8 Mart 2014 Taksim: Daha öfkeli, daha güçlü, daha isyankâr

Pt, 17/03/2014 - 14:47
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınların isyanı ve öfkesi sokaklara damgasını vurdu. İsyanın ve öfkenin hem kaynağında hem de hedefinde AKP’nin 12 yıldır şiddetini arttırarak devam ettirdiği kadın düşmanlığı vardı.

Kadınlar için mücadelenin günü olan 8 Mart’ın İstanbullu kadınlar için önemi bu yıl daha büyük oldu. Ayladır yürüyüş yasağının sürdüğü Taksim’e buluşma veren kadınlar Galatasaray Meydanı’nda binler olup İstiklal Caddesi’ne aktı. Bu kitlesel ve kadın mücadelesine umut olan yürüyüşle ve sonrasında yaşananlara ilgili değerlendirmeye yer vereceğiz. Ancak öncelikle her geçen yıl sokaklarda ve meydanlarda artan kitleselliğin kadın mücadelesini büyütme iddiasında olan bizler için ne anlama geldiği üzerine biraz kafa yormak istiyoruz.

AKP’ye karşı biriken kadın öfkesi kendini ilk olarak kürtaj eylemlerinde göstermişti. Bir araya gelmesi çeşitli nedenlerle zor olan kadınlar sokağa çıkmış, her dediği kanunlaşan AKP’yi geri adım attırmak zorunda bırakmıştı. 12 yıl boyunca kadınların bedenine ve yaşamına yönelik erkek egemen gerici müdahalelere kadınlar sokaklara daha fazla çıkarak karşılık verdi. Başbakan’ın ekran karşısında kadınlara yönlendirdiği şiddet ve öfke evlerde, sokaklarda, okullarda veya işyerlerinde; kadın cinayetlerine, emek düşmanlığına, işten çıkarılmalara, çocuk yaşta zorla evliliklere ve sayısız kadın düşmanlıklarına dönüşmeye devam etti. Tam da bu nedenlerle sokağa çıkan her kadının hedefinde yolsuzluğu, talanı, hırsızlığı deşifre olmuş AKP iktidarı ve Başbakan vardı.

Gezi Parkıyla beraber başlayan Haziran İsyanı da işte böyle bir dönemde açığa çıktı. Gezi istatistikleri sokağa çıkanların yarısından fazlasının kadınlar olduğunu gösteriyor. Sokağa çıkan her birimizin gözlemleri bu veriyi destekler nitelikteydi zaten. Akşam olunca evine dönen ya da evden gün boyu hiç çıkmayan pek çok kadın kent meydanlarında, mahallesinde yapılan eylemlere katılıyor veya yapılması için çağrıda bulunuyordu. Eylemleri takip eden süreçte ortaya çıkan forumlarda da yine kadınlar en önde oldu ve kadın gündemli etkinlikler düzenlemeye koyuldu. Bu durum kadınların Haziran isyanında sadece cesaretleriyle bir simge olmadığını göstermek için önemli bir veri. Gezi isyanının herkese bir kez daha başa döndürerek öğrettiği dayanışma, kadın dayanışmasının da en gelişkin örneklerini ortaya çıkardı.  Barikatı kurarken ve savunurken, polis şiddetine, gözaltında tacize karşı dururken kadınlar dayanışmanın en güzel biçimlerini örneklerini gösterdi.

Feminist Gece Yürüyüşü’nün adresi olan Taksim çağrısının binlerce kadının katılımıyla cevap bulmasında elbette yasaklı meydanın AKP faşizmine karşı direniş mekanına dönüşmüş olmasının önemli bir payı vardı. Kadınlar sözünü en güçlü söyleyebileceği yer olarak gördü Taksim’i.

Feministlerin çabasıyla 12 yıldır devam eden ve kadın mücadelesi açısından bir çağrı merkezine dönüşen 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nün etkisi, bu yıl kadın düşmanlığına biriken öfkenin merkezine dönüştü.

8 Mart göstermiştir ki AKP’den hesabı kadınlar soracak ve erkek egemen düzeni kadınlar yıkacak. 8 Mart Taksim eylemi içinde yaşanan sorunları bir kenara bırakırsak, yaşamına sahip çıkan kadınların mücadelesi ve tüm yasaklara rağmen Taksim’de olma kararlılığı bambaşka mücadelelere kapı açacak potansiyele sahip.

