Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) heyeti dün (15 Eylül) Halkevleri Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Görüşmede Türkiye’nin içinden geçtiği kritik süreç konuşularak neler yapılabileceğine dair görüş alışverişinde bulunuldu.
Kürt halkıyla ve HDP ile dayanışma
Türkiye’nin AKP eliyle iç çatışmalara sürüklendiği, Ortadoğu’ya ve Kürtlere dönük savaş politikalarının tehlikeli biçimde tırmandırıldığı, AKP politikalarının ülkeyi emekçi halklar açısından yaşanmaz hale getirdiği ve bu süreçte ortaklaşa neler yapılabileceği üzerinde duruldu. HDP’ye yönelen saldırılar karşısında Kürt halkıyla dayanışma içinde olunması ve AKP’nin HDP’yi meclis dışında bırakma heveslerine karşı HDP’nin yanında olunması konuşulurken, faşist saldırılara karşı durulması konusu ele alındı.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için birlikte mücadele
Görüşmede AKP’nin seçim sürecinde ve sonrasında izleyeceği politikalara karşı halkın eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış beklentilerini esas alan çalışmaların, en geniş kesimleri ortaklaştırmak üzere birlikte yürütülmesi konusunda fikir birliğine varıldı. Bu hafta içerisinde ilerici, demokrat, sosyalist en geniş kesimleri bir araya getirmek üzere ortak bir çalışma yürütülmesi de kararlaştırıldı.
“AKP’nin karşısında, Kürt halkının yanındayız”
Görüşmenin ardından heyetler adına birer açıklama yapıldı. Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy şunları söyledi:
“Haziran İsyanında sokağı kaybeden AKP iktidarı, 7 Haziran seçimlerinde de sandığı kaybetti. Ancak seçim sonuçlarını, yani seçmen iradesini tanımadı. Parlamentoyu devre dışı bırakarak fiili iktidarını sürdürdü ve halkın önüne 1 Kasım’da yeniden seçim sandığını koydu.
Sokakta da sandıkta da meşruluğu kalmayan fiili iktidarlarını sürdürebilmek, diktatörlüklerini kalıcı hale getirebilmek için savaş başlattılar. Bu ülkeyi adım adım iç savaşa sürüklüyorlar. Ortalığa saldıkları gerici-faşistlerle sokakları zapturapt alıp halk muhalefetini sindirmek istiyorlar.
Biz biliyoruz ki bu savaşın hedefinde sadece ağır biçimde saldırdıkları Kürt halkı yok. Kürtler, Aleviler, işçiler, emekçiler, kadınlar, kentlerini ve doğayı savunanlar, hakları için mücadele edenler, gençler yani yağma ve sömürü diktatörlüğüne engel olarak gördükleri herkes var.
Biz; Saray’ın savaşına, iç savaş kışkırtmalarına, sokağı zapt etmek için ortalığa saldıkları faşistlere meydan vermeyeceğiz. Mahallelerimizi, sokaklarımızı, meydanlarımızı, kurumlarımızı gerici faşist saldırı ve provokasyonlara karşı koruyacağız.
Seçimleri kazanmak için her yolu deneyen AKP’nin karşısında, ağır saldırılar altında olan Kürt halkının ve HDP’nin yanındayız.
Bugün görevimiz AKP’ye ve Saray’ın 1 Kasım’ı da aşan baskıcı, mezhepçi siyasetine karşı; eşitlik, demokrasi ve barış talep eden halk güçleri arasındaki direnme eğilimlerini güçlü bir şekilde seferber edebilmek için AKP karşısındaki ilerici bütün kesimlerin yan yana gelmesini sağlamaktır. Bunun için elimizden geleni yapmaya hazırız.
‘AKP karşıtı mücadelede seçimleri fırsat olarak değerlendireceğiz’
HTKP Merkez Komite üyesi Erkan Baş ise şunları söyledi:
“Türkiye’nin içinden geçtiği süreci ve yakın bir gündem olarak seçimleri de değerlendirdiğimiz verimli bir toplantı yaptığımızı söyleyebiliriz. Birbirine yakın görüşlerimiz olduğunu zaten biliyorduk, bunları bir kez daha karşılıklı olarak teyit ettiğimiz bu görüşme sonrasında, sadece bizim yan yana duruşumuzdan ibaret olmayan, emekçi halklarımızın ihtiyaç duyduğu mücadeleci bir hattı güçlendirecek ve bunu seçimlere de somut olarak yansıtacak bir sürecin örgütlenmesine birlikte katkı koyacağımız görülüyor.
Bugün AKP iktidarında hatta Recep Tayyip Erdoğan şahsında somutlanabilecek sermaye düzenine karşı mücadelenin sadece seçimlerle sınırlı olmayacağını fakat seçimlerin bu mücadelenin bir ayağı olarak önemsenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu açıdan seçim sürecini de bir mücadele sürecine çevireceğiz. Önümüzdeki 1 Kasım seçimleri “tekrar seçim” olarak tanımlanıyor, hepimiz bu tekrarın aslında Tayyip Erdoğan’ın istediğini alamamasının bir sonucu olduğunu biliyoruz. Başka pek çok şey söylenebilir ama Erdoğan’ın amaçlarına ulaştığı bir ülkenin, bu ülkenin emekçileri, yoksul halkları, kadınları, gençleri için bir cehennem olacağını sanıyorum herkes görüyordur. Dolayısıyla bu mücadelenin en önemli yanlarından birisi, Erdoğan’ın bir kez daha istediğini alamaması olacak.
Erdoğan’a istediğini vermeyeceğimiz gibi, halkın en geniş kesimlerinin AKP karşısındaki mücadelesini büyütmek, kalıcı mevziler elde edilmesini sağlamak ve AKP karşıtı mücadelenin uzlaşmazlığının simgesi olacak bir odağı yaratmak için önümüzdeki seçimleri bir fırsat olarak değerlendireceğiz.
Özellikle seçim sonrasında yeniden ve daha şiddetli biçimde gündeme getirilen savaş politikalarının sadece Kürt emekçilerini değil bir bütün olarak ülkemiz halklarını tehdit ettiğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla Kürt emekçileriyle bir dayanışma ilişkisini en etkin biçimde ortaya koyarken, özellikle ülkenin batısından, İstanbul’dan, Ankara’dan, Edirne’den, İzmir’den yükseltilecek barış sesinin çok önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor. Secim süreci bir açıdan da AKP’nin ve Erdoğan’ın savaş politikalarının oylanması anlamına gelecek ve biz emekçi halkımızın en güçlü biçimde barış, kardeşlik ve birlik sesini yükseltmesinin aracısı olmak gibi bir görevle karşı karşıyayız.
Toplumun geniş kesimlerinden destek alacağını düşündüğümüz böylesi bir odağın şekillenmesi için çalışmalara hemen başlayacağımızı ve çok kısa bir süre içerisinde seçimlerde de Türkiyeli devrimcilerin, sosyalistlerin daha etkin bir tavır alacağını söyleyebilirim.”