Eskişehir'de yaşanan faşist saldırıya karşı suç duyurusu

Per, 28/07/2005 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Eskişehir'de görülen Uğur Kaymaz Davası'nın 20.07.2005 günü yapılan ilk duruşmasında, davayı izlemeye gelen avukatlara, insan hakları savunucularına ve çeşitli kitle örgütü yöneticilerine yönelik faşist saldırıya ilişkin, 27.07.2005 günü Eskişehir'de kitlesel bir suç duyurusu gerçekleştirildi.

Aralarında Halkevleri Eskişehir Şubeleri'nin de yer aldığı Eskişehir Uğur Kaymaz Davası İzleme Komitesi tarafından örgütlenen suç duyurusuna çok sayıda kişi katıldı. Saat 11.00 de Eskişehir Adliyesi önünde toplanan çoğunluğu çeşitli kitle örgütü üye ve yöneticisi Eskişehirli vatandaşlar, suç duyurusu dilekçelerini tek tek savcılığa sundu.

Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilen ve saldırıyla ilgili bir çok tespiti içeren suç duyurusu dilekçesi şöyle;

ESKİŞEHİR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

 

 

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN           : .....................................

 

 

HAKLARINDA SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNULANLAR                                      : 1-) Atılı kasten yaralama suçunu ve diğer suçları işleyen ve görüntüler ile tanık beyanlarıyla kolaylıkla tespit edilebilecek, çoğunluğu Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi üyesi oldukları, bir kısmının da zaman zaman DOORS, HAYAL KAHVESİ, HALLER GENÇLİK MERKEZİ, BUDA, ve SERA KAFE’de çeşitli güvenlik şirketlerine bağlı olarak güvenlik görevlisi olarak çalışan  Ali Rıza Şekeroğlu, Serkan Çakır, Karateci Ali lakaplı şahıs ve soyadlarını bilmediğim Ural ve Umut isimli şahıslar ile fotoğraflardan ve tanık teşhislerinden tespit edilebilecek saldırganlar.

2-)Olayda görevli olup atılı suçları işleyen kolluk mensupları ve sorumlu amirleri

3-) 21.07.2005 tarihli, 10834 sayılı, Milli İrade isimli Eskişehir ilinde yayım yapan yerel gazetede “Kızıltepe Davasında Kan Akıttılar” başlıklı haberi yapan gazeteciler ve yazı işleri müdürü Suat Topateş

                                                                    4-) 21.07.2005 tarihli yerel gazetelerde (Sakarya, İstikbal, Milli İrade) olaylara ilgili olarak açıklamaları yayımlanan ve bu beyanlarla iftira, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve hakaret suçunu işleyen  Türk Kamu-Sen Sendikası yöneticisi İbrahim Dursun

 

SUÇ                                                                         :Saldırganlar  açısından kasten yaralama, tehdit,hakaret, kin ve düşmanlığa tahrik, kişilerin huzur ve sükununu bozma, yargı görevini yapanı etkileme, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Anayasayı ihlal, ülke bütünlüğünü bozmak, kolluk mensupları açısından ayrıca görevi kötüye kullanma, yardım yükümlülüğünü ihlal, ayrımcılık, halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit, suç işlemek için tahrik

 

SUÇ TARİHİ                                                : 20.07.2005

AÇIKLAMALAR                                                    :

I.OLAY

Henüz 12 yaşında olan Uğur Kaymaz ile babası Ahmet Kaymaz, 21.11.2004 tarihinde Mardin İli Kızıltepe İlçesi’nde kolluk güçleri tarafından öldürülmüşler; bu olay nedeniyle 5 kolluk mensubu hakkında açılan ceza davası güvenlik gerekçesiyle ilimize Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne alınmıştır.

Bu davanın 20.07.2005 tarihinde Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmasında aşağıda ayrıntılı biçimde aktarılan olaylar kapsamındaki davranış ve eylemlerle, yine aşağıda yer alan suçlar işlenmiştir.

Sabah saatlerinden itibaren Eskişehir Vilayet meydanında, çoğunluğu Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi üyesi oldukları, bir kısmının da DOORS, HAYAL KAHVESİ, HALLER GENÇLİK MERKEZİ, BUDA, ve SERA KAFE gibi işletmelerde, çeşitli güvenlik şirketlerine bağlı olarak güvenlik görevlisi olarak çalıştığı bilinen bir grup toplanmaya başlanmış; ellerinde sopa ve taşlar olan bu topluluğun sayısı zamanla 150’yi bulmuştur.

