Hayır dememiz yasaklanıyor, hayır diyenler saldırıya uğruyor! Halkın hayırı engellenemez!

Cu, 03/09/2010 - 14:02
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

 Referandum süreci her yönüyle “ikinci 12 Eylül” olarak yaşanıyor. Sermayenin ve AKP iktidarının yağma ve talan özgürlüğünü sağlamak üzere değiştirilen maddeler 12 Eylül’ün ruhunu yansıyor. Referandum sürecinde HAYIR demek ise yine 12 Eylül darbesini anımsatan yöntemlerle engellenmeye çalışılıyor. “Halkın hayırı” baskılarla, gözaltılarla, saldırılarla, işkencelerle engellenmek isteniyor.

Son olarak Artvin Kemalpaşa’da Halkevleri üyeleri AKP’nin evet kampanyasının karşısına dikilip AKP’nin yalanları karşısında gerçekleri dile getirince, siyasi iktidar Yüksek Seçim Kurulu kanalıyla Halkevleri’ne “hayır” demeyi yasakladı. Yüksek Seçim Kurulu durumu bir yazıyla Hopa Halkevi'ne bildirdi. Hemen ardından kolluk kuvvetleri vasıtasıyla Halkevleri'ne ait “Sermayenin talanına, AKP'nin yalanına hayır” ibareli afişler söktürülmeye başlandı. Artvin’de de Artvin Halkevi’ne asılan, “Sermayenin talanına, AKP’nin yalanına hayır” yazılı pankart da, savcılık kararıyla zor kullanarak kaldırıldı. Halkevleri hakkında yasal işlem başlatılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına ve Valiliğe yazı yazıldı. Tüm bunlara gerekçe olarak da kamu yararına derneklerin referandum sürecinde görüş bildiremeyecekleri gösterildi.

Sermayenin ve cemaatin “Evetçi” derneklerine: “çok yaşa”,  halkın hayırına, Halkevine “yassak”

İşte evet diyen kamu yararına statüsündeki dernekler

Bu Anayasa’nın demokrasi ve özgürlük getireceğine hala inanan varsa Halkevleri’nin hayır demesini yasaklayan kararın gerekçesini bir kez daha okumalıdırlar. Kararda gerekçe olarak Halkevleri’nin “kamu yararına dernek” olması gösterilmektedir.

Oysa “evet” kampanyasına katılan birçok örgüt de “kamu yararına dernek” statüsündedir. Örnekler çok. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) 8'inci Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda Başkan Rızanur Meral “TUSKON ve mensupları olarak 12 Eylül referandumunda oyumuz evet olacaktır” açıklaması yapmıştır. 8 Ağustos’taki bu toplantıda Devlet Bakanı Ali Babacan da yer almış, “siz kamu yararına derneksiniz, görüş açıklayamazsınız” dememiştir. Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen bir sermaye örgütü “kamu yararına dernek” statüsünde olmasına rağmen görüş açıklayabilmektedir.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) de 19 Ağustos’ta bir bildiri yayınlayarak “tarihi bir fırsat” olarak değerlendirdiği Anayasa değişikliklerine “evet” diyeceklerini açıklamıştır. “İş dünyasının önünü açacak” değişikliklere “evet” deme çağrısı yapan “kamu yararına dernek” statüsündeki MÜSİAD’a yönelik de bir itiraz olmamıştır.

Aksine Başbakan üyelerinin önemli bir bölümü “Evet” kararını deklare etmesine rağmen kurumsal olarak karar açıklamayan TÜSİAD’a “taraf olmadığı için bertaraf olacağı” uyarısında bulunmuştur. Başbakan’ın görüş açıklamadığı için eleştirdiği TÜSİAD da “kamu yararına dernek” statüsündedir. AKP’nin hayata geçirdiği neoliberal dönüşümle stratejik ortaklık kurmasına rağmen, AKP’yi çok güçlendirerek rakip sermaye grupları karşısında zayıf düşme endişesi taşıyan TÜSİAD’ın tavır açıklamaması iktidarı sinirlendirmektedir.

