını halka verin. İçişleri Bakanı’na çağrı yapıyoruz: Hatay’da yaşanan bu olay nedeniyle oranın Valisi ve Emniyet Müdürü derhal açığa alınmalı, haklarında yasal işlem başlatılmalıdır.

Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu ülkenin bütün meydanlarında direnen, demokrasi mücadelesi veren, hak arayan tüm yurttaşlarımızın yanında olduğumuzu ve bu ölümlerin hesabının sorulması için onlarla birlikte omuz omuza mücadele vereceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.

Şu asla unutulmamalıdır ki, bütün faşizan uygulamalara rağmen bu ülkede hak arama mücadelesi, demokrasi ve özgürlük mücadelesi asla engellenemeyecektir. Demokrasiden, barıştan, özgürlükten, emekten yana olan herkes meydanlarda, alanlarda sesini yükseltmeye, taleplerini haykırmaya devam edecektir.

Yaşamını yitiren Ahmet Atakan’a Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.”

 

SOSYALİST DEMOKRASİ PARTİSİ (SDP) MERKEZ YÜRÜTME KURULU: 

“SDP hesap sormaya çağırıyor. Sokağa, eyleme, özgürleşmeye!

AKP’nin insan değil sermaye odaklı kentsel politikalarının Ankara’daki devamı olan ODTÜ’den yol geçirme projesi ve tam bir “Aleviler için, Alevilere rağmen” anlayışının sonucu olan Ankara Tuzluçayır’daki Cami-Cemevi projesine tepkiler tüm yurtta yaygın protestolara dönüşmüş durumda.

Özellikle Alevi mahallelerinde polisin protestoları bastırma amaçlı sert tutumu, devletin ötekileştirilenlere yönelik baskıcı anlayışının AKP iktidarı ile aynen devam ettiğinin göstergesi.

Okmeydanı’nda polis saldırısı sonucu girdiği komadan aylardır çıkamayan Berkin için adalet isteyen mahallelinin eyleminde polisin ne işi var? Yasal dayanak olmaksızın ODTÜ  ormanından yol geçirmek için ağaç kesenlere engel olmak isteyen Ankaralıların muhatabı polis mi? Bu ülkenin Alevi yurttaşları, kendileri için olduğu iddiasıyla kendilerine rağmen uygulamaya konan asimilasyoncu projelere tepkilerini neden gösteremiyorlar?

Paranoyaklık seviyesine varmış durumdaki halk korkusu ve demokratik protesto alerjisi ile “Eylül’de ülkeyi karıştıracaklar”  diyerek bugünkü polis terörüne önceden zemin hazırlayan AKP iktidarı, kutuplaştırıcı uygulamaları ile gerçekten de “ülkeyi karıştırıyor…”

Bu halk korkusu ve demokrasi alerjisi, bir gencin daha polis saldırısında yaşamını yitirmesine yol açtı. Başbakan gurur duysun! Polisi destan yazmaya devam ediyor!

Antakya Armutlu mahallesinde Antakyalıların her Pazartesi gerçekleştirdikleri Abdullah Cömert yürüyüşüne polisin saldırısında Halkevi üyesi 22 yaşındaki Ahmet Atakan hayatını  kaybetti. Devletin polisleri gençleri öldürerek destan yazmaya devam ederken, devletin valileri de adli tıp uzmanı olmuş gibi katilleri koruyan beyanatlarına devam ediyorlar. Hatay Valiliği, Ahmet Atakan’ın “çatıdan düşerek” hayatını kaybettiğini açıkladı bile. Oysa Ahmet’in sol kulak arkasına aldığı  darbe sonucu iç kanama nedeniyle öldüğü bildiriliyor.

Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, halkı  kutuplaştırma, güvenlik güçlerini halkın iktidar tarafından marjinalleştirilen, ötekileştirilen bir kesimi üzerine kışkırtma konusunda AKP hükümeti kadar becerikli olmamıştır! Büyük bir sabır ve barış inadıyla süreci yürütmeye çalışan Kürt Özgürlük Hareketi’nin çekilmeyi durdurmak zorunda kalmasından ve AKP’nin Ortadoğu’da içine düştüğü  zavallıca savaş amigoluğu rolünden hiç bahsetmiyoruz bile!

Kürt halkının barış iradesini ciddiye almayan, emperyalistleri kendi de pay kapacağını düşündüğü  talanlar için bölgeye buyur eden ve ülke içinde demokrasiyi hiçe sayarak sermayenin talancı politikalarını dayatan AKP çok tehlikeli bir yoldadır.

Sosyalist Demokrasi Partisi, AKP iktidarının sürdürdüğü  bu terör kampanyasına karşı durmaya, gerçek adalet tesis edilene dek halklarımızla birlikte sokaklarda, meydanlarda, meşru demokratik direniş hakkını kullanmaya devam edecektir.

SDP, halklarımızı direnmeye, sokakları  özgürleştirmeye, zulme isyan etmeye ve Ahmet’in hesabını  sormaya çağırıyor!

Özgürlük Sokaktadır!

Sokağa, eyleme, hesap sormaya!