Bu topluluk tarafından, söz konusu davanın duruşmasını izlemeye gelmiş ancak duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle içeri giremeyip, Reşadiye Parkı’nda beklemekte olan çoğunluğu çeşitli dernek, meslek odası, sendika ve siyasi parti yöneticisi olan kişilere yönelik olarak; önce tehdit ve hakaretler içeren sözler sarf edilmiştir. Bir süre sonra da saldırgan topluluk tarafından taş ve sopalarla bekleyenlere fiili saldırıda bulunulmuştur.

Saldırganların sarf ettiği; “Hiç birinizi yaşatmayacağız”, “Bu şehirden çıkamayacaksınız”,  şeklinde sözlerle, 5237 Sayılı TCK’nın 106, 106/2 (c) ve genel olarak halk arasında endişe, korku ve panik yaratmaya muktedir niteliği nedeniyle 213 üncü maddede tanımlanan “tehdit” suçu işlenmiştir. Ayrıca “Şerefsizler”, “İbneler”, “Sizi sinkaf edeceğiz” şeklinde sözlerle, 5237 Sayılı TCK’nın 125 inci ve eylemin ağırlıkla, mağdurların siyasi düşüncelerinden duyulan hoşnutsuzluktan kaynaklı olması nedeniyle 125/3 (b) maddesinde tanımlanan hakaret suçunu işlemişlerdir.

Saldırı sonucu çok sayıda kişi özellikle saldırganlar tarafından atılan taşlar nedeniyle ciddi biçimde yaralanmış olup, böylelikle saldırganlar tarafından 5237 Sayılı TCK’nın 86 ve 87 nci maddelerinde tanımlanan “kasten yaralama” suçu işlenmiştir. Olaylar sırasında saldırganlar içinde yer alan bazı kişiler de; saldırıya maruz kalanları aşağılayan, kötüleyen ifadelerle saldırgan gurubu yönlendirerek ve çevrede bulunanları söz konusu tehdit, hakaret ve kasten yaralama fiillerini işlemeye söz ve davranışlarla alenen tahrik ederek, 5237 Sayılı TCK’nın 216 ncı maddesinde tanımlanan suçu işlemişlerdir.

Saldırgan topluluk aynı zamanda, gündüz vakti kentin en kalabalık merkezinde gerçekleştirdikleri bu hukuk dışı eylemleri ile, Eskişehir ilinde yaşayanların huzur ve sükununu da bozarak, 5237 Sayılı TCK’nın 123 üncü maddesinde tanımlanan suçu işlemişlerdir.

Saldırganlar, Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın müdahil taraf mensuplarını ve doğrudan 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası (CMY) ile 1136 Sayılı Avukatlık Yasası uyarınca yargısal bir görev yapan müdahil vekillerine de aynı fiili saldırıları gerçekleştirmiş olup, yaralananlar arasında müdahil vekili avukatların da yer aldığı gerçeği karşısında, bu nedenle 5237 Sayılı TCK’nın 277 nci maddesinde tanımlanan “yargı görevini yapanı etkileme” suçunu da işlemişlerdir.

Söz konusu saldırı olayında, gerek saldırganların belirli bir zamanda belirli bir noktada toplanması, gerek saldırı araçlarının önceden temin edilmiş olup yanlarında bulunması, gerekse saldırganların sloganlar ve eylem biçimi itibariyle birlikte ve bir plan dahilinde hareket edişleri itibariyle, öte yandan saldırganların çoğunluğunun Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi üyesi olması, aşırı sağ görüş doğrultusunda belirli bir düşünsel birlik ve hiyerarşi içinde davranması nedeniyle, olayda saldırganlar açısından 5237 Sayılı TCK’nın 220 nci maddesinde tanımlanan “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu”nun da gerçekleştiği görülmektedir. Söz konusu örgütsel faaliyet, ülkemizde yaşanan bir kısım vatandaşı, sırf etnik kökenleri ve siyasal, sosyal düşünceleri nedeniyle hedef alması itibariyle, saldırganların aynı zamanda 5237 Sayılı TCK’nın 302 nci maddesinde tanımlanan “ülke bütünlüğünü bozmak” suçunu da içermektedir. Saldırının, özünde anılan davayı takip ederek insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda duyarlılık gösteren kişilere yönelik, saldırganların insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusundaki tahammülsüzlükleri nedeniyle gerçekleştiği de göz önüne alındığında, söz konusu değerlerin Anayasa’nın 2 nci maddesinde açık biçimde tanımlanarak güvenceye alındığı düşünüldüğünde, saldırganlar anılan örgütsel faaliyet ile 5237 Sayılı TCK’nın 309 uncu maddesinde tanımlanan “Anayasayı ihlal” suçunu da işlemişlerdir.