Ancak aynı iktidar taraf olup “hayır” diyen halk örgütlerine engellemeler getirerek demokrasiden ne anladığını gayet net göstermektedir.

Daha bitmedi. Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Türkiye Yazarlar Birliği de kamu yararına dernektir ve resmi internet sitesinden “evet” çağrısı yapmaktadır.

“Kamu Yararına” statüsündeki Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği de Kayseri’de “evet” kampanyası yürüten platformun resmi bir bileşenidir.

Bitmedi. Türkiye’de dinci gericiliğin simge kurumlarından olan, son zamanlarda açacağı özel üniversitelerle gündeme gelen ve kamu yararına dernek sayılan İlim Yayma Cemiyeti Kocaeli Şubesi “Evet” çağrısı yaparken hükümet neden itiraz etmemektedir?

Dahası var. Engellileri dilencileştirme politikalarının destekçisi Anadolu Sakatlar Derneği de “kamu yararına” dernektir ve Adıyaman’da “evet” çalışmalarına katılmaktadır.

Bunlarda riyakarlık bitmez. Kütahya'da “Demokrasi Platformu” adı altında birleşen ve “evet” çağrısı yapan 30 kuruluş arasında “kamu yararına” derneklerden olan Yeşilay’ın Kütahya şubesinin olması seçim kurullarının, valiliklerin hiç mi dikkatini çekmemiştir.

Dahası var ancak iktidarın ikiyüzlülüğünün örnekleri buraya sığmaz. AKP’nin demokrasi dediği budur: Sermayenin ve cemaatlerin evetine tam destek, halkın hayırına baskı!

İşte gün gün AKP’nin 12 Eylül’ü

İktidarın hayır diyenlere baskısı Artvin ile sınırlı değildir.

8 Ağustos’ta AKP’nin Antalya mitinginde “AKP Anayasasına hayır” yazılı pankart açan 5 Halkevi üyesi linç girişimine maruz kalmış, gözaltına alınmışlardır. 

17 Ağustos’ta Çorum’da bulunan Tayyip Erdoğan’ı protesto eden Öğrenci Kolektifleri üyeleri saldırıya uğramış, polis, jandarma ve özel güvenlik görevlilerinin saldırdığı öğrencilere silah çekilmiştir.

17 Ağustos’ta Antalya’da "referanduma hayır" el ilanlarını dağıtan CHP’li kadınlar gözaltına alınmıştır.

İstanbul Valiliği, TKP’nin referandum çalışması için yaptığı stand başvurusunu "vatandaşın oyunu etkileyeceği" gerekçesiyle reddetmiştir.

21 Ağustos’ta Pendik pazarının girişinde referanduma dönük çalışma yapan ve 29 Ağustos Hayır mitingine çağrı yapan TKP üyelerine, AKP’li Pendik Belediyesi zabıtaları tarafından saldırı düzenlenmiştir.

24 Ağustos’ta Şişli Perpa Çarşısı önünde “referandumda hayır” bildirisi dağıtan ÖDP’lilerin yanına gelen polis, önce bildiriyi yırtmış sonra da küfrederek silahına davranmıştır. Bildiri dağıtımını engelleyemeyen sivil polisin çağırdığı takviye ekipler iki ÖDP üyesini gözaltına almıştır.

24 Ağustos’ta İstanbul İçerenköy’de TKP’nin referandumda “hayır” oyu verilmesi için yürüttüğü çalışma kapsamında açtığı masaya AKP’lilerce saldırı düzenlenmiştir.

25 Ağustos’ta Sarıyer Büyükdere'de bulunan Çelik Gülersoy Parkı'ndaki iftar yemeğinde Bakan Egemen Bağış’ın evet propagandası yapmasına itiraz eden Sarıyer Halkevi üyesi 3 kişi gözaltına alınmıştır.

27 Ağustos’ta Mersin’de “Hayır” çalışması yürüten Halkevcilere AKP’liler sopalarla saldırmış, 3 Halkevci gözaltına alınırken olayı görüntülemek isteyen basın mensuplarının kameraları kırılmıştır.