Sokağa, eyleme, özgürleşmeye!”

 

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ (TKP) MERKEZ KOMİTESİ kuruluşunun 93’üncü yılı nedeniyle yayımladığı basın açıklamasında Ahmet Atakan’ın öldürülmesine yer verdirdi ve şu ifadeleri kullandı:

“Dün gece Hatay’da Ahmet Atakan kardeşimiz, iktidarın “halka saldırın” komutuna uyan polis tarafından alçakça öldürülmüştür.”

 

SOSYALİST YENİDEN KURULUŞ PARTİSİ (SYKP) EŞ GENEL BAŞKANI TUNCAY YILMAZ:

AKP’nin Polisi El Nusralaşmıştır!

Devlet terörü Türkiye çapında devam ederken, AKP’nin polisi Antakya’da bir cana daha kıydı. Antakyalıların her pazartesi günü Abdullah’ı, Ali İsmail’i, Ethem’i, Medeni’yi, Mehmet’i anmak ve devlet şiddetini protesto etmek için düzenledikleri yürüyüşe saldıran polis, yakın mesafeden sıktığı biber gazı fişeğiyle 22 yaşındaki Ahmet Atakan’ı katletti. Gece boyunca hayatta tutulmaya çalışılan Ahmet ne yazık ki kurtarılamadı.

Abdullah, Ali İsmail’den sonra üçüncü yiğidini de toprağa vermenin hüznü ve öfkesiyle dolu Antakya. İstanbul’da 31 Mayıs’ta başlayan isyanın en güçlü taşıyıcılarından biri oldu Antakya halkı. Armutlu’da direniş ateşi neredeyse hiç sönmedi o günden bu yana. Abdullah Cömert’in “memleketi siz mi kurtaracaksınız” teslimiyetçiliğine “kurtaramasak da yolunda öleceğiz!” cevabı direnişlerinin rehberleri oldu hep.

AKP başa geldiği günden bu yana kendisinden olmayana savaş açmıştı zaten. Ancak son üç aydır gerçek anlamıyla halkla savaşıyor AKP. TOMA’lar, Akrepler, gaz ve ses bombaları, tabancalar, tüfeklerle halka saldırıyor. Karşısında yürekleriyle direnenleri “düşman” olarak görüyor. Katil polisinin uyguladığı zulmü “kahramanlık” diye anlatıyor. Yalanla, manipülasyonla eşitlik, özgürlük ve adalet için direnenleri karalamaya çabalıyor.

Polis şiddetinin geldiği noktada artık mızrak çuvala sığmaz durumda. Mevcut durumda Polis teşkilatı AKP’nin silahlı çetesinden başka bir şey değildir. Nasıl ki El Nusracı, El Kaideci çeteler Suriye’de Alevileri, Kürtleri, kendilerinden yana olmayanları katli vacip ilan edip insanlık dışı işkencelerle katlediyorsa, AKP’nin polisi de Tuzluçayır’da, Gazi’de, Akkapı’da, Armutlu’da “Alevi Piçler, Şerefsiz Fellahlar, hain teröristler, hepinizi öldüreceğiz” diyerek halka saldırıyor. AKP açıkça bir iç savaşı, mezhep çatışmasını körüklüyor!

Kendini savunmak için ellerinde cesaretlerinden başka hiçbir şey olmayanlar yaşamlarını, gözlerini, özgürlüklerini yitirirken katiller ellerini kollarını sallayarak katliamlarına devam ediyorlar.

AKP hükümetinin foyası artık açığa çıkmıştır. AKP halk düşmanı, ırkçı, mezhepçi, işçi ve kadın düşmanı, emperyalizm işbirlikçisi bir partidir. Sadece ülkede değil bölgede de savaş kışkırtıcısıdır.  Ve kendilerinden bunlardan öte bir icraat beklenemez.

Öyleyse iş bize düşmektedir. Ezilen ve emekçi halklar olarak Haziran’da doldurduğumuz sokakları yeniden ve daha güçlü olarak doldurmaktan, kaderimizi elimize almaktan başka bir çaremiz yok! Mehmet, Ethem, Abdullah, Medeni, Ali İsmail, Ahmet daha eşit, özgür ve adil bir dünya umutları için düştüler toprağa. Bize de onların umutlarını sahiplenmek, bayraklarını yükseltmek, mücadelelerini zafere ulaştırıncaya kadar direnmekten başka bir yol düşmez.

Örgütlü bir halkın karşısında hiçbir güç direnemez. Kurutuluşumuz ancak hep birlikte sürdüreceğimiz devrimci mücadeleyle olacaktır. Bu köhnemiş düzeni yıkmak, halkların eşit ve özgürce bir arada yaşadığı adil bir dünya kurmak Ahmet Atakan’a ve tüm devrim şehitlerine sözümüz olsun. Yolunuz yolumuz, mücadeleniz mücadelemizdir. Halklarımız anılarınızı özgür günlere taşıyacaktır.

Yaşasın eşitlik, özgürlük ve barış. Yaşasın devrim ve sosyalizm!”