Olaylarda yer alan kolluk mensupları ve sorumlu amirleri açısından;

Olay yerinde bulunan kolluk güçleri, bu saldırıyı ve saldırganları engelleme konusunda yeterli çaba sarf etmediği gibi, saldırının gerçekleşmesini kolaylaştıran bir tutum takınmışlar, hatta bir kısım sivil polis mensuplarının bizzat saldırganlar arasında yer aldığı, atılı suçları bir fiil işlediği gözlemlenmiştir.

Bu nedenle kolluk mensupları ve sorumlu amirleri açısından, yukarıda diğer suç faillerine atılı suçlar yanı sıra 5237 Sayılı TCK’nın 86/2 maddesinde tanımlanan kamu görevlisine özgü “kasten yaralama” suçu, 257 nci madde tanımlanan “görevi kötüye kullanma” suçu, 98 inci maddede tanımlanan “yardım yükümlülüğünü ihlal” suçu ve kolluk mensuplarının açıkça saldırgan gurup lehine anılan tutum ve davranışlarda bulundukları düşünüldüğünde, 122 nci maddede tanımlanan “ayrımcılık” suçu işlenmiştir. Olay günü yerel ve ulusal kanallarda ve gazetelerde yer aldığı üzere Eskişehir Emniyet Müdürlüğünde görev yapan yetkililer, saldırgan grupla birebir yaptıkları görüşmelerde saldırganların haklılıklarını anladıklarını beyan ederek ayrımcılık suçunu işlemiş ve bu kişileri açıkça suç işlemeye teşvik etmişlerdir. Ayrıca bu saldırganlar emniyet güçlerinin gözetimi altında vilayet binasının merdivenlerine tırmanarak kendi siyasi görüşlerinin simgesi olan işaretleri yaparak davaya izlemeye gelenlere tehditlerde bulunmuşlardır. Eskişehir’in en büyük mülki amirliğinin simgesi olan vilayet binasının girişinin kapatılarak kamu hizmeti verilmesine engel olunması 5237 sayılı TCK’nın 113. maddesinde belirtilen suçu oluşturur.

Öte yandan 5237 Sayılı TCK’nın tüzel kişiler hakkında öngördüğü güvenlik tedbirlerinin de olayda uygulama zorunluluğu bulunmaktadır.

Saldırı eyleminin planlanması ve yaşama geçirilmesinde, Ülkü Ocakları adlı kuruluşun yönetici, üye ve taraftarlarının, bizzat bu sıfatlarını alenen ilan ederek yer aldıkları; saldırganların olay öncesinde Ülkü Ocakları binalarından çıktıkları ve olay sonrası bir çok saldırganın yine Ülkü Ocakları binasına gittikleri yolundaki gözlemle ile anılan kuruluş yöneticilerinin olay sonrasında basında yer alan saldırıyı olumlayan beyanları da dikkate alındığında; Eskişehir ilinde faaliyet gösteren Ülkü Ocakları adlı kuruluşlar hakkında; genel olarak 5237 Sayılı TCK’nın 60 ncı maddesi ve yukarıda yer alan atılı suçlar açısından 111, 302/3 ve 309/3 maddeleri uyarınca güvenlik tedbiri ve cezai müeyyide uygulanması hukuki bir zorunluluktur.

Bu kapsamda atılı suçların işlenmesinde doğrudan bir suç odağı haline gelmiş olan Eskişehir İlindeki Ülkü Ocakları adlı kuruşların, resmi makamlarca verilen faaliyet izinlerinin iptali ile kapatılmalarını talep etmekteyim.

Ayrıca olaylarla ilgili 21.07.2005 tarihli Milli İrade Gazetesi’nde yayımlanan haberi yapanlar ve sorumlular hakkında 5237 Sayılı TCK’na göre gerekli cezanın verilmesi gerekmektedir.

Olayların hemen ertesi gün çıkan ve Eskişehir ilinde yayım yapan Milli İrade Gazetesi yaşanan olayları kamuoyuna yanlış haber vermiş ve aslında saldırıya uğrayan kişileri saldırganmış gibi göstermiştir. “Kaymaz Davası için gelen yaklaşık 500 kişi polisi ve kendilerine tepki gösteren vatandaşları taş yağmuruna tuttular” ifadesine yer verilen bu haberde, aslında işlenmediğini bildiği bir suçu, işlenmiş gibi haber yapan gazeteciler ve bu haberden sorumlu olan Yazı İşleri Müdürü  5237 Sayılı TCK’nın 267’inci maddesi uyarınca “iftira” suçunu işlemişlerdir.

