Kapitalizme ve Saray’a can vermeyeceğiz. Tek yol devrim ve sosyalizm. Yaşasın 1 Mayıs!
Dünya halkları, işçi sınıfı; birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı bu yıl Korona virüs salgınına karşı hayatta kalma mücadelesiyle karşılıyor.
Emperyalist-kapitalist sistemin insanlığa sömürüden, yoksulluktan, açlıktan, savaştan, hastalıktan başka bir şey vadetmediğini, doğanın ve yaşamın yok oluşu anlamına geldiğini bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Dünya üzerinde sermayenin sınırsız tahakkümünü kurma hedefi ve kar hırsı ile doğa, insan yaşamı ve bütün canlılar sömürünün hedefi haline geldi. Kamusal ve toplumsal hayata dair ne var ise neoliberalizmin azgın piyasalaştırma saldırısı ile paramparça edildi. Neoliberal kapitalizmin faşist, gerici iktidarlar eliyle sürdürdüğü bu “düzen” bugün insanlığı nasıl ve ne zaman biteceği belli olmayan bir salgınla, bir halk sağlığı krizi ile “ölümle” karşı karşıya getirdi.
Salgının yayılmasının ve doğrudan emekçileri, ezilen halkları vurmasının sorumluları dünyanın dört bir yanında karlarını, sermaye rejimini korumanın ve iktidarlarının sürmesinin bu krizi de fırsata çevirmenin derdinde. Bu, düzen eliyle yaratılmış “felaket” anında iktidarlarını yasladıkları milliyetçilik, dinsel gericilik, piyasa ideolojisi iflas etmiştir! İnsanlığın, doğanın, dünyanın geleceğinin kurtuluşu için tek çarenin sosyalizm olduğu gerçeği berrak bir biçimde görülüyor. Bilimi, emeği, doğayı ve toplumsal olanı önceleyen bir düzen mümkün! Üretimin ve hayatın toplumsal eşitlik ilkesi ile örgütlenmesi; herkes için parasız sağlık, sağlıklı ve yeterli gıda, sağlıklı koşullarda barınmak, ısınmak, mümkün! Tüm kaynakların eşit paylaşımı mümkün! Mümkün ve zorunlu!
Kapitalist yıkımın karşısında sosyalizm bayrağını yükseltmeye, 1 Mayıs’a!
Saray rejimi ve “Korona salgını yönetimi” birincil sorumludur, hesap vermelidir
Dünyadaki benzerleri gibi AKP/Saray rejimi de salgının ilk anından itibaren iktidarının devamından, sermayenin karından başka hiçbir şey düşünmedi. Hatırlayalım, salgın tehlikesi kapımıza dayanmışken AKP iktidarı Suriye ve Libya topraklarında savaşla, Avrupa ile mülteciler üzerinden pazarlıkla uğraşmaya devam ediyordu!
Saray rejiminin başındaki Erdoğan; salgın günlerinin “yönetimini” akıl, bilim ve halk sağlığını hiçe sayan kararlarla sürdüren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak Türkiye halklarının yaşadıkları, yaşayacakları yıkımdan ve önlenebilecekken önlenmeyen tüm ölümlerden sorumludur.
Alınması gereken temel önlemleri zamanında almadılar. Sınır kapılarını zamanında kapatmadılar. Binlerce insanın umre ziyareti ertelenmeyip salgını ülkenin her yanına yaydılar. Yaygın test yapmayıp, hasta yurttaşları sağlıklı biçimde izole etmediler, sermayeye kamu kaynaklarını akıtırken halka bir maske dağıtabilmeyi dahi beceremediler, bulaşın yayılmasına neden oldular, sorumlular!
Halktan gerçekleri sakladılar, test sonucunu açıklama tekelini ellerinde tuttular, ölüm nedenlerini gizlediler, “şeffaf bilgi” taleplerini yok saydılar, sorumlular!
Sağlık emekçilerinin örgütlerini, Türk Tabipler Birliği’ni, halk sağlığı uzmanlarını sürecin dışında bıraktılar. Sağlık çalışanlarını korumaya dönük ciddi önlemler almadılar, koruyucu ekipman eksiklikleri en baştan acil şekilde giderilemedi. Yaşamını yitiren, hastalanan her bir sağlık emekçisinden sorumlular!
“Önlem paketi” diye sermayeyi kurtarma programı açıkladılar. İşçiye, emekçiye, küçük esnafa, çiftçiye kadınlara adeta “ne haliniz varsa görün” dediler. Bir yandan “evde kal” çağrısı yaparken sermayenin çarkları dönsün diye emekçileri zorunlu olmayan sektörlerde “zorla” çalıştırmaya devam ettiler, ediyorlar. “Sokağa çıkma yasağı”nda dahi İçişleri Bakanlığı’ndan özel izin ile işyerlerini açık tuttular. Zorunlu olmayan iş kollarında çalışma durdurulmadığı, zorunlu sektörlerde yeterli önlem alınmadığı için yaşamını kaybeden her bir emekçiden sorumlular!
Salgında izledikleri politikalar ile yüzbinlerce insan ücretsiz izne çıkartıldı, işten atıldı; işsiz, gelirsiz kaldı, halihazırda işsiz olan milyonlar çaresiz bırakıldı, çiftçi ekim yapamadı, borcuyla baş başa bırakıldı. Ama faturalar gelmeye, vergiler alınmaya, borç faizleri işlemeye devam etti! Halkımız kira, fatura, beslenme giderlerini karşılayamaz duruma getirildi, açlıkla baş başa bırakıldı. Açlık ve yoksulluktan; işsizlik krizinden, yaşanacak gıda krizinden sorumlular!
