Trabzon halkından mektuplar ve mektupların değerlendirmesi

Pt, 05/02/2007 - 02:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Aşağıda sıraladığımız içerikler ağırlıklarına göre seçilmedi. Tüm eğilimler ve düşünüş biçimleri özetlenmeye çalışıldı. Oranlar takribi olarak verilmişti zaten. İçeriklerin belirgin olanlarını özetlemeye çalıştık. Ancak bu kısa süreli bir değerlendirme oldu. Daha titiz bir değerlendirmeyi daha sonra açıklayacağız. Bu özet mektuplar hakkında asgari bir fikir oluşturmak için size sunuluyor.

-         Türkiye’yi karıştırmak istiyorlar, art niyetlilerin işi, oyun oynanıyor tarzından değerlendirmelerde kim sorusunun cevabı çoğunlukla belirsiz. Dış güçler, Emperyalistler tanımlamaları daha çok bir bilinmezliği ifade etmektedir.

-         Gençlerin işsizliği önemli bir sorun olarak görülüyor. İşsizliğin gençleri kullanılabilir bir hale getirdiği vurgulanıyor. Sorumlusu olarak kısmen hükümet sorumlu görülüyor. İşsizliğe çözüm konusunda bir fikir sahibi değiller.

-         İlk günlerde ki Türkiye için, Türkiye’nin imajı için kötü oldu iddiasının yerini Trabzon ve Trabzon’un imajı için kötü oldu söylemi almış-ağırlık kazanmış.

-         Dünya, Türkiye’yle Türklerle uğraşıyor akıl yürütmesi Türkiye, Trabzon’la Trabzonlularla uğraşıyor akıl yürütmesine kadar varıyor. Yani Türk milliyetçiliğinden Trabzon milliyetçiliğine (bir nevi klancılığa) varan bir akıl yürütme var. Standlarda yaşanan sataşmalarda Türk müsün sorusunun yerini Trabzonlu musun sorusunun alması milliyetçilik algısının değişim anları açısından ilginçtir.

-         Trabzon’a tüm Türkiye’yi kurtarma görevi yüklenmiş. Trabzonlular olmazsa Türkiye sahipsiz kalır duygusu var. Bu duyguya dayanarak örtük biçimde eylemin savunusu var. Yine bu duyguya dayanarak Trabzonlulara vefasızlık yapıldığı duygusu var.

-         Türkiye’nin bölünme tehlikesi Trabzon’un pontus şehri yapılması, Hıristiyanlaştırılması fobisine kadar varmış.

-         Ermeniliği kötü bir şey olarak algılama var.

-         Irkçılık reddediliyor. Türklerin ırkçı olamayacağı, Türkçülüğün ırkçılığa varamayacağı iddiası var.aynı şekilde Trabzonlulara da ırkçılık ve diğer kötü şeyleri yakıştırmama arzusu var.

-         Ulusal medyanın Trabzon’a saldırdığını karaladığını iddia ediyor ve daha cenaze kalkmadan neden bu konu bu kadar uzatılıyor diye öfke dile getiriliyor ve bizim mektup çalışmamızın da konuyu gündemde tutmaya devam edeceği iddiasıyla yapmamız istenmişti.

-         Trabzon’a yapılan kötülüklerin ilk sıralarında Trabzonspor’a yapılan haksızlıklar ye alıyor ve Fenerbahçe düşmanlığı özel bir yere sahip.

-         Kardeşliğin için herkesin kendini Türk sayması isteniyor. Bu din kardeşliğinde daha açık yapılıyor.

-         Bazen milliyetçilik tüm olum şeylerin üst adı oluyor. Milliyetçilik kardeşliktir vurgusu yapılıyor. Bu Trabzonluluk ve Türklük ve Müslümanlık için de yapılıyor.

-         Kardeşliği ve barışı kesin bir dille savunanlar arasında dahi “kardeşlik ve barışın” Trabzon’da zaten hakim olduğunu söyleyenler var. Yaşananları istisna sayıyor.

-         Trabzonluların güçlü milliyetçi duygulara sahip olmasının, kullanılmasından şikayet var.