21.07.2005 tarihli yerel gazetelerde (Sakarya, İstikbal, Milli İrade) olaylara ilgili olarak açıklamaları yayımlanan ve bu beyanlarla iftira, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve hakaret suçunu işleyen  Türk Kamu-Sen Sendikası yöneticisi İbrahim Dursun açısından ise;

20.07.2005 tarihinde şehrimizde yaşanan ve yukarıda anlattığımız olaylarla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Eskişehir Türk Kamu-Sen İl Temsilcisi İbrahim Dursun, orada bulunan ve davayı izlemeye gelen ve sonrasında saldırıya uğrayanlara; “hainler”, “PKK yanlıları”, diyerek  5237 Sayılı TCK’nın 125 inci maddesi uyarınca “hakaret”  suçunu ve “PKK yanlıları” diyerek, bir suç isnad etmiş  5237 Sayılı TCK’nın 267’inci maddesine göre iftira suçunu işlemiştir. Ayrıca gene aynı beyanında İbrahim Dursun “…Bu olay için Eskişehir’e koşup gelmeyi, PKK’yı desteklemeyi kendilerine hak gören hainler, elbet akıttığınız kanda boğulacaksınız… Eğer sizler bütün bunları kendinize hak görüp bu PKK yanlılarını desteklemeye devam ederseniz, Türk Milletinin ve Eskişehir halkının topyekün sokaklara dökülüp hepinizin suratlarına tükürme hakkını engelleyemeyecek ve tükürükte boğulacaksınız” diyerek tehdit etmiş ve Eskişehir halkını bu suçu işlemeye tahrik etmiştir. Bu beyanlarla İbrahim Dursun, 5237 Sayılı TCK’nın 213’üncü maddede tanımlanan “halka arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” ile “suç işlemeye tahrik” suçlarını işlemiştir.

Sonuç olarak;

Yukarıda yer alan olgu ve suçlamalar, yüzlerce insanın gözü önünde işlenmiş olup; görsel ve yazılı basın-yayın organlarında yer alan görüntüler, haber ve beyanlar, tanık beyanları ile kolaylıkla kanıtlana bilecektir. Atılı suçların failleri de, mağdur ve tanıklar tarafından teşhis edilebilecek, başta görüntü kayıtlarının incelenmesi ile soruşturma neticesi kolaylıkla belirlenebilecektir.

20.07.2005 günü yaşanan olaylar, ülkemiz tarihinde Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta ve son olarak Trabzon’da yaşanan kanlı olayların bir anlamda bir başka provası niteliğindedir. Yargının, bu olaylar karşısında hukuku etkin kılmada göstereceği etkin tutum, Eskişehir İlimizde böylesi kanlı olayların ileride yaşanması önünde en büyük engel olacaktır.

Hiç kimse sözde vatanseverlik maskesi arkasına sığınarak, atılı suçları meşru ve haklı gösteremez; ülke vatandaşlarının Anayasal hak ve özgürlüklerini tehdit edemez. Kentimiz Eskişehir ve bu kentte yaşayan insanların temel hak ve özgürlükleri, sözde vatanseverlik maskesi arkasına sığınan suç çetelerine teslim edilemez.

Bu nedenlerle yargının, benim, olayın mağdurlarının ve bütün Eskişehirlilerin hak ve özgürlüğünü koruma yolunda adım atmasını, atılı suçları işleyen hakkında gerekli adli işlem ve müeyyidelerin bir an önce uygulanmasını istiyorum.    

KANITLAR                                                             : Görsel ve yazılı basın-yayın organlarında yer alan görüntüler ( Bunların bir kısmı dilekçeme ekli olarak sunulmuştur, diğerlerinin RTÜK vs.aracılığıyla araştırılmasını talep ediyorum) ,  haber ve beyanlar, dilekçeme ekli 22 sayıda fotoğraf, tanık ve her türlü yasal kanıt.

SONUÇ VE İSTEM                                                 : Yukarıda açıklanan nedenlerle, atılı suçları işleyen haklarından suç duyurusunda bulunulan gerçek ve tüzel kişiler hakkında, 5237 Sayılı TCK’nın 42, 43 ve 44 üncü maddeleri de dikkate alınarak kamu davası açılmasını, gerekli cezai müeyyidelerin ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını saygı ile arz ve talep ederim.27.07.2005