Krizi fırsata çevirmeye çalıştılar, salgını, kent ve doğa yağmasını sürdürmek; işçilerin haklarını gasp etmek, Saray rejiminin yetkilerini “sınırsız” hale getirmek ve halkı/muhalefeti bastırmak için kullandılar. Muhalif belediyelere kayyum atadılar, belediyelerin halk yararına faaliyetlerini engellediler! Çıkardıkları infaz yasası ile mafya babalarını, katilleri serbest bırakırken siyasi tutukluları gazetecileri içeride tuttular sorumlular! Tarihe geçen bir beceriksizlikle ilan ettikleri sokağa çıkma yasağı kararıyla milyonlarca insanın panikle yan yana gelmesine, hastalığın yayılmasına neden oldular, sorumlular!
Güvencesizliğin, yoksulluğun, işsizliğin en çok vurduğu kadınları yok saydılar. “Evde kal” çağrıları yaparken, tüm bakım emeğinin kadınların sırtına yüklenmesinden “memnun oldular”. Kadınları evlerde erkek şiddeti ile baş başa bırakıp, kadınlara şiddet uygulayan failleri infaz yasası ile çıkarıp “evlere” gönderdiler. 6284’ü uygulamadılar, salgın sürecinde erkek şiddeti ile yaşamını yitiren tüm kadınlardan sorumlular!
Sorumluluklarını yazmaya çalıştıkları “başarı hikayeleri” ile örtemezler, Covid19’u ülkemizde bir işçi sınıfı hastalığına, büyük bir halk sağlığı sorununa dönüştürdüler!
Sorumlulardan hesap sormaya, 1 Mayıs’a!
Kapitalizme ve Saray’a can vermeyeceğiz!
Bu kapitalist düzen böyle sürdükçe, Saray iktidarı ülkemizi yönetmeye devam ettikçe maruz kaldığımız felaketler bitmez! Bizi hayatımızı, emeğimizi bu düzene ve Saray iktidarına “can” taşımak için sömürmelerine izin vermeyelim! Çare bellidir. Çare ülke kaynaklarının halk için kullanılmasıdır. Çare bütün temel hizmetlerin ve sağlığın parasız, nitelikli ve kamusal bir hak olmasıdır. Çare bu faşist, gerici iktidara son verilmesidir! Çare böylesi salgınlarda işçi sınıfının, halkın doğrudan mücadele sürecine katıldığı; kendisini koruyacak kararları alabildiği bir yönetim biçimidir. Çare rantı, karı esas alan değil; insanı, doğayı, eşitliği, özgürlüğü, barışı sosyalizmdedir.
2020 1 Mayıs’ında bir avuç “neşeli” azınlığın karşısına milyonlarla tek yürek olacağız! Dayanışmamızı büyütecek, sözümüzle, eylemimizle, umudumuzla, acil taleplerimizle birleşeceğiz!
• Onlar koltuklarında oturdukça, emekçiler ölmeye devam edecek Erdoğan, Soylu, Koca ve Albayrak derhal istifa etmeli, hesap vermelidir!
• Herkes için eşit, parasız ve ulaşılabilir sağlık hizmeti. Özel hastaneler kamulaştırılsın! Herkese parasız temel hijyen malzemeleri, herkese yaygın test ve korunma şartları!
• Bizden çaldıklarını geri istiyoruz, servet vergisi getirilsin; krizin ve salgının faturasını halk değil patronlar ödesin! Kamu kaynakları sermayeyi kurtarmaya, garantili sözleşmelerle şirketleri kurtarmaya, savaşa, Saray’a değil halk sağlığına harcansın!
• Zorunlu olmayan sektörlerde tüm çalışanlara ücretli izin, sağlık emekçilerine ve tüm zorunlu sektör çalışanlarına tam koruma! Halkın tamamına geçim ücreti verilsin! Çiftçilere üretim olanakları sağlansın, borçları faizsiz ertelensin.
• Doğalgaz, elektrik, su, iletişim hizmetleri parasız olsun. Kiracıları destekleyecek kamu fonları oluşturulsun. Bireysel kredi borçları ve kredi kartı borçları faizsiz ertelensin. Her haneye sağlıklı, yeterli gıda desteği verilsin.
• Tüm kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlansın, erkek şiddetine karşı İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulansın.
• Halk salgın hakkında düzenli, güvenilir, bilimsel verilerle bilgilendirilsin. Haber alma hakkı önündeki engeller kaldırılsın. Kamusal hizmetlerde ayrımcılığa son verilsin..
• Salgın dönemlerinde dezavantajlı kesimler olarak kabul edilen; hiçbir geliri ve birikimi olmayan yoksullar, yaşlılar, EYTliler, göçmenler ve tutuklu/hükümlüler için yaşamlarını ve sağlıklarını koruyacak fiili ve yasal düzenlemeler hayata geçirilsin.
Bu 1 Mayıs’ta büyük kitlesel gösterilerde buluşamayacağız; ama bu topraklarda milyonlarca insan dünya çapında milyarlarca emekçi kapitalist düzene, faşist iktidarlara karşı “aynı şarkıyı” söyleyecek; aynı “bayrağı” kaldıracak bayramımızı, mücadele günümüzü, insanca yaşam mücadelemizi, sesimizi 1 Mayıs’a taşıyacağız. Evlerimizin balkonu, mahallelerimiz, sokaklarımız, kent meydanları, sosyal medya alanları hayatın her alanı 1 Mayıs alanı olacak. Güzel günleri mücadelemizle kazanacağız. Yaşasın 1 Mayıs. Yaşasın devrim ve sosyalizm.