-         Hepimiz Ermeniyiz sloganına tepki var. Bunu Türklüğü aşağılama maksatlı olduğunu düşünüyorlar.

-         Muhalifleri sorunların nedeni olarak görüyorlar. Trabzon’un sorunları yok da karıştıranlar var duygusu. Trabzon’da muhalif grupların etkinliği çok zayıf olduğu ve hiç bir sosyal-siyasal-ekonomik değişim yaratabilecek bir eylemi olmamasına rağmen kötü olayların çıkartıcısı olarak görüyorlar. 

-         Olaylar hakkında medyadaki popüler bilgiye dahi sahip olmaksızın yargı bildirenler, hrant Dinki ulusal medyayı suçlama, Trabzon’a haksızlık yapıldığını düşünenler de var.

-         Özellikle 18 yaşı altı gençlerde psikolojik ortama dair şikayetler var.

-         Devletten bir şey beklemekten çok devlete sahip çıkma söylemi var. Devletten, belediyeden, asker polisten beklenti ifade eden 3-4 mektup çıktı sadece.

-         Kardeşliğe vurgu yapan mektuplar milliyet farklılıklarını ve dini farklılıkları olumlu karşılama, cezalandırmanın devletin yetkisinde olması gerektiği vurguları var.

-         Hrant Dink’in vatansever olduğunu haksızlık yapıldığını iddia edenler var.

MEKTUPLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Stand, 23 Ocak Salı günü saat 13:00 te başladı. Dört gün boyunca her gün 13:00-16:00 arası bu çalışma sürdürüldü. Mektup çalışmasının amacı arkaya konan bir pano, mektupların atıldığı sandığın üzerine yapıştırılan dövizler ve yapılan çağrı konuşmaları ile duyuruldu. Panoda “Trabzon halkı tartışıyor/ Kardeşlik mi Şiddet mi? Trabzon’dan Trabzon’a Trabzon’dan Türkiye’ye Mektup” ve çalışmayı yürütenin kim olduğunun bilinmesi amacıyla da en alta Trabzon Halkevi yazılı idi. Mektupların atıldığı sandığın üzerindeki dövizler ve konuşmalar “Kardeşlik için mektup yaz. Çeteleşmeye karşı mektup yaz. Mektubunuz halkların kardeşliği için olsun.katillerin çetelerin değil kardeşliğin ve barışın şehri için mektup yaz. Şiddete karşı bir mektup yaz. Trabzon’da yaşanan şiddet olaylarına dair düşüncelerinizi yazıp kutuya atabilirsiniz.” Şeklinde çağrılar içeriyordu.

Çalışmamız ilk günden itibaren çeşitli saldırı teşebbüsleriyle karşı karşıya kaldı. Bu saldırı denemeleri bireysel saldırı olmaktan öte provokasyon amaçlı, oradaki halkı galeyana getirmeye dönük çabalar taşıyordu. Ancak bu çabalar başarılı olamadı. İkinci gün birkaç deneme, üçüncü gün bir deneme olurken dördüncü gün sakin geçti.

Sandığa atılan mektupların dağılımını irdelerken şu özellikleri göz önünde bulundurmamız gerekir.

-        Mektup yazma çağrısı “kardeşlik mi şiddet mi” sorusuyla yapıldığından şiddeti savunan yaklaşımların daha az yansımasına neden olma olasılığı vardır.

-        Diğer yandan “sağ” fikirleri ifade etme konusunda (Trabzon’da) tam bir “özgürlük-rahatlık” (özgüven vs) olduğundan, çalışmaya katılmakta herhangi bir çekinme-korku hali görmediğimiz gibi kardeşlik eğiliminin daha tereddütlü olduğunu söyleyebiliriz.

-        Mektupların sayısı ve oranı bir anketin ölçülerine göre (örneklem vs gibi) değerlendirilemez. Eğilimlerin mantıkları, bu mantıkların dağılımı ve odakları önemlidir.

-        Ancak konu hakkında düşünce ifade edenler arasında (yani konuşan toplum arasında) ki oran için ölçü alınabilir.