28 Ağustos’ta İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapan “Yetmez Ama Evet”çiler, anayasa değişiklik referandumuna “hayır” çağrısı yapmak üzere açtıkları stantta duran TKP üyelerine sözlü tacizde bulunmuş, yürüyüş sonrası TKP üyelerine bir grubun saldırmasıyla çıkan arbedede polis bir TKP’liyi gözaltına almıştır.

31 Ağustos’ta AKP İskenderun İlçe Başkanı Musa Kurşun evlerine gitmekte olan Halkevcilerin yolunu kesmiş, ‘Evet’ afişlerinin üzerine afiş yaptıkları iddiasıyla polis çağırarak gözaltına aldırmıştır.

31 Ağustos’ta Çanakkale’de ‘hayır’ bildirisi dağıtan Halkevciler polis tarafından gözaltına alınmış, polis gözaltına aldığı iki Halkevciye sözlü ve fiziki işkence uygulamıştır. Altı polis, bir Halkevciyi karakolun önünde tekme tokat dövmüş, polisler amirlerinin “kameralar açık” uyarısıyla buradaki saldırılarına son vermiştir. Karakolda işkence gören Halkevciler darp raporu almışlardır.

AKP’nin 12 Eylül’üne de inadına hayır!

Bugün AKP paranın ve iktidarın gücüyle sandıktan “evet” çıkarmaya çalışmaktadır. Kentlerin bilboardları, gazetelerin arka sayfaları “evet” çağrılarıyla dolmaktadır. Üzerinde “evet” yazılı iftar kumanyaları dağıtılarak halkın oyu satın alınmaya çalışılmaktadır. Ankara’da taşeron firmaya bağlı çalışan Belediye işçilerine zorla evet bildirisi dağıttırılmaktadır. İstanbul’da "Referanduma Evet" afişini değiştirmekle görevli işçinin 16 saat çalıştırılmasının ardından yorgunluktan uyuyakalması sonucu yaşanan kazada hayatını kaybetmesi “evet” kampanyası yürütenlerin gözünün nasıl karardığını göstermektedir. Gerekirse “mezardakiler bile evet diyecek” şeklinde kampanya yürütenler bir işçiyi mezara gönderecek kadar çalıştırırken, hayır diyen sesleri susturmak için 12 Eylül’ü aratmayan yöntemlere başvurmaktadır.

Boyun eğmeyeceğiz, halkın hakları için hayır diyeceğiz

Bizler halkın hak mücadelelerini yürüten Halkevciler bugüne kadar baskılar nedeniyle susmadık, geri adım atmadık. Barınma, ulaşım, eğitim, sağlık, insanca yaşam, güvenceli iş mücadelelerinde her türlü baskıya rağmen hep başımız dik durduk. Bugün AKP iktidarının paralı askerleri, polisleri, baskıları, işkenceleri, yasakları varsa bizim de bu topraklardan aldığımız direnme, boyun eğmeme, dik durma geleneğimiz var.

Evet Tayyip Erdoğan! Sana dikleniyoruz ve hayır diyoruz. Ulaşıma, suya, doğalgaza daha rahat zam yapabilmek için, dereleri daha rahat satabilmek için, işçileri daha çok güvencesizleştirebilmek için “prangalarından kurtulmak” istiyorsun. Siz “kamu yararı gibi subjektif nedenlerle icraatlarımız engelleniyor” diyerek, daha rahat yağma, daha rahat zam yapabilmek için Anayasayı değiştirmek istediğinizi söylüyorsunuz. Biz de “kamu yararını” savunduğumuz için “hayır” diyoruz. Her şeyi babalar gibi satmana, temel hizmetleri piyasalaştırmana, emeği güvencesizleştirmene karşı HALKIN HAKLARI için HAYIR diyoruz. 

Senin gerçek prangan biziz, hak mücadeleleridir Erdoğan. Biz hep vardık ve var olacağız! Gönder polisini, gönder copunu, gönder paralı askerlerini. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek, insanca yaşanabilir bir ülke hediye edebilmek için 12 Eylül’de “hayır” diyoruz.

Halkevleri Genel Sekreteri

Oya Ersoy