Halkevci Kadınlar tarafından organize edilen Türkiye’de Kadın Düşmanı Politikalar paneli 9 Mart Cuma günü Trabzon Sanatevi Salon Garaj’da Radikal gazetesi yazarı Pınar Öğünç, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Arş. Gör. Çağrı Kaderoğlu Bulut ve sendika.org yazarı Fatma Genç’in katılımıyla gerçekleştirildi. Panelde tüm kadınların ortak vurgusu hayatımızı kuşatan gericiliğe, şiddete ve erkek egemen iktidar – medya ortaklığına karşı mücadele çağrısıydı. Konuşmacılar kadınları hep birlikte mücadele için örgütlenmeye çağırdı. Panel Tonya’lı sanatçı İlknur Yakupoğlu’nun kemençe dinletisiyle horonlar eşliğinde son buldu.
Türkiye’de Kadın Düşmanı Politikalar panelinde ilk sözü alan Pınar Öğünç; sosyal ve siyasal açıdan kadınların günlük yaşamlarındaki değişimi beş yıl öncesiyle bugünü karşılaştırarak irdeledi. Üç çocuk, kürtaj, kadın cinayetleri ve evlilik gibi temel meselelerin algısının günden güne değiştiğini medya özelinde örnekleyen Öğünç, bu kavramların iktidarca nasıl dönüştürüldüğünü ve toplumun nasıl yönlendirildiğini anlattı. Yaptığı bir arşiv çalışmasında sadece son elli günde evlilik başlığı altında 2500 haber bulduğunu; evliliğin kutsanarak kapitalizm ve iktidar tarafından kadınlara dayatılma biçimini bu haberlerden başlıklar okuyarak açıkladı. Öğünç, günümüz televizyon programlarından, gazetelerden verdiği örneklerle kadını birey olarak görmekten ve göstermektense aile içine hapseden düşüncenin Türkiye’yi adeta dev bir aile salonu gibi kurguladığını belirtti. Fakat tüm bunlara direnen kadınlar olduğunu belirten Öğünç, “Dileyelim sesimiz daha fazla çıksın!” temennisiyle konuşmasını bitirdi.
Daha sonra sözü alan Arş. Gör. Çağrı Kaderoğlu Bulut, Karadeniz’deki HES mücadelesini selamlayarak konuşmasına başladı. Medya ve Kadın konusunu nasıl anlamlandırmamız gerektiğini incelediği konuşmasına medyanın kapitalizmin en ayrımcı kurumlarından biri olduğu tespitiyle giriş yaptı. Medya’nın bir endüstriyel yeniden üretim mekanizması olduğunu ve bu mekanizmayı yönlendiren iki ana motif olan ekonomik çıkar ve siyasal çıkar için, kapitalist toplumda medya eliyle yeniden üretilen kültür ve ideolojiyi kanıksatma biçimlerini olduğunu belirtti. Medyanın bunu yaparak bizden toplumsal normlara, yönetim biçimlerine ve siyasal rejimlere rıza üretmemizi beklediğini; bizim buna karşı medyadan taleplerimizi toplumsal dolaşıma sokarak, eleştirel medya okuryazarlığı perspektifi geliştirerek medya üzerine mücadele etmemiz gerektiğinin söyledi. Bunu örgütlü olduğumuz her yerde kurumlaştırmamız ve yaygınlaştırmamız gerektiğinin altını çizdi. Kaderoğlu Bulut, Medya ve Kadın ilişkisini belirleyen unsurları şöyle listeledi: Medya sahipliği, siyasal iktidarla kurduğu organik ilişkiler, medyada kullanılan ve gittikçe muhafazakârlaşan üslup, dil ve temsil, haberlerin verilişinde “kadın” ve “bayan” kelimelerinin kullanılma biçimi, kadın sorunlarının medyada veriliş biçimi, kadın programları ve kadının hayatının bu programlarla kurgulanış biçimi. Kaderoğlu Bulut, bu ilişkilerin sonucu olarak günümüz medyasında kadına biçilen rollerin kutuplaşmış iki uç kadın imgesi şeklinde kurgulandığını belirtti; birincisi tüm bireysel haklarından ve kadın olmaktan feragat eden birilerinin annesi ve birilerinin eşi evlenilecek kadın, ikincisi cinsel kimliğiyle ve sadece bedeniyle var olmaya çalışan eğlenilecek kadın. Bize medya tarafından öğretilen normlardan biri olan bu ‘normal’ kadınlık hallerinin dışında başka bir dünya tahayyülü olan, sokağa çıkan, hakkını arayan, birey ve insan olan kadının varlığına bile tahammül edilemediğini, televizyondaki bekar karakterlerin iktidar baskısıyla evlendirildiğini ve son olarak dini programlarda iyi kadın eğitimi verildiğini ekleyen Kaderoğlu Bulut; kapitalizmin merkezindeki ataerkinin muhafazakarlıkla birleşmesi sonucu, tüm bunların rejimin disipline ettiği ‘iyi ahlak’ ve ‘iyi akıl’ öğretme girişimleri olduğu tehlikesine işaret etti.
Son olarak söz alan sendika.org yazarı Fatma Genç, Tonya’da çimento fabrikasına, Çanakkale Lapseki’de termik santrale karşı direnen kadınlara selam yollayarak konuşmasına başladı. Genç, kadın emeğinin ucuz, toplumsal cinsiyet rolleriyle kendisine dayatılmış ev işi ve bakım işlerinin birincil sağlayıcısı göreviyle kuşatılmış olduğunu ve kadının da toplumda aile konumlandırılmış olduğu tespitini yaptı. AKP’nin de bundan yola çıkarak kadının ev içine hapsolmuş ucuz emeğini kendi çıkarınca dışarı çıkardığını ve kadına ek yükler getiren ikinci bir ucuz emek üreticisi haline getirildiğini belirtti. Genç, ucuz ve esnek üretimin AKP tarafından yüceltildiğini, Başbakan’ın “Esnekleşme bizim kadınlarımız için çok uygun.” sözleriyle kadının aile içi rollerini de aksatmadan ev içi ve ev dışı üretime ucuz işgücü sağlamasının yolunun esnek çalışma koşullarından geçtiğini belirttiğini söyledi. Karadeniz Bölgesi’nde ise tarım ve hayvancılıkla geçinildiğini; asli olarak çay ve fındıkla geçinen bölgede üretimin dünden bugüne tamamen kadınların emeği üzerine kurgulandığını belirtti. Yanlış tarım politikalarıyla devletin kadınların emeğini gittikçe ucuzlaştırmaya çalıştığını fakat 2009 yılında kadınların çaylarını yollara dökerek buna engel olduklarını söyledi. Edip Cansever’in Hizmetçi Firdevs ve Cam Bölmeler şiirinden alıntı yaptı ve kadınların bir araya gelip örgütlenerek kadın düşmanı bu sistemi değiştirmesi gerektiğini söyleyip sözlerine son verdi.
Halkevleri Basın Merkezi