-        Soru “kardeşlik mi şiddet mi” ikileminde sorulunca; baştan birine “olumlu-iyi” bir anlam, diğerine “olumsuz-kötü” bir anlam yüklemiş oluyoruz. Bu ikilemde sorulmasına rağmen olumsuz-kötü tarafını destekleyen mektuplar fanatizmin boyutlarını göstermektedir. Bu durum fanatizmin derinliğini katılığını, kırılmasının ne kadar güç olduğunu gösterir.

Mektupları içeriklerine ve yaklaşımlarına göre 8 başlık altında gruplandırdık.  Bu başlıklar ve değişik şekillerde de kurulabilir. Bu gruplar ve oranları şöyle:

Kesinlikle, koşulsuz şiddete karşı olanlar: %50

Açıktan şiddeti savunanlar: %15

Milliyetçilik gerekçesi ile şiddeti kabul edenler: %12

Milliyetçi bir kardeşliği savunanlar: %5

Trabzon milliyetçisi olanlar: %19

Dini çözüm olarak önerenler: %3

Koşullu kardeşliği savunanlar: %1.5

Eğilimini belli etmeden yazanlar: %7

Bu dağılım hesap edildiğinde “şiddet mi kardeşlik mi” ikileminde ve Hrant Dink cinayetinden sonra sorulmasına rağmen örtük de olsa şiddeti savunanların oranı %47’yi buluyor. Bu oran içerisinde açıktan şiddeti savunanların oranının da %15 olduğu düşünülürse durumun pek parlak olmadığı ortadadır. Kesinlikle şiddet karşıtı olanların oranı ise %50. Bu oranın da böylesi bir konu için düşük olduğunu bilmeliyiz.

 Mektupların bir kısmını sergiledik. Sergilenen mektupları ait olduğu yaklaşımın en belirgin olanlarından seçtik. Yani çeşitli yaklaşımların en iyi ifade edenlerin arasından seçtik.Birazdan bir arkadaşımız size mektuplara yansıyan yaklaşımlardan özetler sunacak. Ben  önceden kimi saptamalar yapacağım.

Türkiye siyasetinin tüm eğilimlerinin en azından ana eğilimlerin tamamının Trabzon’da da mevcut olduğunu biliyoruz. Ancak bu eğilimlerin kamuoyuna yansımasında ciddi bulanıklıklar olduğunu da görüyoruz. Neredeyse tüm siyasetçilerin açıklamaları olaylar karşısında ki tavırları toplumun bir kesiminin eğilimini temsil etmektedir. Son olayda da benzer bir şeyi görmekteyiz.

Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından Trabzon’da tüm sivil toplum örgütleri, dernekler, sendikalar, siyasi partiler hatta köşe yazarları neredeyse aynı cümlelerle olayı değerlendirdiler. Ancak çok kısa sürede anlaşıldı ki aslında herkes aynı cümleleri kullansa da farklı şeyler anlatmaya çalışıyormuş. Sonuçta bir hafta geçmeden sağ ve milliyetçi söylem dışında başka bir söylem neredeyse ortada kalmadı.

Burada sorun sağ ve milliyetçi olanların işlerini yapmaları iddialarını savunmalarında değil,      solun ve demokratların  sesini çıkarmamalarıdır veya sağ tezler savunmalarıdır.

Toplanan mektupların yarısının neredeyse siyasi sözcüsü yok Trabzon’da. Bu da Trabzon’da fikir, düşünce üretme iklimini bozan bir sonuç ortaya koymaktadır. Bunda sağ ve milliyetçi düşünceler ortaya koyan örgüt ve gazetelerin bunu demagojik ve tehditkar biçimde ortaya koymaları da etkili olmaktadır. Sonuçta kesinlikle şiddeti reddeden halkın %50 ‘lik  diliminin sözcüsü kalmamış oluyor. Neredeyse tüm partiler Trabzon halkının sadece bir yarısının düşüncelerini temsil ediyor ve diğer yarısının yani %50 sini ise düşüncesi değiştirilmesi gereken bir topluluk olarak görmüş oluyor.