Eylemde yaşanan sorunlara ilişkin;

Böyle büyük bir eylemin ardından eylemin bitirilişine neden olan olumsuzluklarla ilgili uzun uzun nasıl olduğuna değinmeye çok gerek görmeden (bununla ilgili çokça şey yazıldı) kısa bir açıklama yapmak zorundayız. Binlerce kadının yürüme yasağını delerek Galatasaray Meydanı’ndan başlattığı yürüyüş Fransız Konsolosluğu önüne gelmeden polis barikatıyla karşılaştı. Barikat önüne geldiğimizde Taksim’de 8 Mart için eylem yapma kararı alan kurumlar erkek katılımı ve flamalarıyla barikatın önünde bekliyordu.

Eylem komitesinde yer aldığımız Feminist Gece Yürüyüşü bileşenleriyle aldığımız karar doğrultusunda, polis barikatı önünde bekleyen arkadaşların katılım biçimi nedeniyle eylemimizi ortaklaştırmamız mümkün değildi.  Polis barikatı önünde uzun süre bekleyip Feminist Gece Yürüyüşü korteji geldiğinde yürüyüşün inisiyatifi ile ortaklaşma sağlamaya çalışmadan kendi kurguları ile hareket eden önde bulunan kurumlar on binlerce kadının iradesini tanımamış oldu. Önde bulunan arkadaşlarla ortak bir çözümün bulunamayışı polis barikatı önünde gerginliği arttıran bir duruma dönüştü. Bazı kurumlar, Feminist Gece Yürüyüşü'nün inisiyatifi doğrultusunda flamalarını bırakıp sadece kadınlar olarak barikat önündeki bekleyişini sürdürürken bazıları ilk durumu devam ettirdi.

Bu noktada, kadın hareketinin kadınların kendi gücü ve örgütlülüğü ile büyüyeceğine olan inancımız nedeniyle binlerce kadının katıldığı geleneksel gece yürüyüşünün on yıllara dayanan iradesini tanımayan kurumları eleştiriyoruz.

Diğer taraftan birçok noktada ortaklaştığımızı düşündüğümüz, kadın mücadelesinin birçok ilkesini öğrendiğimiz feminist hareketin eylemi sonlandırma tutumunun, kadın düşmanı politikaları öfkeyle haykıran binlerin katıldığı bu yürüyüşte ortaya koyduğu iradenin, kadın mücadelesini bir adım ileri taşıyacak potansiyelinin gerisinde kaldığını düşünüyoruz. Kadın dayanışmasını ve kadın mücadelesini ileriye götürecek zeminlerde buluştuğumuz feminist hareketin kadınlarının bu eylemde ortaya çıkan sorunlar türünden olumsuzlukları feminist hareket içinde yer almayan diğer kadınlarla birlikte çözüme kavuşturmak ve kadın mücadelesini daha ileriye taşımak için daha fazla özveride bulunmalarını bekliyoruz.  Feminist hareketten kadınların, kadın özgürlüğü mücadelesinde yaşamın tüm alanlarında önümüze çıkan her türden barikatta (kadın düşmanlığı, anti feminizm vb.)  karma örgütten ya da değil, kadınların tamamını güçlendirmek için daha fazla sorumluluk alması gerektiğini düşünüyoruz. Dahası bu özverinin ve sorumluluğun feminist kadınların kaçınılmaz görevi olduğunu düşünüyoruz.

Biz Halkevci Kadınlar olarak eylemin sonuna kadar kaldık. Bu tercihin nedeni eylemin sönümlenerek bitirilmesi yerine ertesi günkü mitinge çağrı yapılarak iradi bir şekilde eylem alanında ayrılmak oldu.

Evet, Haziran İsyanı ve bugün yaşanan süreç siyaset yapma biçimlerini etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Artık çok daha fazla insanın farklı çağrılarla ve beklentiyle sokağa çıktığını görüyoruz. Kadınlar cesaretle her yerde erkek egemenliğinin büründüğü tüm suretlere karşı duruyor. Aslında uzun zamandır siyasetin içinde yer alan biz politik kadınlar, sokağa çıkan kadınları tanımaya, anlamaya ve birlikte kadın mücadelesini büyütecek zeminleri ortaya çıkarmaya çalışmakla görevliyiz. Kadınlar daha fazlasını yapabilecekken geride durmamız yarın kadın mücadelesinin çok daha geri bir noktadan başlamasına neden olabilir.

8 Mart’ta tüm yasakları delip Taksim’e akan kadınlar olarak artık daha güçlüyüz, biz kazanacağız. Kadın militanlığının verdiği cesaret ve yüzyıllara dayanan kızkardeşliğimiz önümüzdeki tüm barikatları aşacak güçtedir.

Halkevci Kadınlar